Anastasiadis'in güven yaratıcı önlemler maskaralığı ve kapalı Maraş
Mustafa Akıncı'nın KKTC Cumhurbaşkanı seçilmesinin ardından Rum lider Anastasiadis güya bir iyi niyet göstergesi olarak Güven Yaratıcı Önlemler (GYÖ) paketini geçtiğimiz günlerde açıkladı. Anastasiadis'in yakın zamanda yaşanan kriz ve gerilimden payına düşen dersi hâlâ daha almadığı açıklanan paketi okuyan herkes anlayacaktır. Anastasiadis hâlâ daha Kıbrıs sorununun çözümü konusunda samimi ve bitirici gayret içerisinde değildir. GYÖ paketi özünde gerçekten güven yaratmazken tersine Kıbrıs Türkleri arasında, Rum tarafına yeni bir nefret cephesinin açılmasına neden olmuştur. Cumhurbaşkanı Anastasiadis'in hazırladığı dört maddelik pakette şunlar yer almaktadır:
1. 1974'te Kıbrıslı Rumların Beşparmak Dağları'nda döşediği 28 noktadaki mayın tarlasının haritalarının verilmesi, 2. Adanın güneyinde kalan ve Müslümanlara ait olan ibadethanelerin idaresinin Kıbrıs Türk Vakıflar İdaresi'ne devredilmesi, 3. Kıbrıslı Türklerin, Kıbrıs Cumhuriyeti'ndeki bürokratik işlemlerini kolaylaştırmak için Lefkoşa'daki kamu kurumlarına Türkçe konuşan memur istihdam edilmesi, 4. Kıbrıs Türk Futbol Federasyonu'nun Kıbrıs Futbol Federasyonu'na üyeliğinin desteklenmesi.
İnsanlığa sığmaz
Rum tarafının sivillerin gezdiği Beşparmak dağlarındaki mayın tarlalarını 41 yıldır gizli tutarak, bugüne kadar açıklamamış olması inanılır gibi değildir. Bazı Türk yetkililere göre Türk Silahlı Kuvvetleri'nin Barış Harekâtı sonrasında yaptığı tarama çerçevesinde söz konusu mayın tarlaları tespit edilerek imha edilmiştir. Bazı kaynakların belirttiklerine göre ise, bu mayın tarlalarındaki mayınlar nedeniyle üç küçük çocuğumuzu kaybettiğimiz ve büyük şans eseri kayıplarımızın bunlarla sınırlı kaldığı yönünde bilgiler vardır. Ortak devlet kurmayı planladığımız ve kimilerimizin yeniden bir arada yaşamayı büyük bir heyecanla beklediği, o günü iple çektiği, Rum tarafının 41 yıldır ses etmeyerek bombaların üzerinde yaşamamıza göz yummasını, sessiz kalmasını, hangi insanlığa sığdıracaksınız? Ölümlere yol açan ve başka ölümlerin de muhtemel olduğu mayın tarlalarının yerini bugüne kadar bildirmemek cinayete göz yummak, yataklık etmek değil midir? Bile bile masum insanlarımızın ölümüne neden olmak katillik değil midir? Bu katillerle, akılları fikirleri Enosis'te olan bu tescilli teröristlerle, ortak devlet kurmanın risklerini düşünebiliyor musunuz? Anastasiadis'in açıkladığı GYÖ paketindeki diğer bir konu olan, Müslümanlara ait olan ibadethanelerin, zaten sahibi olan Vakıflar'a devredilmesinden daha doğal ne olabilir ki? Anastasiadis, sadece ibadethaneler değil, güneydeki tüm Vakıf mallarının iadesinin sağlanması konusunda adım atmaya hazır mıdır? Değildir. Çünkü sunduğu paket göstermeliktir. Güneydeki ibadethaneleri yıkamayacağına göre iyisi mi bunları sözde iade ederek, uluslararası kamuoyunun sempatisini kazanmak ona göre daha akılcıdır. Günün sonunda güneydeki mallar zaten Rum Yönetiminin idaresinde ve kontrolünde değil midir?
Maraş vakfa aittir
Aslında Anastasiadis Vakıf malları konusunu gündeme getirmekle çok iyi yapmıştır. Hatırlanacağı üzere Anastasiadis bir süre önce Akıncı'nın seçilmesi durumunda kapalı bölge Maraş'ın açılması odaklı GYÖ görüşme önerisini kabul etmeye hazır olduğunu ifade etmiştir. Yine hatırlanacağı üzere, Cumhurbaşkanı Akıncı yıllardır kapalı Maraş'ın açılması konusunda çalışmalar yürütmektedir. Seçim propagandası sırasında yaptığı birçok açıklamada konuya değinmiş ve 'farelerin, yılanların yaşadığı Maraş'ta insanlar yaşasa daha iyi olmaz mı?' diyerek bir kez daha Maraş'ın açılması konusunda niyet belirtmiştir. Akıncı, bir başka açıklamasında ise Maraş'ın yasal sahiplerine iadesinin sağlanması için elinden geleni yapacağını belirtmiştir. Akıncı, Maraş konusunda şu ana kadar olan politikalardan farklı bir yol izleyeceğine vurgu yaptığı açıklamasında şunları kaydetmişti: "Maraş'ın yasal sahipleri kimlerse ister Rum olsun ister Türk'ün de yasal hakkı varsa, Amerika şirketinin ya da başka kişilerin hakkı varsa elbette biz Kıbrıs'ta Mal Tazmin Komisyonu kurarak tapuları geçerli saydığımızı zaten kabul ettik."
İşte tam bu noktada Cumhurbaşkanı Akıncı ve Anastasiadis'in açıklamaları ve açılımları kesişmektedir. Hazır Anastasiadis Vakıf mallarını iade etme arzusunu, KKTC Cumhurbaşkanı Akıncı da Maraş'ı yasal sahiplerine iade etme niyetini ortaya koymuşken; bunları fiiliyata koymanın tam zamanının geldiğine inanmaktayım. Maraş'ın geçmişte Abdullah Paşa Vakfı ile Lala Mustafa Paşa Vakfı isimli vakıflara ait olduğu elimizde bulunan tapu kayıtlarından bellidir. Bu konu tartışma götürmeyecek şekilde Vakıflar İdaresi eski Başkanı Taner Derviş; araştırmacı yazar Mustafa Haşim Altan, Tapu uzmanı Haluk Giray ve emekli Yüksek Mahkeme Başkanı Taner Erginel'in çalışmalarında belgeleriyle apaçık ortaya konmuştur. Cumhurbaşkanı Akıncı'nın Maraş konusunda, kendisine bağlı bir komite oluşturması ve sözü edilen değerli kişilerin danışmanlığına başvurarak Maraş'ı yasal sahibi olan Vakıflar'a iade etmesine herhalde, Vakıf mallarını GYÖ çerçevesinde iade etmeye başlayan Anastasiadis karşı çıkmayacaktır!?
Diğer taraftan Maraş konusunun Güven Yaratıcı Önlem olmadığı Türk tarafınca defalarca açıklanmıştır. Akıncı'dan önceki 3 Cumhurbaşkanı da bu konuda, Maraş'ın bütünlüklü bir çözümün parçası olduğu konusunda, hemfikir olmuştur.
Bana göre GYÖ konusu zaman kaybından başka bir şey değildir. Liderler kapsamlı çözüme odaklanmalı, 2015 içerisinde çözüm bulma konusuna kafa yormalı, enerjilerini sadece bu konuda harcamalıdırlar. Kıbrıs Türk halkı ve Rum halkı için en iyi güven yaratıcı önlem veya eylem çözümdür. Çözüm dışında başka bir hedef konmamalıdır. Çözüme ulaşıldığında tüm sorunlar zaten ortadan kalkacak değil midir? Maraş konusu, Vakıf malları konusu, Devlet dairelerinde kullanılacak memur sayısı ve kullanılacak dil, futbolun ve diğer spor dallarının birleşmesi gibi Anastasiadis'in göstermelik GYÖ paketinde konu ettiği, birçok konu çözümlenecek değil midir? Cumhurbaşkanı Akıncı Anastasiadis'in ne kadar uzlaşmaz biri ve oyun peşinde olduğunu yakında yaşayarak anlayacaktır. Önemli olan Cumhurbaşkanı Akıncı'nın Anastasiadis'in zamana oynayan maskaralıklarına alet olmaması ve bir an önce sorunun çözümü konusunda ısrarcı olmasıdır. Kıbrıs Türkünün haklarını koruyan Cumhurbaşkanı'na destek olmak hepimizin sorumluluğu ve vazifesidir.