Ana yahut Baba Yasa Sorunu!
Türkiye’de her sorunun çözümünü yasalardan bekleyenler var. Ekonomi, toplum, kültür ve sanatta karşılaşılan her sorunu kötü yasalara bağlayanlar var. Bu nedenle Türkiye’de yargıçların ve yasa yapıcıların işi çok zordur.
Bir şeyin değişmesiyle her şeyin değişeceğine inanmak çok tehlikeli bir algıdır. Bu yaklaşım parçayı bütüne, bütünü de parçaya indirgediği için olgunun diğer yanlarını ilgi alanının dışında bırakır.
Bu tür bir anlayışta, toplumlar için geçirilen sosyolojik merhale, var olan ekonomik yapı, sahip olunan gelenekler ıskalanmış olur.
Daha açıkçası iyi yasa; iyi ekonomi, iyi toplum, iyi eğitim demek değildir. Yasaların yapıyla uyumlu olması önemlidir ama tek başına parçalardan birisinin iyi olması yeterli değildir.
Anayasa ise bütün yasaların padişahıdır. Anayasayı değiştirince sorunların biteceğini sananlar var. Hâlbuki demokratik bir anayasanın anti demokratik zihniyetli yapılarda başarılı olma şansı yoktur.
Bütün bunları niçin yazdığımız merak edilmiş olabilir. Uzatmadan onu yazayım. Bilindiği gibi son referandum ile Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında önemli değişiklikler yapıldı. Bunlardan birisi de değiştirilen maddelerle kadınlar için “pozitif ayrımcılığın” anayasaya konulmasıydı.
İzmir’de bir eğlence merkezinde gözaltına alınan ve götürüldüğü karakolda iki polisten, hem de karakolda dayak yiyen kadın görüntülerini izleyince, anayasaya konulan kadına “pozitif ayrımcılık” kavramının bu vaka için çok da anlamlı olmadığı tespitini yaptım.
Üstelik 9 Aralık, Dünya İnsan Hakları gününde kadına dayak görüntülerinin medyaya düşmüş olması da ayrı bir ironiydi. Gazetede yüzü gözü kan revan içinde bir fotoğrafın altında da şu yazı var: ’Kadına vurma’dedi, bu hale geldi. Bir başka haber ise, “Eşinden dayak yiyen kadının dalağı alındı” başlığıyla verilmiş. Buna benzer sayısız kadına şiddet ile ilgili haber gündemdeki yerini koruyor.
Karakolda dayak yiyen kadın görüntüleri yalnız medyada değil, toplumda da büyük infiale neden olmuş. Cumhurbaşkanı Gül de konuyla ilgili olarak “Şaşırdım, çok üzüldüm” demiş.
Bir süre önce çocuk yaşındaki kız çocuğunu istismar eden bir sürü insanla ilgili olarak çocuğun rızası söz konusu edilerek, mahkemenin ceza indiriminde bulunması toplumsal infial yaratmıştı. Yasaların daha etkili hale getirilmesi şarttır. Buna kimsenin itirazı olamaz. Ancak her karşılaşılan sorunun cezaların artırılması ya da yasal değişikliklerle gidilmesiyle çözümleneceğini sanmak doğru değildir.
Akıl sağlığı yerinde olan kime sorarsanız sorun kadına şiddet içeren olayları yadırgar, şaşırır, üzülür ve doğru olmadığını söyler. Yasalar şu veya bu ölçüde de olsa kadına şiddeti, şiddetle cezalandırır. Anayasada kadın için pozitif ayrımcılık kategorisini öngörür. Buna rağmen kadına şiddet hız kesmeden, çeşitlenerek devam edip gider.
Can acıtan, yürek yakan kadına şiddet gibi sorunların yasalardan daha çok toplumla ilgili olduğunu görmek gerekir.
Olguların birbirleri üzerindeki karşılıklı, fonksiyonel ve çok yönlü etkilerini dikkate almak gerekir. Olguları yalnızca eğitime ya da yasaya indirgemek basite almak olur.
Sorunlardan kurtuluş yalnızca yasanın ya da anayasanın değişimiyle olacak gibi değildir.Yasalar yahut demokrasi, sorunların çözümü için toplumun önünü açar ve imkan sunar. Ancak asıl olan toplumsal dinamiklerdir. Bu dinamiklerin sorunun çözümüne etkisi her toplumda farklı olur. Anayasayı değiştirin, bu doğru adım olur. Ancak toplumun geleneklerinde anayasadan daha etkili olan baba yasalar var. Onlar ne olacak? Sorun galiba buradadır.