Amerikanistler ve Amerikaperestler
Aralık ayında “Necip Fazıl’ın Belgeli Ayıpları” nı yazmıştım, e-posta yağmuruna tutulmuştum (hâlâ geliyor)... Övgü de çoktu tepki de. Tepkiler, ideoloji putu kırılanlardandı. Tepkilerin çoğuna yanıt verdim, çoğunu ikna ettiğimi sanıyorum. Fakat bana inat, Necip Fazıl’ı putlaştırma faaliyetleri devam ettiriliyor AKP’li belediyelerce. Örnekleyeyim: Kocaeli’nin neredeyse tüm ilçelerinde Necip Fazıl Caddesi var. İzmit Yahya Kaptan’da Sabancı Caddesi’nin adı değiştirilip Necip Fazıl yapıldı. Sabancı’nın 500 metre ötede Brissa ve Enerjisa fabrikaları var, Necip Fazıl’ın Kocaeli ile ilgisi nedir, sormak gerek bunlara. Yalnız sormak da yetmez, Kısakürek’in başka ayıplarını da vurmak gerek bunların yüzüne, hem de en yüz kızartıcı olanlarını.
İşte onlardan biri: 17 Temmuz 1959 tarihli Büyük Doğu Dergisi’nde şöyle yazıyordu bu şair: “Amerikan politikasını korumakla mükellefiz... Amerikan siyasetini tutmak biricik yol... Amerika’dan nazlı bir sevgili muamelesi görmek biricik dikkatimiz olmalı. Yoksa bir Amerikan bahriyelisinin iki yana açık bacakları arasında mütalaa ettiği kadından ileri geçemeyiz. Dış siyasetimizde Amerikan siyaseti ve iç bünyemizde Amerikanizm politikasını kendimize tecezzi etmez (birbirinden ayrılmaz) bir siyaset vahidine (tekliğine) göre ayarlamakta büyük ve her işe hâkim bir mânâ gizlidir.”
Evet, iyi mi? Sizde ne derler bunu yazana?
30 Aralık 2008’de bu köşede Erol Bilbilik’in “Amerikaperestler” adlı kitabı hakkında yazmış ve günümüzün en önde giden Amerikaperesti Yılmaz Öztuna’nın neden kitapta bulunmadığını sormuştum. Telefon açtı Bilbilik yazıdan sonra, teşekkür etti ve “Öztuna’nın olmaması gerçekten eksiklik, ileriki baskılarda telafi edeceğim” dedi.
Öztuna’dan bir tepki gelmedi, “Ben Amerikaperest değilim... Amerikaperest olanın... ” demedi, diyemedi. Yani aldı, kabul etti.
Öztuna vefat etti geçenlerde, birilerinin de o meşhur ölüseviciliği tepti, başladılar abartılı övgülere. Bu abartıcılar, şimdi kızacaklar bana, “Ölüleri hayırla yâd etmek gerek, biz bunu yapıyoruz, sen ne biçim adamsın, ölmüş adamın arkasından konuşmaya utanmıyor musun” diyecekler. Desinler, ben sağlığında onun Amerikaperestliğini yazmışım, şimdi de yineliyorum bunu. Kuşkusuz, değerli bir tarihçiydi Öztuna, eserleri kütüphanemin en göz alıcı yerinde durmakta, onlardan yararlanırım, yararlanmışım. Ama bu, onun son birkaç yıldır gazetede yazdıklarını örtemez. Beni kınayacak olanlar, girsinler internete baksınlar, İran, Suriye, Amerika, AB ve GOP projesi hakkında yazdıklarına. Sonra Öztuna’nın bu yazdıklarıyla, Atatürk’ün “Türkiye halkı, yüzyıllardan beri özgür ve bağımsız yaşamış ve bağımsızlığı yaşama gereği saymış bir milletin kahraman evlâtlarıdır. Bu millet, bağımsızlıktan uzak yaşamamıştır, yaşayamaz ve yaşamayacaktır” özdeyişini dürüstçe karşılaştırsınlar ve belli etsinler saflarını.
Evet, söz Amerika’dan açıldı, bugün de 21 Şubat Bayburt’un Kurtuluş Bayramı. Bayburtlu’nun Amerikalılığını anlatarak bitireyim yazımı. Kore’de Bayburtlu iki er, ABD erlerinin elbiselerini çalıp giyinmişlerdir, Amerikalıların moral gecesine ponpon kızları seyretmeye gitmektedirler. Bizim uyanık inzibat kuşkulanır durumlarından, çevirir, sorar:
“Durun bakalım, siz kimsiniz?”
Bayburt şivesiyle yanıt gelir:
“Emerıkalıyük”
Güler inzibat:
“Yaa... Amerika’nın neresindensiniz?”
“İçindenük!” derler.