Amerikan usulü Başkanlık (24 Haziran 2016)

Ülkenin gündemi "her dağdan bir tezek" hesabı, değişken. İç siyasete, nereden bakarsanız bakın, MHP siyasi partiler konusunda bana göre devrim yarattı. Başarılı olur, olmaz bilemem. Ancak bu girişimin bile her türlü hukuk kavramı içinde ortaya çıkardığı sonuç, siyasi partiler uygulamasına yerleşen, liderlik sultası için bir örnek. Bu durum iktidar partisi içindeki muhalefete de yol gösterir nitelikte. Yakın zamanda sonuçlarını göreceğiz.

Dış politikamızı etkileyeceğini, daha önce yazdığım Reza Zarrab duruşması, giderek renkleniyor. Mesela Zarrab'ın, duruşma usulünde, hakkı olan yargılanmanın, tek hâkim mi, yoksa 12 kişilik jüri mi seçiminde tercihini, jüri yönünde yapması da dikkat çekici. Amerikan yargı sistemi İngiliz hukuk sistemine dayandığı için yargılanan kişinin bu tercihi yapma hakkı vardır. Jüri, sanığın suçlu veya suçsuz olduğuna karar verir, hâkim de cezayı belirler. Ama Zarrab'ın avukatının çok iyi bildiği, muhtemelen Reza'nın bilmediği, jüri üyelerinin duruşma boyunca karar verene kadar tecrit edilmeleri. Bazen jüri, hâkimden daha fazla insafsız olabiliyor. Bilmem anlatabiliyor muyum?

Amerikalı savcının, AKP içinden iki gizli tanığı olması, Reza Zarrab'ın bildikleri konusunda savcı ile anlaşmaya hazır olduğunu açıklaması, bu davanın, ileride daha da renkleneceğine işaret. Bu arada, bu davaya uzaktan yakından bulaşan kişilerin, tutuklanma korkusu ile ABD'yi ziyaret etmek istememeleri de normal. Allah ömür verirse göreceğiz.

***

Dış politikada önemli köşe taşlarından biri de, ABD-Rusya-Suriye ve Hizbullah'ın ortaklaşa, Rakka'ya karşı harekâta geçmiş olmaları. Bu haber, İsrail istihbaratına ait Debka haber sitesinde yer aldı. Her ne kadar, yandaş basında, Ruslarla Amerikalıların tepiştiği haberleri yayınlansa da gerçekte durum farklı. Anlaşılan IŞİD'in ipi çekiliyor. Ankara'nın El Nusra konusundaki yakınmasına bakarsak, sıra onlara da geliyor gibi.

Bizimkilerin ellerini ovuşturarak verdikleri, "51 Amerikalı diplomat Obama'nın Suriye politikasını eleştirdi" haberinde, gözden kaçanlar var. Mesela, hem Dışişleri Bakanı Kerry, hem de Başkan Obama, bu 51 bürokrat için ne yaptı, işten mi attı yoksa haklarında soruşturma mı açtı? İkisi de değil. Kerry, bu bürokratlarla bir araya geleceğini söyledi, Obama ise bu da onların görüşü demekle yetindi. Şimdi soru, Amerikan tipi başkanlık isteyenlerin, bu kadar hoş görülü olup olmadıkları. Biliyorsunuz, bir Alman gazetesi, Erdoğan'a hakaret davaları konusunu kapsayan bir ek yayınladı.

Konu Avrupa olunca, ben bu yazıyı yayınlarken Avrupa Parlamentosu, bizi üzen bir eyleme imza attı. Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi tarafından kabul edilen bir raporda, Türkiye'nin, Avrupa Konseyi üyeliğinden kaynaklanan, siyasi ve hukuki yükümlülüklerini yerine getiremeyen bir ülke haline geldiği mesajı verildi. 24'e karşı 96 oyla kabul edilen, "Türkiye'deki demokratik kurumların işleyişi" başlıklı raporda, ifade ve medya özgürlüğüyle ilgili gelişmelerin, hukukun üstünlüğündeki erozyonun ve terörle mücadele bağlantılı insan hakları ihlali suçlamalarının, Türkiye'deki demokratik kurumların işleyişi ve Türkiye'nin Avrupa Konseyi'ne yönelik yükümlülükleri açısından tehdit oluşturduğu belirtildi.

Buna karşılık Ankara, Türk halkının, AB'ye gerçekten girip, girmeme konusundaki isteğinin, İngiltere'de olduğu gibi referanduma sunulabileceğini açıkladı. İyi de AB sana girmek istemiyor. Sen AB üyesi değilsin. Girmesen, zaten AB ülkeleri zil takıp oynayacak. Bu edilen laflardaki tehdit unsurları, bana göre AB'ye değil, Türk halkına yönelik. Bu da artık, Türkiye'nin Batı'da gidebileceği veya çalabileceği kapı kalmadığını gösteriyor.

Bu arada Rusya, AB ve Batı ile ambargo konusundaki görüşmelere başlıyor. Bizde ise içerde MİT Müsteşarı, görevinden ayrılmak isterken eski bir MİT Daire Başkanı Mehmet Eymür, teşkilat yapısı ve yeni anayasa konusunda, bir grup ordudan ihraç emekli askerin, anayasa çalışmalarını anlatıyor. Gördüğünüz gibi her şey karma karışık. Ama bu arada malı götüren götürüyor. Kaybeden hep halk.

Yazarın Diğer Yazıları