Amerikan damatlar
Amberin Zaman ve Yasemin Çongar, Türkiye’nin ’Obama’ya hayran, Ermeniler’den özür dilemeye can atan’medyasında köşe yazarı atamalarının ’eş durumu’ndan yapıldığını düşündürüyor
“Ermenilerden özür diliyorum” kampanyasının kanaat önderleri kamuoyuna Ahmet İnsel, Cengiz Aktar ve Ali Bayramoğlu olarak yansıdı.
Amberin Zaman da Taraf’taki köşesinde kampanyayı “gönülden desteklediğini” yazdı.
Kocası Amerikalı bir diplomat. Dahası Erivan’a yerleştirilmiş bir diplomat. Amberin Zaman da sık sık Erivan’a gidip geliyor.
Barack Obama’nın başkanlığını Türkiye’den destekleyenler kimlerdi? Yandaş basın, liberaller, İkinci Cumhuriyetçiler...
Adeta Amerikan seçmeni gibi yayınlar yaptılar.
Peki Obama’ya karşı çıkılmasının en büyük sebeplerinden biri neydi?
Joe Biden’in da etkisiyle “Ermeni Soykırımı” nı Amerika’nın onun başkanlığı döneminde resmen tanıyacağından endişe ediliyordu.
Şimdi bir de şu özür dileyenlere bakalım...
Obama’ya destek verenlerle aynı isimler değil mi?
Amerika’daki neo-con’ların çeşitli makaleleri, konferanslarda dillendirdikleri görüşleri adeta tercüme edilerek aktarılıyor onlar tarafından. Washington’daki düşünce kuruluşlarında, ’journal’larda neler varsa bizimkilere adeta servis edilmiş ve ortak bir beyinden çıkan görüşleri okuyoruz.
İşte Amberin Zaman ve eşi bu yüzden önemlidir...
Yasemin Çongar da tesadüf mü?
Asla aklımın almadığı şu: Yasemin Çongar neden rahatını bozup yaşadığı Washington’dan döndü ve Taraf gibi bir gazeteyi çıkarmak için kendini ortaya attı. Hali vakti, rahatı yerindeydi, oturmuş bir kurumda çalışıyordu... Neden bu maceraya atıldı?
Bir türlü cevabını alamıyoruz...
Peki çıkardığı gazete neler yaptı?
Türk Ordusu’nu yıpratacak haberlere imza atmak için fırsat kolladı. Yalan belgeler yayınladı, sızdırılan dosyaları sayfalarına taşıdı.
Aktütün fiyaskosundan sonra, görüntüleri Taraf’a servis eden üzerine fikir yürütüldü... Amerikan gizli servislerinden yapıldığı üzerinde duruldu...
Yasemin Çongar’ın eşi nerede çalışmıştı?
CIA’de?
Bu da mı tesadüf?
* Oray Eğin / Akşam
++++++
Tabipler Birliği ‘özür’lendi
Türk Tabipleri Birliği Genel Sekreteri Bilal Erişoğlu, Ankara Tabip Odası’nın Yönetim Kurulu toplantısına katılıyor. Toplantıda kendisine TTB’nin yayımladığı bildiriler anımsatılıyor. Aktütün karakol baskınında ölen teröristlerle, baskında şehit olan askerlerimiz arasında herhangi bir fark görüp görmedikleri
soruluyor.
Genel Sekreter’in yaptığı uzun açıklamalardan teröristler ile baskında ölenler arasında fark görmedikleri anlaşılıyor...
Ankara Tabip Odası Yönetim Kurulu’ndan üç üye, Dr. Serdar Öztürk, Dr. Zehra Aycan ve Dr. Abdülkadir Özbek bu tavrı kınadıklarını belirten bir açıklama yaptılar...
Bu arada TTB’nin Ermeni soykırım ifadesini onaylar tutumuna ek olarak Başkan Gencay Gürsoy’un imzası “Ermenilerden özür” bildirisinde yer aldı...
TTB hayli sorunlu bir kuruluş..
* Melih Aşık / Milliyet
++++++
GÜNÜN SÖZÜ
Soru: “İslami burjuvazi” nedir?
Yanıt: Dini siyasete alet ederek yönetime gelip siyaseti başarıyla ticarete dönüştüren sosyal tabaka...
* Haldun Ertem
++++++
MİNİ YORUM
Çok tehlikeli bir şey yapıyorsunuz
Böyle olur benim aydın duruşlu yazarım! Üzerine tuğla gibi kitap yazar, ’Ağrı’nın Derinliği’ni deşeler. Sonra cevabı tek kelime olan bir soruyu cevaplayarak, ’varlığının’arkasında duramaz. Ece Temelkuran’dan bahsediyorum.
Habertürk’teki programına konuk olan Emekli Büyükelçi Şükrü Elekdağ’ın “Soykırım sözü geçseydi bildiriyi imzalar mıydınız?” sorusu karşısında ancak “çok tehlikeli bir şey yapıyorsunuz” diyebilen Temelkuran’dan... Evet çok tehlikeli bir şey yapıyorsunuz Şükrü Bey; maskeleri düşürüyorsunuz.
++++++
SİZDEN GELENLER
Bir çuval inciri berbat edenler
Aynı anda Liberal ve Marksist olabilmeyi becerebilmiş bir grup aydın, 1915 Ermeni tehciriyle ilgili bir kampanya başlattı. “1915’te Osmanlı Ermenilerinin uğradığı ’büyük felaket’in inkâr edilmesini vicdanım kaldırmıyor” diye başlayan imza metni, “Özür diliyorum” başlığını taşıyor. Kampanyalarını şahsi girişimleri olarak lanse etmeye çalışıyorlar. Aslına bakarsanız özürden çok bir provokasyona dönüşebilecek olan bu girişim çözüm arayışında olan taraf devletlerin girişimini baltalamaya yönelik bir adım gibi algılanabilir...
Akıllara gelen ilk soru Ermeni diasporası’nın sorunların çözümüne yönelik arayışları engelleme girişimi olabilir mi? Hele hele böyle bir girişimde bulunan aydınların diasporayla ilişkileri göz önün de bulundurulunca neden olmasın diyesi geliyor insanın.
Yine bir başka soru da Obama yönetiminin alması muhtemel soykırım kararına içeriden bir destek sunma gayreti olabilir mi? Bu ihtimalde en az birinci ihtimal kadar kuvvetli görünüyor. Belki de bir taşla iki kuş vurma düşüncesi de olabilir.
Bekleyip göreceğiz bu tarz bir girişim sadece toplum tarafından değil, devlet ve hükümet yetkilileri tarafından nasıl bir tepkiyle karşılanacak ve bu tepkiler bu sürece nasıl etki edecek. Böyle bir girişimin şahsi sorumluluğunu üstleneler sonuçlarını hesap etmiş olmaları gereken bu girişimle barışa ne kadar katkı sunacaklar, bu da ayrıca cevap aranması gereken bir soru olarak düşünülmesi gereken bir durum.
Samimiyetleri şüpheli bu bir grup Marksist-Liberal aydının özür girişiminden çok bir çuval inciri berbat etme girişişimi normalleşmeye başlayan süreci baltalarsa asıl o zaman özürleri ile kabahatlerinin büyüklüğünü tartışmak için epeyce bir zamanımız olacak...
* Mikail Aras
Başınıza bela aldınız
Bir Büyükelçimizin anılarından bir alıntı gönderiyorum.
1974’te Türk askerinin Kıbrıs’a çıkması üzerine, İngiltere’nin Yugoslava Büyükelçisi’nin, Türk Büyükelçisi’ne söyledikleri:
“Şimdi aldınız başınıza belayı. Bundan sonra Ermeni soykırımı meselesinde bütün dünya üzerinize gelecek. Ayrılıkçı Kürt hareketleri başlayacak. Şeriatçı akımlar hızlanacak. Bakalım bütün bunların altından nasıl kalkacaksınız.”
* Ali Çetin
Mümin’i arafta bırakmayın
“Filistin’de, Irak’ta, Afganistan’da, Guantanamo’da, Çeçenistan’da, Karabağ’da, Batı Trakya’da, Türkistan’da zulme uğrayan Müslümanlara ve insanlara yardım et! Bu zulümlere ortak olanları kahreyle” diye yalvaran bir Müslüman, bir bakıma oy verdiği kişilere beddua etmiş olmuyor mu?
Sussak cehennem, dua etsek cehennem, beddua etsek cehennem.
Müminin mümine duasında bile, Mümini böyle arafta koymanın adı demokrasi ise, özür dilerim, o tür ne varsa cümlesi benden, ben de ondan uzak olayım.
* Recai Fidan
Milliyetçiliğin düşmanları
Atsız’ın ölümüyle Türklük Dünyası; Yaşayan en büyük Türkçü’yü.. İlim alemi; en önemli Tarihçilerden ve Türkologlardan birisini.. Altaylardan Tuna’ya Türk Gençliği; Atsız Ata’sını.. Türk Edebiyatı; önemli bir romancısını, iddialı olmayan bir şairini.. İnsanlık; gerçek bir dava adamını.. Ve Dünya; adam gibi bir adamı kaybetti...
Bu vesile ile , Atsız’ın Türkçülere tekliflerini hatırlatmak ve bu tekliflere ne kadar uyduğumuzu tartışmak istiyorum;
Çocuklarınıza Türkçe isimler koyun...
No. yerine Nu. Kullanın. Numara’nın Türkçe kurallarına uygun kısaltması Nu.dur.
Türkçe’yi başka dillerden ayıran sıfat tamlamalarında sıfatın mutlaka isimden önce gelmesidir: Büyük ırk, yiğit asker, bir okul, beşinci alay gibi... Murat III, Mehmet IV gibi kısaltmalar kullanmayın.
4) Elifbamızın (Abecemizin) dördüncü harfi “Ç” dir. Böyle olduğu halde hemen her yerde, bir şeyin maddeleri harflerle sıralandığı zaman a, b, c, d sırası takip olunuyor. Böylelikle yine Fransız alfabesi sırasını takip ederek yabancı kültürün tesiri altında kalıyoruz.
5) Ayrıca Atsız’ın “Milliyetçiliğin düşmanları” başlıklı bir yazı dizisini hatırlıyorum Orkun’da yayınlanan...Bu yazı dizisinde hemşehricilik ve tarikatçılık da milliyetçiliğin düşmanları olarak sayılıyordu... Günümüzde Hemşehricilik (Mikro Milliyetçilik) ve Tarikatçılık batağına batan, bu tavırlarıyla Milliyetçiliğe büyük zarar veren Milliyetçileri(?) görünce, Atsız’ın büyüklüğü daha iyi anlaşılıyor...
* Fazlı Köksal
Otuz sekiz şehirden sonra
“Avrupa Kültür Başkenti” seçilen şehir (ve kasabalar)!
Atina, Floransa, Amsterdam, Berlin, Paris, Glasgow, Dublin, Madrid, Anvers, Lizbon, Lüksemburg, Kopenhag, Selanik, Stockholm, Weimar, Avignon, Bergen, Bologna, Brüksel, Helsinki, Krakov, Reykjavik, Prag. Santiago de Compostela,Porto, Rotterdam, Bruges, Salamanca, Graz, Genova, Lille, Cork, Patras, Lüksemburg, Sibiu, Liverpool, Stavanger, Linz.
İstanbul’a ancak 2010’da sıra geliyor! Yalnız tek başına da değil, başka iki şehirle birlikte (Almanya’dan Essen ve Macaristan’dan Pecs)! Lütfetmişler!...
Bu durum, İstanbullular için bir övünç konusu değildir. Açıkçası İstanbul’a hakaret edilmektedir! İstanbul’dan özür dilenmesini beklemek hakkımızdır! Sözde “seçicilerin” ve ülkemizdeki kraldan fazla kralcı bazı aydınların küstahlık ve şantajlarına asla izin verilmemelidir! Yetkilileri ve ilgilileri bu konuda lütfen uyaralım! Bu tür aşağılanmayı ödül sanıp hemen üstüne atılmasınlar!
* Fethi Doğan
Ben de Neşide Kerem anneden özür diliyorum
Hepimiz Ermeni’yiz veya Hepimiz Türk’üz veyahut Hepimiz İnsan’ız diyenlere;
Türkiye sever ve ABD sever, Fransa sever, İngiltere sever, Irak’ın kuzeyini sever, İsrail sever, İran sever, Rusya sever, Para sever, Ermenistan severlere;
Milliyetçi, Ulusalcı, Şeriatçı, Atatürkçü, Yurtsever, Vatansever, Vatan haini, Sosyalist, Demokrat, Liberal, Sosyal demokrat, Muhafazakâr, Ülkücü, Devrimci, Akıncı, Allah sever, Peygamber sever, İnsan sever, Sağcı, Solcu, Faşist, Komünist, Hümanistim diyenlere;
1982 yılında 3. Baskısı yapılan ermeni kurşunuyla şehit edilen Los Angeles Başkonsolos Muâvini Bahadır Demir’in annesi, Saygıya değer Neşide Kerem Demir tarafından yazılan, “Türkiye’nin Ermeni Meselesi” kitabını 1982 yılında okumuş bir insanım.
Tam 31 sene önce, bir şehit annesi, bir vatandaş, kendi ifadesiyle “Müslüman-Türk Kadını” feryat etmiş, yol göstermiş, yol açmış; oğlu ve şehit diplomatlara, vatanına, milletine olan saygı ve sevgisinden dolayı, belki de başkalarının yapması gereken bir işi, görevi yapmış.
31 yıldır Türkiye ne yapmış?
31 yıldır bu konuda, bu toprağın bir insanı olarak hiçbir şey yapmadım. Şehit diplomatlarımızdan, 1915-1920 yılları arası Ermenilerce katledilen, şehit edilen insanlarımızdan, tüm şehitlerimizden, onların yakınlarından ve Saygıya Değer Neşide Kerem Demir anneden özür diliyorum, beni lütfen affedin!
Anayasal, yasal, toplumsal imtiyaz sahipleri unutmamalıdırlar ki;
“Büyük insanlar olmadan, büyük işler başarılamaz!”
“Yaptığımız şeyler için pişmanlık zamanla geçer, ne var ki,
Yapmadığımız şeylere pişmanlığın çaresi yoktur!”
Alpaslan Yalçın
Türkiye Cumhuriyeti Yurttaşı
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin 74,2 milyonda 1 hissedarı, ortağı, SAHİBİ
Türk Evladı
Eski, Armut ve Keçi diyarı; yeni, “Pinokyo cenneti” Ankara’dan bir yurttaş.