Amerika'da niçin "darbe" olmaz?..
Herkeste bir şaşkınlık, herkeste bir şok!..
Amerika bir gece yarısı karıştı ve ABD emperyalizmiyle mücadele edenlerle "Sam amca" hayranları da dahil olmak üzere, dünya siyaseti Beyaz Saray çevresindeki olayların şokuna kilitlendi...
Şaşkınlığın ve şokun çeşitli boyutları var; Tarihin son yüzyılında, tüm dünyaya demokrasi dersi vermekle birlikte, dünyanın her tarafındaki kışkırtmalardan darbelere kadar her türlü karanlık oyunun başrolünde olmakla suçlanan bir ülkede de, meğer demokrasi sarsılabiliyormuş!..
Son 40 yılda da; İran'dan Irak'a, Libya'dan Suriye'ye kadar "Arap Baharı" adı altındaki tüm kışkırtma olaylarının perde gerisinde ne kadar emperyalist tuzak varsa, işte onların kilit noktası olarak da hep Amerika'ya işaret edilmişti...
İşte o Amerika ile ilgili değişmeyen görüşlerin hakimiyeti de hiç sarsılmadı... Bir yandan da hep denilir ki;
Dünyanın her tarafında kışkırtma olabilir, darbe olabilir, devletler karışabilir, liderler devrilebilir, iktidarlar yıkılabilir, rejimler değişebilir ama Amerika'ya hiçbir zaman bir şey olmaz!!!
Ancak kendi gücünü keskin bir kılıç gibi Doğudan Batıya, Güneyden Kuzeye kadar tüm devletlerin üzerinde hakimiyet unsuru olarak kullanan bir devlet, bütün dünyanın gözünde yıkılmaz, sarsılmaz, ezilmez, bölünmez bir güç olarak görülse de; Washington'da önceki gün yaşananlar kafalarda sadece soru işaretleri yaratmadı, aynı zamanda büyük şaşkınlıklara da yol açtı...
ABD yıpratmaz kendini...
Peki, Amerika'da yaşananlar niçin tüm dünyada şaşkınlık yarattı?..
Çünkü demokratik seçim yöntemleri üzerinde büyüyüyen kuşkular, tartışmalar ve nihayetinde şaşkınlıklarla başladı herşey...
Çünkü posta ile oy kullanmanın bile yaygın olduğu, elektronik araçlarla insanların siyasi tercihlerini yapabildiği bir ülkede, seçim sonuçları hiç bir dönemde, son aylarda olduğu kadar polemiğe yol açmadı...
Yani, son 30 yılda, Bush'tan Clinton'a, Obama'dan Trump'a kadar bütün başkanlık seçimlerinde eyaletler arasındaki sorunlarda itirazlar olsa da, seçimlerin sonucu hiçbir zaman değişmedi....
Küçük tartışmalar, karşılıklı atışmalar, sandıklardaki basit oy değişimleri dışında, Amerikan halkının tercihleri oylamaya nasıl yansıdıysa, Beyaz Saray'ın koltuğuna oturan güç değişmedi...
Peki ne oldu da, Trump'ın seçim yenilgisinin tartışıldığı bir dönemde, Amerika'nın bazı eyaletlerinde sandıkların yeniden sayılması gerginliği Washington'daki kongre binasının basılmasına kadar geldi?..
Velhasıl; son olarak Suriye'de olduğu gibi, Ortadoğu'dan elini çekmeyen ve burada sözde diktatörleri yıkmak için her türlü yolu deneyen, hata demokratik seçimlerin yörüngesinin değiştirilmesinde bile baş kuşkulu gösterilen Amerika, ne yazık ki o kanlı coğrafyanın sosyo politik psikolojisinden çıkamadı, Orta Doğu bataklığının siyasi çalkantılarına, yani sandık oyunlarına bulaşmaktan kurtulamadı...
Trump itirazlarından sonuç alamayınca, o her zamanki, yani seçildiğinden bu yana terketmediği kafa karıştıran, akıl dışı ve bazen de kışkırtıcı söylemlerinin sonucunda on binlerce fanatiğini sokağa döktü ve genellikle geri kalmış ülkelerde yaşanan baskın, tahribat ve yağma görüntüleri "demokrasinin kalesi" olarak bilinen Amerika'yı da sarsmış oldu...
Derin Amerika varken!..
Amerika'da, önceki gün, öğlen saatlerine kadar 4 kişinin ölümü, onlarca kişinin yaralanmasına yol açan olaylar sokağa çıkma yasağına rağmen dünyanın en büyük ekonomisi ve en güçlü devletini sarsmışken, herkesin aklındaki sorular da aynı noktada kilitlendi;
Orta Doğu'yu allak bullak eden "Arap Baharı", 2021'in ilk haftasında Amerika'da bir kanlı bahara mı yol açacak?.. Ya da "Bahar" iddiasıyla dünyanın en bağnaz coğrafyalarında iktidarların devrilmesine önayak olmakla suçlanan Amerika, "Bahar" adı altında en karmaşık ve en kanlı kışını mı yaşayacak?..
Dünden itibaren hem sosyal medyada hem de televizyon yorumcularının kuşkulu ve tabansız söylemlerinde, "Amerika'da Arap Baharı gibi büyük olaylar olacak" hatta Cumhuriyetçi Kongre üyesi Adam Kinzinger ve
Pensilvanya Valisi Tom Wolf'un "darbe teşebbüsü" iddiaları, "dünyanın jandarması" kesilen ABD'nin, çıkarları uğruna ne kadar etkin, kendi içerisinde ne kadar farklı güç odakları ve değişik karar mekanizmaları olduğu gerçeğiyle büyük çelişki oluşturuyor...
Sözün özü şudur;
Amerika gibi bir ülke dünyanın her tarafına müdahale edecek gücü rahatlıkla kendinde buluyorken, bir seçim kuşkusu uğruna, otoritesini tüm dünyanın gözünde tarumar edecek kadar aptalca davranmaz...
Amerika içerisindeki asıl Amerika, yani derin Amerika nihayetinde olayları büyümeden enterne eder ve sonuçta Joe Biden koltuğuna oturur, Trump ise biraz daha bağırıp çağırdıktan sonra, eski bir ABD Başkanı olarak anılarını yazmaya başlar...
Çünkü tek bir eyalette yoğunlaşan olaylar ne Biden'in iddia ettiği gibi bir ayaklanmadır ne de stratejist aklıevvellerin zırvaladığı gibi darbe girişimidir...
Başlarındaki boynuzlarla Trump fanatiklerinin çılgınca protestosu ülke çapında planlı bir ayaklanma olsaydı, polisin öldürdüğü bir siyahi için haklı olarak onlarca eyalette ayaklanan Amerikalılar bu fırsatı hiç kaçırmazdı...
Bolivya'nın eski devlet başkanı Evo Morales'in de
dediği gibi, "Amerikan büyükelçiliklerinin olduğu her ülkelde darbe olabilir ama Amerika'da darbe olamaz!!! Çünkü Amerika'da ABD büyükelçiliği yoktur!!!" Evet; çünkü Amerika'da CIA'nın mutlak Amerikası vardır!..