Altın Portakal'da neler oldu?.. (03 Kasım 2019)
ANTALYA- AKP'li belediye döneminde ulusal yarışmanın kaldırılması ile birlikte sanatçıların büyük bölümünün protesto ettiği "Antalya Altın Portakal Film Festivali"nin üzerindeki kara perdenin (!) kalktığını gösteren gelişmeler dikkat çekiciydi...
Sanatçıların zihnine özgürlük ve yüzüne mutluluk yansıdığını gösteren manzaralar, sanatın zincirlenemeyeceğinin adeta rest çeken görüntüleriydi...
CHP'li Muhittin Böcek başkanlığındaki ekip, 56. Altın Portakal Film Festivali'nin sorunsuz geçmesi için yoğun çaba harcadı...
Festival komitesinden belediye çalışanlarına, karşılamadan ağırlamaya, ulaşımdan film gösterimindeki organizasyona kadar herkes elinden gelen çabayı harcadı ve festival Antalya'nın sıcacık sonbaharında heyecanlı başladı, mutlu geçti...
Festivalin idari direktörü olan Antalya Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreteri Cansel Çevikol Tuncer, festival yönetmeni Ahmet Boyacıoğlu, sanat yönetmeni Başak Emre, idari ve mali işler müdürü Aydil Nalan Borak ve tüm festival ekibi, etkinliğin sorunsuz geçmesini sağlamaya çalıştılar... Hepsini kutluyoruz...
Gelelim yarışan filmlere, ödül töreni sonrasındaki "sürprizler"e ve tabii ki her festivalde gündeme gelen tartışmalara...
"Bozkır", ödül, gerekçe!..
Ulusal kategoride 10 filmin yarıştığı festivalde, geçmişte pek rastlanmayan bir ödüllendirme yaşandı...
Anadolu'da, baraj yapımı sırasında su altında kalan bir beldede, evin bahçesindeki bir mezardan yola çıkılarak aile içindeki çatışmaya da dikkat çeken "Bozkır" adlı film, yarışmanın neredeyse bütün ödüllerini topladı...
Yönetmenliğini Ali Özel'in yaptığı filme; en iyi film, en iyi senaryo, en iyi müzik, en iyi kurgu, en iyi görüntü yönetmeni, en iyi yardımcı erkek oyuncu ve en iyi erkek oyuncu ödülleri verildi...
Bozkır; Film-Yön'ün "en iyi yönetmen" ödülünün yanı sıra, Behlül Dal adına verilen "en iyi ilk film" ödülünü de aldı...
Kurgu, görüntü ve bazı oyunculuklar açısından olumlu eleştiriler de alan "Bozkır", neredeyse tüm ödülleri topladı ama filmdeki dikkat çekici sorunlar çok konuşuldu...
Örneğin; filmdeki ses sorunu diyalogların anlaşılmasını engelledi, İngilizce bilen seyirciler altyazıyla konuşmaları anlamaya çalıştı!..
Türk sinemasında Nuri Bilge Ceylan ve benzerlerinin başlattığı ağır tempolu sahneler ve kısık sesli diyaloglara bir de anlaşılmayan konuşmalar eklenince, Bozkır seyirciyi biraz yordu...
İzleyici, Bozkır filminde bir beldenin su altında kalmasına yol açan baraj inşaatını nedense göremedi!..
Ve tabii ki barajdan kaynaklanacak su baskını keşke yağmur dışındaki unsurlarla daha etkili anlatılabilseydi!..
Filmin çatısını oluşturan baba ile oğlu arasındaki sert çekişmenin asıl gerekçesinin izleyiciye daha net olarak yansıtılmaması da, Bozkır'ın anlaşılmasını zorlaştırdı...
Tüm bunlara rağmen jürinin kararını açıklayan Zeki Demirkubuz, filme övgü yağdırırken, ödüllerin "gerekçeli karar"ını açıklamaktan kaçındı!.. Bu yaklaşım da, filmle ilgili soruları yanıtsız bıraktı...
Ve tabi ki tüm bunlar, kimi sinemacıların "filmden çok, belgesel gibi" diye eleştirdiği "Bozkır"a verilen ödüllerin "sürpriz" olarak yorumlanmasına yol açtı...
Dikkat çekenler, umut verenler...
Yeşilçam'ın ünlü yönetmeni Şerif Gören'in, "hakem kararını verdi, kabul etmek lazım" diye yorumladığı 56. Altın Portakal Film Yarışması'nda ödül alamayanlar arasında hem dikkat çekici filmler hem de oyuncular vardı... Ve tabi ki tartışmalar...
Örneğin Bozkır'a hem "en iyi film" hem de "en iyi ilk film" ödülü verilmesi biraz şaşırtıcı bulundu!..
Cahide Sonku adına konulan ödül bir "kurgu"cu kadına verildi ama, "bir kadın 'oyuncu'ya verilmesi daha anlamlı olurdu" diyenler az değildi...
Altın Portakal'da ödüllerin neredeyse tek filme yönlendirilmesi; festivallerin farklı oyuncu, yönetmen, senarist ve yapımcıları "destek"lemesi yönündeki işlevini de "yeterince" yerine getirmemiş oldu...
Leyla Yılmaz'ın ikinci uzun metrajlı çalışması olan "Bilmemek" filminin yalnızca "izleyici ödülü"ne değer bulunması, seyirci ve jüri arasındaki "yaklaşım" farkına bağlandı!..
Mutsuz aile yapısı içerisinde; baba baskısı altındaki bir çocuğun okul yaşamındaki cinsiyetçi dışlanmışlığına dikkat çekerek, çok önemli bir sosyal soruna da vurgu yapan film, toplumsal sinemanın önemini bir kez daha öne çıkarmış oldu...
Festivalde yarışan Orçun Behram'ın "Bina" adlı filmi de "farklı" anlatımı ve kurgusuyla, yeni çağ sinemacılığın kendi alanında belki de ilk "sıradışı" örneği olarak dikkat çekti...
Seyircinin "uzun"luğundan şikayet ettiği filmde, Engin Özkaya'nın görüntüleri ve Burç Alataş'ın kurgusu üzerinden genç sinemacılar "teşvik" edilebilirdi diye konuşuldu...
Dikkat çeken oyunculara gelince;
"Bina"nın başrolündeki İhsan Önal, "Bilmemek"teki Senan Kara ve Emir Özden, "Soluk"taki Emrullah Çakay, "Ceviz Ağacı"ndaki Kübra Kip ve "Kronoloji"deki Cemre Ebbüziya Türk sinemasının geleceği açısından şüphesiz umut verdiler...
Evet; festivaller elbette "emek" verilen başarılı eserleri ödüllendirmeli...
Ancak Türk sinemasının "destek"leme işlevini de üstlenen festivallerin, genç sinemacıların geniş yelpazede "teşvik" edilmesinde "daha duyarlı" davranması kaçınılmaz olmalı...
Yani; Altın Portakal gibi festivaller; üzerindeki siyasi örtüyü atarak "öz"üne dönmenin yanısıra, ödüllendirme konusunda da Türk sinemasında çığır açabilecek bir yaklaşıma ulaşmalı...