Altın fiyatlarını G-7 krizi artırdı

Altının nereye gideceğini kestirmek zor... Altının bir gramı önceki akşam 111 liraya kadar çıktı. Ertesi gün, yani dün sabah 106 lirayla başladı.
Öğleden sonra ise 106 liranın da altına düşmeye başlamıştı.
Elinde altın tutanlar hangi fiyatlara kadar bekleyebilir?
Altını satarsa yerine ne koyabilir?
Aslında altın stoklarının büyük kısmını, merkez bankaları rezerv olarak tutuyor. Bu nedenle elinde altın tutanlar satsa bile altın fiyatları bu satışlardan dolayı fazla etkilenmez... Buna karşılık ekonomik istikrar ve güven sorunuyla daha fazla etkilenir. Kaldı ki, borsa dışında piyasada elden büyük miktarlarda altın satmak da kolay değil.
Piyasada mal ve hizmet fiyatları, arz ve talebe göre belirlenir. Altında ise dünyadaki stoklar yıllık altın üretiminin 60 katıdır. Bu nedenle, eğer merkez bankaları yüksek oranda alım yapmazlarsa, altın arz ve talebi tek başına fiyatı belirleyen temel etken olmaz. Altın fiyatlarını artıran temel sorun, merkez bankalarının rezerv olarak tuttuğu, dolar ve euro gibi paralara olan güvensizliktir.
Örneğin dolara olan güven ABD ekonomisine dayanırdı. Bu ekonomide bozulma, dolara olan güveni de bozdu. Dünya ekonomik krizi, gelişmiş ülke ekonomilerini daha çok bozdu. ABD’nin ve Avrupa Birliğinin bankalara sağladığı finansal imkânlar, para genişlemesine neden oldu. Bu ülkelerin borç stokunu ve bütçe açıklarını artırdı. Bu ülkelerde krizin ömrünü uzattı.
Örneğin IMF raporlarına göre, 7 gelişmiş ülkenin borç yükü, borç sorunu yaratan Portekiz, İrlanda, İtalya, Yunanistan ve İspanya (PIIGS) dan daha yüksektir. G-7 borç yükü, yani borçların GSYH oranı ortalama yüzde 110’dur. Oysaki PIIGS de bu oran ortalama yüzde 100’dür.
Yine G-7’lerde bütçe açığının GSYH oranı yüzde 95 iken, PIIGS ülkelerinde yüzde 58’dir. Öte yandan Avrupa da, borç krizine çözüm bulamıyor... Her kafadan bir ses çıkıyor. Avrupa borç krizine karşı öne sürülen çözümler arasında sürekli çelişki oluyor. Örneğin, Avrupa bonosu çıkarılmasına, Fransa ve Almanya karşı çıkıyor. Zira bu bononun, güçlü ekonomiye sahip ülkelere yeni faiz yükü getireceği hesap ediliyor.
1) Finansal İşlemler Vergisi, Almanya ve Fransa, borç krizinin maliyetini yaymak için yaptıkları öneridir. Bu öneri gerçekleşirse iktisadi faaliyetlerin daralmasına ve ekonomide var olan daralma riskinin artmasına neden olacaktır.
2) AB fonları ve IMF destekleri de borç sorunları için geçici çözümlerdir. Kalıcı çözüm için, borç sorunu yaşayan ülkelerin radikal yapısal önlemler alması gerekir. Bu önlemler de siyasi sorunlara yol açmaktadır.
3) AB Merkez Bankasının önerisi, bu tür önlemleri almayan Euro ülkelerinin, geçici olarak siyasi karar süreci dışında tutulmasıdır. Bu öneri de, altyapısı olmayan bir öneridir. Siyasi dengeleri etkileyeceği için, isteyen ve istemeyen ülkeler arasında sorun yaratacaktır.
4) Euro konusunda yapılan spekülasyonlar da, sorunu büyütüyor. Örneğin ekonomiyi magazinleştiren bazı iktisatçılar, Euro’nun dağılma olasılığının yüzde 40 olduğu söylüyor. İktisadi ve sosyal olaylar, bir günde 180 derece değişebilir. Bu durumda yüzde 40 dağılma ihtimalini, magazin olarak değerlendirmek gerekir.
Bu tartışmalar ve çözümün uzaması, yalnızca AB’yi değil, başta ABD ve dünya ekonomisini daha riskli yapıyor.
Merkez bankaları, rezerv para olarak dolar ve Euro tutarlar. Eskiden kalma bir miktar sterlini olan bankalar da var. Ne var ki dolar’a ve Euro’ya olan güvensizlik, merkez bankaları da, başta Çin olmak üzere, rezervlerinin bir kısmını altına çevirdiler. Bu altın talebi de fiyatları etkiledi. Altının ekonomik risklere karşı bir güven aracı olarak görülmesi, aynı zamanda bu riski daha çok artırmıştır. Zira Altının yastık altında tutulması, atıl yatırım demektir. Atıl yatırımlar da durgunluğu hızlandırmaktadır.

Yazarın Diğer Yazıları