Bundan on yıl kadar önce, bir siyasetçinin yapılan bir anketle "en milliyetçi lider" seçilmesi sonrası yazdığımız bir yazıda "Alparslan Türkeş'in 1944'te başlayan ve olanca hızıyla elli küsur yıl süren Milliyetçiliğe "hizmet" yıllarının irdelenmesi 'anket milliyetçiliği'nin moda olduğu günümüzde önemli. Bu sayede genç nesil, milliyetçiliğin nereden nereye taşındığını ve milliyetçiliğin "denekler" vasıtasıyla tanımlanan, 'milliyetçi liderliğin' denekler tarafından tespit edilen bir şey olmadığını anlayacaktır." demiştik.
On yıl sonra, hâlâ o noktada olduğumuzu görmenin bahtsızlığını yaşıyoruz. Başbuğ'un ve fikirlerinin planlı organizasyonlarla yeni nesillere aktarılmasına yönelik (ki şu günlerde buna ne kadar ihtiyaç olduğunu bir kez daha görüyoruz) beklentilerin 10 yıl öncesi ile aynı olması üzücü.
Konunun ilgililerinin malumu bu yıl Başbuğ Alparslan Türkeş'in 100. doğum yılı. Gönül istiyor ki 100. doğum yılında Türkeş'i uğrunda bir ömür verdiği Türk Milletine anlatacak etkinlik davetleri e-posta kutularımızı doldursun. Doğumunun 100. yılında, 80 yıllık hayatını anlamlı kılan fikrini ve aksiyonunu anlatan etkinlikler, toplantılar, paneller fikir hayatımızı kaplasın. Çocuklarımız, anne veya babalarının nasıl bir yolun ve liderin takipçisi olduğunu bir kez daha fark etsin.
Fakat ne yazık ki bu konuda çok verimli bir yıl geçirdiğimizi söyleyemeyiz. "Zararın neresinden dönersek kârdır" diyerek en azından bu yılın kalan üç ayını, MHP'nin 70'li yıllardaki meşhur mottosuyla "işçi fabrikada, memur dairede, öğrenci okulda" Başbuğ'u anarak, onun öğrettiklerini anlatarak ve onu anlamaya çalışarak ona olan borcumuzu ödemeye çalışalım.
Bu gayretler son dönemde "malayani" ağızlara pelesenk edilerek anlamından uzaklaştırılan 'Türk Milliyetçiliği' fikrinin ne olduğunu ve ne olmadığını bir nebze olsun zihinlere kazıyabilecektir. Yani konu sadece bir siyasi lideri anma faaliyeti değil, onun temsil ettiği fikrin de hakiki manasını tekrar hatırlatma faaliyetini içermektedir.
Bu faaliyet salt Başbuğ'a olan borcumuzu ödemeye müteallik bir şey değil elbette. Onun iri, diri ve bir olması için bir ömür verdiği Türk milletine karşı borcumuzu ödeme faaliyeti olacaktır.
Başbuğ'un ruhunu ancak o zaman şad ettirmiş olacağız.
***
Milliyetçi STK'ların Başbuğun 100. doğum yıldönümünde bazı etkinliklerle onu ve fikirlerini gündeme getirme gayretlerini takdirle anmak gerekiyor.
Ankara Aydınlar Ocağı'nın Kasım ayında yapacağı bir etkinliği bu çerçevede burada zikretmek gerekiyor. Ankara Aydınlar Ocağı rahmetli Şaban Karataş'ın vefatı ile kurumsal olarak kapanmıştı. Geçtiğimiz yıl tekrar açılan Ankara Aydınlar Ocağı yaptığı etkinliklerle başkentin entelektüel dünyasına bir hareket getirmeye çalışıyor.
Ankara Aydınlar Ocağı Kasım ayında düzenleyeceği "Türk Siyasetinde ve Fikir Hayatında Alparslan Türkeş" konulu Uluslararası bir sempozyumla Başbuğ'un 100. doğum yılı ile ilgili faaliyetlere de katkı sağlayacak.
Merhum Başbuğ ile ilgili uluslararası bir sempozyum hatırlamıyorum. Ulusal bir sempozyum var mı? O konuda da bir kayda sahip değilim.
Ankara Aydınlar Ocağı, akademik bir heyet tarafından belirlenen 42 başlık altında yapacağı sempozyum oturumlarında Alparslan Türkeş'i ve onun Türk siyasi ve fikir hayatına yaptığı katkıları ele alacak. Belirlenen oturum başlıkları merhum Başbuğ'un siyasi ve fikri serüvenini gözler önüne serebilecek bir zenginliği içeriyor. Türk Milliyetçiliği fikriyatına hizmet etmiş mümtaz bilim insanlarımızın bilim komitesinde yer aldığı sempozyum bu yönüyle bu konudaki en kapsamlı sempozyum olma özelliğine sahip.
Sempozyum Ankara'da düzenlenecek. Detaylı bilgi almak isteyenler www.turkessempozyumu.org web sayfasını ziyaret edebilirler.
Bu ve benzeri zahmetli organizasyonlara bilim ve fikir adamlarımızın bildirileri ile, Türk Milliyetçilerinin ise varlıkları ile katkı sağlamaları önemli. Bu tür faaliyetlere gösterilecek ilgi ve sağlanacak katkılar benzeri faaliyetleri de teşvik edecektir.
24-25 Kasım 2017 tarihlerinde bir araya gelerek iki günümüzü Başbuğ'a hasredelim.
Tabii ki çocuklarımızla birlikte...
