Almanya'dan daha iyiyiz!..

İktidar borazanlarının dediği, "referandum kampanyasının başında, negatif söylemlerin olumsuz tepki yaptığı görüldü. Erdoğan ile Binali Yıldırım, herkesi kucaklayacak pozitif bir söylem dilinde görüş birliğine vardı" böyle bir şey herhalde...

"Hayır oyu Kandil'e gider."

"Hayır demek, eşittir çukur."

Hiiç öyle uzun uzadıya, Oslo, Habur, çeşitli isimlerle paketlenen çözüm süreçleri, akil adamlar, su yoluna dönen İmralı ve Kandil'i, bebek katili Öcalan'ın meydanlarda okutulan mektuplarını, terörle mücadele eden subayların kodese yollanıp PKK/KCK sanıklarının hapislerden çıkarılmasını, bölücü terörle mücadele izni isteyen askerin kışlaya hapsedilmesini, terörist başına düzülen güzellemeleri, PYD eş başkanı Salih Müslim'in Ankara Devlet Konuk evinde ağırlanmasını, Kobani'nin işgali için Türk topraklarından PKK/PYD'ye destek için sağlanan peşmerge geçişini tekrar tekrar hatırlatmayacağım. Tepeden verilen talimatlarla, mülki idare amirlerinin 3 maymunu oynaması suretiyle şehirlere yerleşen ve büyük yığınaklar yapan teröristlerin şehirlerin altına bir şehir daha imar ettiklerini, meskun mahal operasyonlarının sona ermesine rağmen güvenlik güçlerimizin hâlâ bu yer altı şehirlerinde PKK leşlerini topladıklarını da ayrıntıları ile yazmayacağım. Dolmabahçe mutabakatının o unutulmaz (!) fotoğraf karelerini hemen bu satırların altına ekleyip, yazı sütununu gereksiz yere işgal ettirmeyeceğim...

Ancaak!.. Oluşturulan korku imparatorluğu ile sandık delen iktidarın gerçek yüzünün faş olması için gerçekleri haykırmaya devam edeceğim. Bu referandum kampanyası sürecinde iktidar, tıpkı önceki seçim kampanyalarında olduğu gibi akıl almaz şekilde, bırakın eşit koşullarda demokratik mücadele yollarının kapatılmasını, insani şartları ve hakları da paspas etmekten hiç geri durmuyor, en ufak bir tereddüt bile göstermiyor. Kutsal mekanımız, camilerimiz, her seçim dönemi olduğu gibi iktidarın hizmetinde. Yakınlarda, mahyalardan "evet" propagandası yapıldığını görürsem, hiç şaşırmam...

***

Televizyonlardan eşit sürelerde propaganda yapılması imkanı bir çırpıda kaldırıldı. Referandumda "hayır" kampanyası yürütenlere tüm iletişim yolları kapatıldı. YSK, referandumda siyasi partiler dışında kimlerin propaganda yapabileceğini valilik ve kaymakamların iznine bıraktı. "Hayır"cılara zaten meydanlar yasak edilmişti. Otel salonları ve düğün salonları dışında alternatif bırakılmamıştı. Şimdi keyfiyet mülki idare amirlerinde!.. Onlardan da ne sonuç çıkacağını tahmin etmek için kâhin olmak gerekmiyor.

Devlet imkanlarının anayasa ve kanunlara aykırı olmasına rağmen nasıl iktidar lehine kullanıldığını görebilmek için havuz medyasında gün boyu süren canlı yayınlara 5 dakika bakmak yeterli. Bunlar, adaletsiz, haksız ve insafsız bir mücadelenin görünen yüzü. Peki ekranlardan taşmayan neler var?.. Çok şey!.. Edirne'de oturup televizyon seyrederken Şırnak'ta sahada neler olduğunu, Zonguldak'ta havuz gazetesini okurken, Gaziantep'te mahallelerde neler yaşandığını bilmiyorsunuz. Zaten, bilmenize de pek imkan yok. İktidar, yerelde bir yandan devlet gücünü acımasızca tehdit unsuru olarak kullanırken diğer yandan vatandaşlar üzerinde hiç de insani olmayan adına fısıltı propagandası denilen bir yöntemi tatbik ediyor. Birebir yaşayanlardan, dinlediklerimden bir özet aktarayım;

Yerelde mülki idare amirleri, kamuda "hayır"cı avına çıktı. "Hayır" kampanyası yürüten isimlere yakın veya arkadaş olan görevliler özel sorgu odalarına alınıyor. "Sen şu vakit şu şu şahıslarla falanca kişinin toplantısında görülmüşsün. O kişi şu tarihte ilimize gelecekmiş eğer orada görünüp destek sağlarsan seni görevden alırız" diye tehdit ediliyor. Vali hazretlerine "ya o şahıs benim şunca yıllık dostum. Hem ben hafta sonu o toplantıya sivil vatandaş olarak katılmıştım" diye itiraz edildiğinde ise tehdidin dozajı artırılıyor. Ankara kulislerinde, görevden alınan belediye başkanlarının yerlerine atanan kayyumların referandum için sahada olduğu da günlük faaliyet gündemi oldu!..

Terör bölgesinde, iktidarın referandum kampanyasını nasıl yürüttüğüne dair bilgi almak için dün bölgeden güvenilir bir kaynağımla görüştüm. Meskun mahal operasyonlarının yapıldığı, Şırnak, İdil, Cizre, Nusaybin, Hakkari, Yüksekova, Diyarbakır/Sur gibi yerlerde AKP'nin il ve ilçe yöneticilerinin fısıltı ile "eğer referandumda 'evet' çıkmazsa, evleriniz yapılmayacak, imar planları uygulanmayacak. 'Hayır' çıkarsa ne haliniz varsa görün" propagandası yaptığını anlattı. Bu yönde ev ve kadın toplantılarına ağırlık verildiğini örnekleriyle sıraladı. Vatandaşların tepkisinin ne olduğunu ise, " 'evet' vermek zorundayız. Yoksa evlerimiz yapılmayacak" diye özetledi.

Ha bu arada!.. Saray kulislerinden kulağıma, bazı Bakanlıklar için görev verilen gölge bakanların isimleri geliyor. Gölge bakanların şu andaki en önemli görevi, bürokratların saraya bağlılık kriterlerini ve referandum performanslarını takip etmek ve raporlaştırmak. 17 Nisan'da, performans raporlarının sonucu, Bakanlıklarda büyük temizlikler olursa kimse de hayrete düşmesin!..

Burası Türkiye... Her halükârda Almanya'dan çok daha iyi durumdayız!..

Yazarın Diğer Yazıları