Allah’ın zaferi kimin hezimeti?
Gazetemizin okurları ile beraber televizyondan takip eden seyircilerimiz, Cumhurbaşkanlığı seçimleri konusunda tavrımı sorguluyor. Yangın yerine dönen memleketimizde kısır çekişmelerden uzak durmaya gayret ediyorum. Hepsi o kadar.. Bana göre Türk Milleti her yönü ile enaniyet torbasına dönüşen kibir heykeli zat ile diğerleri arasında tercihe zorlanmıştır. Dolayısı ile kimin seçileceğinden önce kimin seçilmemesi gerektiğine yoğunlaşarak “Asla Tayyip Erdoğan olmamalı” diyorum. Türkiye’mizde ilk defa cumhurbaşkanı halkın oylarıyla seçilecek ama daha sandığa gidilmeden anayasa ve seçim kanunları çiğneniyor. Başbakanlık koltuğunu halen işgal eden Erdoğan, devlet erkini elinde bulundurduğu için anayasanın “eşitlik” ilkesini ihlal ediyor. Gerek evrensel hukuk kurallarına gerekse ahlaki değerlerimize göre istifa ederek yarışa girmesi şart iken bir de Allah’a bile meydan okuyor. “Zafer sadece sadece Allah’ındır” sözlerini sarf ederek bir nevi “Allah’ın zafer ve hezimeti”nden dem vurarak işi şirke götürdüğü kanaatimi güçlendiriyor. Zaman zaman eleştirsem de Ertuğrul Özkök’ün tecrübe ve bazı teşhislerini alkışlarım. Dün kaleme aldığı “Yola çıkan Adam’ın Portresi” başlıklı yazısı cuk oturmuş. Erdoğan’ın kaybetmesi durumunda “Allah’ın hezimeti mi olacak?” sorusunu gündeme taşımış. Ve “Siyaset yaparken, hayatı yaşarken Allah’a sığınırız, ama Onu bizim partimizin kayıtlı üyesi görmeyecek kadar imanlıyız” sözleri ile Erdoğan portresini çizmiş. Umarım bu korkunç portreyi milletimizin tümü görür ve kararını buna göre verir. Aziz milletimizin 1994 yılında parmağındaki alyansı işaret ederek “Bütün mal varlığım bu” diyen Erdoğan’ın bugün ailesi ile birlikteki mal varlığını sorgulayarak “çok lafın içindeki yalanı, çok malın içindeki haramı” da fark etmesi temennide kalmaz inşallah.
***
Ferhad’ın 40 türküsü varmış.. Kırkı da Şirin’e dair... Son yıllarda Ergenekon ve Balyoz tertiplerinin peşine düştüğüm için yazı konularım kumpas üzerine odaklandı. İzmir’de devam eden “Casusluk Davası”nda yeni atanan savcı da tüm sanıkların tahliyesini istedi. Aynı yönde iki ay önceki duruşmada tahliye talebinde bulunan savcı ertesi günü görevden alınmıştı. Hapiste 5 tutuklu asker toplam 10 tutuklu kaldı. Bu davalar sürecinde tanışıp kardeş olduğumuz Engin Çırakoğlu ve Onur Süer’i özgürce kucaklamak için sabırsızlanıyorum. Karar bugün (Cuma) açıklanacak. Umarım mahkeme heyeti Anayasa Mahkemesi’nin Balyoz ile ilgili verdiği tarihi kararı dikkate alarak kanayan vicdanları rahatlatır.
Öte yandan İstanbul Casusluk Davası’nda 43 askere verilen ağır hükümlerle ilgili adalet bekleyişi devam ediyor. Kimileri içeride yatarken kimileri kaçak konumunda dışarıda yakalanma endişesiyle bekleyiş içinde. Benzeri davalarda verdiği kararlar ile hukuka olan güvenimizi yeniden tesis etmeye başlayan Anayasa Mahkemesi bu davayı bir an önce gündemine alarak hak mahrumiyetinin önüne geçmiş olur.
Son nota gelince; isimleri bende saklı olan kaymakam ve vali yardımcıları arayarak İngiltere’deki Exeter Üniversitesi konusunda açıklamalarda bulundular. Doğrusu bilmiyordum. Aydınlattıkları için teşekkür ediyorum. Meğerse Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı ile söz konusu üniversite arasında yıllar önce yapılan anlaşma ile yüzlerce kaymakam adayı ve bürokrat buraya gönderilmiş ve eğitim almışlar. Aralarında çocukluk yıllarından beri tanıdığım isimler var. Kısacası “Her Exeter eğitimi alan ajan değildir” sitemlerini belirttiler. Konunun meraklıları İçişleri Bakanlığı internet sitesinden söz konusu anlaşma ve eğitim gören personelin isimlerine ulaşabiliyor.