Allah ve Resulü kimlere, "Atatürk kahrolsun" dedirtmedi
Hz. Muhammed (s.a.v), Türkler, Atatürk ve rüya bahsini bugün noktalamak istiyor, inananı inanmayanı ile herkesi kendi haline bırakıyorum.
Enes bin Malik (r.a.) Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v)’in, “Beni rüyada gören gerçekten beni görmüştür. Çünkü şeytan benim suretime giremez.” (Ahmed bin Hanbel, Buhari, Tirmizi) buyurduğunu bizlere ulaştırmıştır.
“Şeyh Efendinin Rüyasındaki Türkiye”yi nakledeceğim...
“II. Abdülhamit döneminde Şeyhülislâmlık’ta görev yapmış Şeyh Rahmi Baba 1930’lu yıllarda şeyh ve halife arkadaşlarını gizlice Anadolu’nun bir kasabasına davet eder. ‘Kahriye’ okunacak, yani, ‘Ya Kahhâr’ zikri çekilecek, Mustafa Kemal Paşa’nın ve rejiminin ‘kahr u tedmiri’ için dua edilecektir. Davet kabul görür ve gizlice toplanılır. Kahriyenin okunacağı sabaha birkaç saat kala Şeyh Efendi bütün niyetlerini altüst edecek bir rüya görür.
Rüya şöyle: Bir dünya haritası. Ortasında Türkiye. Türkiye’nin toprakları dünyanın diğer bölgelerinden bariz bir şekilde ayrılırcasına yemyeşil. Fakat etrafı, sınırları simsiyah, hayli kalın, lâkin alçak duvarlarla çevrili. Peygamber Efendimiz haritanın başında ve insanların gözü önünde dünyayı yeniden taksim ediyor; şurayı şuna, burayı buna verin diye emirler veriyor, etrafındakiler de gerekeni yapıyorlar.
Mustafa Kemal Paşa, Trakya bölgesi gibi bir yerde duruyor. Yüzü Peygamber Efendimize dönük değil ve duruşundan anlaşıldığına göre mahcup ve tedirgin bir durumda; bu yüzden Efendimize bakamıyor. Sıra Türkiye’nin kime verileceğine geldiği zaman Şeyh Efendi gözlerini beş açıyor ve pürdikkat kesiliyor. Peygamber Efendimiz yüzünü çevirmeden yalnız eliyle işaret ederek ’burayı şuna verin’buyuruyorlar. Burası dediği Türkiye’dir, şu dediği de Mustafa Kemal’dir.
Şeyh Efendi kan ter içinde uyanır. Düşüncelidir. Niyeti ile rüyası arasında bir müddet gider gelir. (Tasavvuf ve Tarikat kültüründe rüya, doğrudan bilgi kaynaklarından biridir) Abdestini alır, namazını cemaatle kılmak için arkadaşlarının yanına gider. Namaz eda edilir, dua biter, Fatiha çekilir. Herkesin kahriye okumaya geçilecek dediği bir anda Şeyh Efendi rüyasını anlatmaya başlar...
Rüyayı şöyle yorarlar: Türkiye yemyeşil olduğuna göre bu hayra, İslâm’a alâmettir ve durumun esas itibariyle iyi olduğunu gösterir. Etrafındaki duvarların kalın ve siyah oluşu tedirginlik verici; çünkü siyah küfür işaretidir, fakat alçak oluşları mevcut menfi durumun çok uzak olmayan bir zamanda aşılabileceğini gösteriyor. Gerek Efendimizin ona karşı tavrı, gerekse Mustafa Kemal’in duruşu menfi... Fakat Türkiye’yi ona veren Hz. Peygamber olduğuna göre buna karşı çıkamayız”
Bu rüya, kültür genişliği ve derinliği ve mümin kişiliği ile temayüz etmiş Yenişafak ve Zaman gazetesi yazarlarından İsmail Kara tarafından kaleme alınan ve Dergah Yayınları arasında çıkan “Şeyh Efendi’nin Rüyasındaki Türkiye” isimli kitaptan alınmıştır.
Netice.. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.v.) Çanakkale Savaşlarını emanet ettiği, 1912 yılında bir başka Şeyhi elinden tutarak götürdüğü Çankaya’da Osmanlı’nın akıbetinden bahsedip bir müddet sonra burada oturacak ve Türkiye Cumhuriyetini kuracak müjdesini verdiği Atatürk’ü, 1930’lu yıllarda, bu sefer de, bazı Allah dostlarının ’Kahriye’sinden korumuştur.
Bütün bunlar bir yandan Atatürk ve Cumhuriyetin hiçbir kusuru yok anlamına gelmez, bir yandan da Allah (c.c.) ve Resulü(s.a.v.)’nün bizimle beraber olduğu gerçeğini de müjdeler.