Allah aşkına.. Muhammed-Ali aşkına..

Söyleyince söyledi oluyor.

Şöyle diyordu haber bütenleri;

- Vaka sayısı 340'ı, can kaybı 4'ü bulan Kolombiya'da tam karantina uygulanmaya başladı.

Türkiye'ye dair de diyordu ki haber bültenleri;

- Van Valiliği, İran sınırındaki Kapıköy Kara Hudut Kapısı'ndan yolcu girişi ve çıkışlarının bu gece saat 24.00 itibarıyla geçici olarak durdurulduğunu açıkladı.

Ne zaman? 24 Mart günü..

Vaka sayımızın 1872, can kaybımızın 44 olarak açıklandığı gün.

Üstelik, "Virüs artık tüm Türkiye'ye yayıldı" denilmesinden bir gün sonra..

**

Dünyanın bir köşesindeki herhangi bir ülkeyi seçtim özellikle..

Liderinin 'Dünya lideri' iddiası taşımadığı..

Yönetenlerinin 'Dünyayı dize getirme' iddiası taşımadığı bir ülkeyi seçtim..

Vaka sayısı 340, can kaybı 4.

Ve karar ortada, tam karantina..

Provada bile sokağa çıkana ceza kesiliyor..

Biz hala, "65 yaş üstü dışarı çıkmasın" deyip, akşam o yaşlımızın yaşadığı evlere girecek olan milyonlarca insanımızı sokaklarda, işyerlerinde dolaştırıyoruz..

Bu hızla yayılan bir virüsün kol gezdiği sokaklardaki milyonları, evden çıkmayın dediğimiz yaş almışların yanına, pimi çekilmiş el bombası gibi gönderiyoruz..

Bizim oralarda bir laf vardır, derler ki; "Hastanın ölmeyeceği oradan belli ki, yatağı bırakıp yastığa …"

Yaşlıları eve tıkalım.. Akşamına da sokaklarda gezen milyonlarca insanı, o yaşlıların yanına, eve gönderelim..

Yaşlıları korumak için mi, yoksa "Siz evde oturun, devlet olarak biz virüsü ayağınıza getiririz" demek mi bilemedim..

**

Bu satırları karalarken ekranda Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu konuşuyordu..

"Yapacağımız belli, tedbir alıp, evlerimizde kalacağız"

Tedbir.. Tedbir.. Tedbir..

Ağzını açan devlet yetkilisi bunu söylüyor..

Bunu söyleyen yetkilinin devleti de, dün dediğim gibi; tanı kitlerini 'Devlet tüm önlemleri aldı' dedikten iki ay sonra sipariş ediyor..

Üzgünüm ama halimiz biraz "Ört ki ölem" değil mi?

**

Bu sırada ekranlara bir görüntü daha düşüyor..

Cumhurbaşkanı bir masada oturmuş.. Yanında İletişim Başkanı, sözcü ve ismini bilmediğim bir görevli var..

3 kişilik ekip Cumhurbaşkanı'ndan uygun bir mesafede.. Ne güzel..

Hatta Cumhurbaşkanı da internet aracılığıyla bağlandığı Dışişleri Bakanı'nı uyarıyor,

"Mevlüt bey, arkadaşlarla aranızdaki mesafe çok yakın.. Hani 1- 1,5 metre olacaktı" diyor..

Oysa masasında oturan İbrahim Kalın ile diğer görevli omuz omuza oturuyor..

Kendine uzak ama dip dibeler.

Onlara uzaklaşın demiyor da, uzaktakilere uzaklaşın diyor..

Nasıl olsa kendinden uzaklar ya..

**

Demem o ki, işin iletişim boyutunda maşallahımız var da, işin 'İş' boyutunda saldım çayıra durumundayız..

İşte, söyleyince söyledi oluyor demem ondan..

Sürekli toplantı, sürekli açıklama, sürekli görüntü servisi iyi güzel de;

Türkiye'deki vaka sayısı Kolombiya'nın 5 katı, can kayıpları 10 katıyken, tam karantina niye Kolombiya'da da Türkiye'de değil?

Sorunca da sordu oluyor..

Cumhurbaşkanlığından servis edilen görüntüden de anlıyorum ki;

"Şahsım ülkesinde işler yolunda.. Ama Türkiye'de durum harbiden sakat.."

dfs-004-001-011.jpg

Yazarın Diğer Yazıları