Alıştık artık...
Soma’daki katliamdan sonra “Bu işin yapısında, fıtratında bu var.. Bunlar olağan şeyler” açıklaması yapan bir başbakanın yönettiği ülkede yaşıyoruz. Halen sayıları tam açıklanmayan ölüler sanki Kurban Bayramında kesilen koyun. Tıpkı “Askerlik yan gelip yatma yeri değildir.. Kelle de verilir” dediği gibi. “Madencilik kolay iş değil, ölümler olağan şeyler” mealindeki sözlerini her hangi bir ülkenin değil başbakanı, muhtarı, kasabı, manavı dahi sarf edemez. Edeni tarih de toplum da yargılar.
Ateş düştüğü yeri yakar.. Canlarını, evlatlarını, kocalarını, kardeşlerini kaybetmiş insanların acıyla isyan etmeleri, sorumlularına tepki göstermelerinden daha doğal ne olabilir ki.. Can kayıplarından sonra tepki gösteren insanlara sarılıp, gözyaşlarına ortak olacağına “sıkıysa gel burada söyle” diye polislerin arasında meydan okuyan kişiyi Türkiye ibretle izledi... Bu ülke çok politikacı gördü.. O siyasilerden bazıları vatandaşlara sert müdahalede bulunan korumalarını uyarıp, görevden aldılar. Ama Erdoğan’ın danışmanı Yusuf Yerkel’in attığı tekmeye bugüne kadar tanık olamamıştı memleketimin insanı.. Danışmanı, korumaları vatandaşı döver de Başbakanı durur mu? Ön teker nereye giderse arka teker de onu takip eder.. Protestocuları kadın erkek diye ayırmadan Başbakan’ın bizzat kendisi itip kakarsa, danışmanı elbette tekmeler, korumaları da vurup öldürür.. Ve bütün bu rezaletler Erdoğan’ın deyimi ile “olağan şeyler” arasında sayılır öyle mi?..
Erdoğan’a “diktatör” yakıştırması yapanlar sözlerini geri almalıdır. Üstelik Amerika seyahatinde “Diktatörün Psikolojisi” adlı kitabı imzalayıp hediye eden bilim adamı da özür dilemeli. Cahil Amerikalı, diktatörlerin kitap okumadığını, kitap yaktırdığını unutmuş. Kıytırıktan psikolojisini sorgulamak ona mı kalmış.
Diktatörün olağan işleri arasında kendi vatandaşını kameralar önünde yumruklama yoktur. Kendi askerini sahte dijital verilerle hapse tıkmak olmadığı gibi “cadı avıysa cadı avı” gafları da olamaz.. Cadı avının Orta Çağ’da ne anlama geldiğini ilkokul çocukları biliyor. “Bu işin yapısında, fıtratında bu var” diyen Erdoğan’ın şakşakçıları, 1907 yılında Amerika’da 362 madencinin öldüğü Monongah Faciası örneğini pek sevecek. 107 yıl önce Amerika’da bu kadar adam ölmüşse bizim memleketteki az bile.. Bir tarih ve şiir dehası olan Erdoğan’ın padişah fermanı diye hediye ettiğinin ne olduğunu çoktan unuttu millet. Okuduğu şiirlerin şair isimlerini karıştırması da sehvendi zaten. Halkın tepkisinden korkup markete sığındıktan sonra vatandaş yumruklaması da öfkesinin zirveye tırmanması.. Bir bakarsın ‘van minüt’ bir bakarsın “edepsizlik yapma” ...
Kodu mu oturtuyor maşallah.. Diktatör kesmez bizi..