Alın size nefret suçu...
Kürt milliyetçiliğine teslim olan AKP’nin meydanlarda Türk milliyetçilerini aşağılaması, milliyetçiliği müteahhitlik hizmetine bağlaması, paketi hazırlayanların psikolojisini anlamamız açısından yeterli fikri veriyor.
Paketle amaçlananın ne olduğu, başörtüsü gibi muhafazakâr kitlelerin “başını döndürecek” hamlelerin aslında ne için yapıldığının cevabı Erdoğan’ın Meclis resepsiyonunda BDP’lilere yönelttiği “Nasıl, beğendiniz mi?” sorusunda.
Muhtemelen Başvekil’in sorusu asıl muhatabına avukatları tarafından iletilecektir, ilk İmralı tarifeli seferi ile. Paketin hedef kitlesi, muhatabı, münderecatı üzerinde konuşmak beyhude.
Paketin “Kürt” kimliğini cilalayıp pusuda bekleyen kimlikleri beklenti içine sokarken Türk kimliğini aşağılamak hedefine matuf olduğu artık bir “iddia” olmaktan ileri bir şey.
En azından Türk kimliğini “aşağılamak” için vesile yarattığını söylemek mümkün...
Paket üzerinden Türklüğe karşı “nefret suçu” işleyenleri görünce insanın aklına, paketteki “nefret suçları” ile ilgili maddenin hayata geçmeden bazılarının içlerini boşalttığı geliyor.
Evet tam da böyle... Eğer bu aralar bir “nefret” suçu aranıyorsa hükümete yakın duran kalemşorların Türk kimliğine karşı yazdıklarına bakılsın...
“Kusmuk” dolu yazıları ile Türklüğe nefretini boca eden ahlaksız kalemlerin yaptığı şey “nefret suçu” nun dik alası değil de ne?
***
Paketin hazırlayıcılarının nefret suçu kavramına “Türklüğü” koymadığını, en azından bu maddeyi yazarken Türk’lüğü aklına getirmediğini iddia etmek kehanet değil. Çünkü bu kafaya göre Türk hakimdir ve bu hakimiyetine ortak olmak isteyene nefret edendir. Hiçbir tarihi ve ilmi gerçeğe dayanmayan varsayımlardan, etnik saplantılardan ve dogmalardan yola çıkarak oluşturulan bu ön yargı, paketin sadece bu maddesine değil ruhuna da hakim olmuş.
“Nefret ve ayrımcılık” maddesinin Kürtçülerin veya diğer etnikçi güruhun elini güçlendirmek için kaleme alındığı açık. Madde yasalaştıktan sonra ülkeyi ayrıştıracak “etnik” hamlelere karşı geliştirilecek karşı fikir veya söylemler “nefret suçu ve ayrımcılık” kapsamında yasal takibe tabi tutulacaktır, bunu bir kenara not alın.
Bu konuda, hükümete “esin” kaynağı olacak çalışmalar da var. Hırant Dink Vakfı tarafından oluşturulan “Nefret Söylemi” isimli bir site “nefret söylemi” geliştirdiğini iddia ettiği köşe yazarlarının listesini oluşturuyor.
Site, sözde “ayrımcılığa ve nefret suçlarına” karşı bir farkındalık yaratmaya çalışıyor. Bir nevi fişleme listesi. Fakat ne var ki bu sitede Türklüğe karşı “nefret söylemi” içerisinde olan kimsenin ismini göremiyoruz. Amaç belli, azınlıkçı yapılanmalara karşı muhalefet geliştiren isimleri afişe etmek ve yaftalamak.
Hükümetin yasal düzenlemelerden sonra bu ve benzeri yapılanmalarla “eşgüdüm” içerisinde çalışarak, “akreditasyon” hususundaki maharetini bu konuda da göstereceğini söylemek kehanet olmasa gerek.
Sıra İstiklâl Marşında...
Bütün şöhretini; yaşadığı sefih hayatı, altındaki arabasını, hasılı varlığını borçlu olduğu dile, millete nefretini tüm özgürlüğü ile boşaltan bu güruhu görünce “bu ne kin?” diyesi geliyor insanın... Tartışmaların merkezine ‘Andımız’ın alınması da bu kinin yansıması. Andımız bir ayrıntı. Kaldırmak veya okutmak bu millete bir şey kaybettirmez veya kazandırmaz.
Bazı arkadaşların dünyadaki “ant” örnekleri getirerek “Amerika’da da var” diyerek Andımızı savunması da beyhude...
“Ne mutlu Türk’üm diyene” sözü için söylenenler de aynı şekilde. Bu millet bu sözlerle büyümediği gibi onların sökülmesi ile de küçülmeyecek. Bu kinin, nefretin özel hedefi on iki satırlık “ant” değil, içinde üç yerde geçen “Türk” kelimesidir. Eğer onu çıkartırsanız bu “ırkçı” suçlamaları, bu höykürmeler, hakaretler sona erecek mi?
Tabii ki hayır.
“Andımız” sadece sembol. Andımızdan sonra sıra “Türk” isminin yer aldığı diğer sembollere gelecektir... Merak etmeyin, sıra İstiklâl Marşı’na da gelecektir... Bunun zamanını ise Erdoğan’ın “cür’eti” ve milletin sabrı belirleyecektir.