Aliki'nin dayısından kalan mirasa ne oldu?
Gün geçmiyor ki tuhaf bir olayla daha karşılaşmayalım...
Avukat bir dostum aradı. Müvekkilinin yaşadığı bir olayı anlattı.
Dinledikçe çok şaşırdım.
Adı: Aliki Teofilaktidis
Babası Beyoğlu'nda bulunan Narin Prenses Çikolata Fabrikası'nın sahibidir. Dayısı Andon Teofilaktidis, Türkiye'nin ilk avukatlarından biridir. Aynı zamanda da Çaykur Fabrikası'nın kuruluşunda hizmet vermiş bir kişidir. Andon Teofilaktidis'in Türkiye'de birçok yazılı basılmış kitabı bulunur.
Andon Teofilaktidis çocuksuz olarak vefat etmiş, dolayısıyla Aliki Teofilaktidis, Andon Teofilaktidis'in tek mirasçısı olarak kayıtlara geçmiş.
Andon Teofilaktidis'in annesi, Aliki Teofilaktidis'in büyükannesi Toma, kızı Olga Teofilaktidis İstanbul'un zengin ve sosyetik ailelerinden.
1960'lı yıllara kadar etkisi devam eden 6-7 Eylül olayları sebebiyle can güvenliği korkusu sonucunda yurt dışında yaşamayı tercih etmişler.
Aliki Teofilaktidis de Kanada'da yaşıyor ve Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı. Türkiye Cumhuriyeti pasaportu kullanıyor. Tek pasaportu da bu... Daha da önemlisi kendini "Türk" olarak görüyor.
Bunca ilişkiyi ve zor okunan bir soyadlı aileyi neden anlattığıma geleceğim.
2010 yılından bu yana miras mallarının kendi üstünde intikalini sağlamak için Türkiye'de çeşitli davalar açmışlar.
Teofilaktidis'in açtığı davalar sürerken diğer taraftan Kanada Montreal Başkonsolosluğu tarafından çok iyi tanınan, Kanada'da Türk dernekleri tarafından bilinen yani herkesin hemen hemen tanıdığı Aliki hakkında Vakıflar Genel Müdürlüğü İstanbul Anadolu 16. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde gaiplik kararı (bulunmayan, ölmüş sayılan kararı) alınmış.
Üstelik Teofilaktidis ve Karal Hukuk Bürosu'nun da bu karardan tesadüfen haberi olmuş. Derhal İstanbul Bölge Adliyesinde karara itiraz edilmiş.
Gaiplikleri burada da bitmemiş...
Avukat arkadaşım "Müvekkilimizin bilebildiğimiz mirastan intikal etmesi gereken gayrimenkullerin hemen hemen hepsinde tapu müdürlükleri, intikali yapmamak için çeşitli bahaneler üretmekte bu süreçte de Vakıflar Genel Müdürlüğü müvekkilim hakkında gaiplik kararı aldırmakta ve bu kararın akabinde gayrimenkulleri çeşitli vakıflara mülkiyeti devretmektedir" diyor.
Yani ortada kasıtlı bir "mallara çökme" şüphesinden bahsediyor.
Devamında bana çok ilginç gelen şunları söylüyor:
"Bizim tanık olduğumuz 5-10 gayrimenkuldür. Daha önce bu yolla el koydukları gayrimenkullerin sayısını bilemiyoruz. Daha da vahim olan müvekkilim lehine 1980 yılında Üsküdar Asliye Hukuk Mahkemesi'nden çıkartılmış olan veraset ilamı kararı mahkeme arşivinden çalınmıştır. Parçaları bir araya getirdiğimiz zaman çok organize bir yolsuzluk gözükmektedir. Tekrar edelim müvekkillerim hâlâ Türk vatandaşıdır. Vakıflardan yetkili kimse bizimle iletişime geçmiyor. Diğerleri yetkisiziz diye cevap vermiyor. Böyle komik bir durum var."
Ben sordukça daha da ilginç durumlar ortaya çıkmaya başladı.
Bu süreçte gayrimenkul kiralarını Vakıflar ve Maliye Bakanlığı alıyor. Mesela Sabuncu Han'da bulunan 30 kadar dükkanların kira bedellerini de vakıflar alıyor. Ortalama kira 5-10 bin dolar arasıymış!
Onun haricinde Çengelköy'de yaklaşık 20 dönüm boğaz kenarı yerleri de vakıfların üzerine geçirilmiş.
Ben inanamadım açıkçası. Gaiplik kararını istedim.
Gönderdi.
Gerçekten varmış...
Bu konuyla ilgili Vakıflar 2. Bölge Müdürlüğü ile görüştüm. Daha doğrusu görüşmeye çalıştım.
Bölge Müdürlüğü beni Vakıflar Genel Müdürlüğü'ne yönlendirdi. Daha sonra oradan da basın bölümüne aktardılar. Oradan oraya derken onlar da beni yeniden 2. Bölge Müdürlüğü'ne oradan da hukuk müşavirliğine aktardı.
Sonuç olarak ancak yazılı bir cevap verebileceklerini belirtip cevap vermemeyi tercih ettiler.
İşte o karar: