Ali Koç, Fenerbahçe ve ötesi...
Fenerbahçe'de 20 yıl 4 ay süren Aziz Yıldırım hâkimiyetini sonlandırmıştı Ali Koç...
Oysa toplumun azımsanmayacak bir bölümünün Ali Koç'tan başka bir beklentisi vardı...
Fısıltı gazetesi gibi dilden dile dolaşan, iş dünyasının kulelerinden, emekçi tezgâhlarına, üniversite kampüslerinden kahvehanelere, yeşil sahalardan bürokrasinin dolambaçlı koridorlarına kadar dolaşan güçlü bir fısıltı...
Ali Koç, Türkiye'nin aradığı liderdi... Fenerbahçe'de Aziz Yıldırım'ın değil, memlekette 20 yıla varan AKP'nin hâkimiyetini bitirmeliydi...
Şimdi bu yorumuma; "aman Tuncay kardeşim Koç Grubu AKP döneminde servetini katlamadı mı?" ya da "Erdoğan, büyük sermayenin desteği ile gelmedi mi?" gibi karşı çıkanlarınız olacaktır...
Ben bir gerçeği ifade ediyorum... Bir beklentiyi... Hatta Ali Koç'u İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olarak görmek isteyenlerin, Fenerbahçe Başkanlığı meselesine de ciddi ciddi üzüldüklerini biliyorum...
Ali Koç'un Fenerbahçe'nin başkanlığına adaylığını koyduğu dönemde bunun kendisinin kariyeri için büyük risk oluşturacağını camiadan dostlar ile paylaşmıştım...
ABD'nin saygın üniversitelerinden Rice'da işletme fakültesi ve ardından Harvard'da yüksek lisans... American Express Bank'ta yönetici yetiştirme programı, Morgan Stanley Yatırım Bankası'nda analist... Aile şirketlerinde iş geliştirme ve stratejik planlama gruplarında görevler, dev şirketlerin yönetim kurulu başkanlıkları... Uluslararası örgütlerde yöneticilik...
51 yaşındaki Ali Koç'u "siyasi kurtarıcı" olarak bekleyenler kadar "siyasi risk" olarak görenler de vardı... Ali Koç'u siyasete soyunmadan yaralamak, FB Başkanı olduğu sırada karizmasını çizmekten geçiyor olabilir mi?
Fenerbahçe'nin neredeyse küme düşmesine uzanan zincirle, Ali Koç'a karşı "önlem" almanın bir ilgisi var mı?
"Erdoğan'ın danışmanından Ali Koç'a ağır hakaret" başlıklı haber de bu anlamda ilgi çekiciydi...
Erdoğan'ın en yakınındaki isimlerden, hukuk başdanışmanı Mehmet Uçum; "FETÖ faşistlerinin FB'ye yapamadığı, bu beceriksiz yönetimle gerçekleşiyor" dedi...
Uçum her ne kadar; "tutkulu bir taraftar olarak tweet'i attım, başka türlü yorumlamayın" dese de ben böyle düşünmekten kendimi alamadım...
Siyasete nasıl baktığını bilmiyorum ancak Türkiye'nin pırlanta isimlerinden Ali Koç'un Fenerbahçe enkazını bir şekilde ayağa kaldırması, yalnızca camianın sevineceği bir başarı olmayacak..
Soros, Kavala, Paker ve diğerleri...
Bu yazıyı "Türkiye'deki sarmaşık örgütlenme; SOROS" başlığını attığım dosya ile, ünlü spekülatörün boyasını ilk kez döken gazeteci olarak kaleme alıyorum...
2004 yılıydı... Ümit Zileli genel yayın yönetmeni, ben ekonomi ve özel haberler masasının başındaydım.. Efsane NOKTA dergisini yeniden çıkarıyorduk...
Soros'un Türkiye'deki bağlantılarını, yardım ettiği kuruluşları, demokrasi ve açık toplum adı altında örgütlendiği ülkeleri küresel sermayenin operasyonlarına nasıl açık hale getirdiğini, ulus devletleri zayıflattığını, millî orduları hedeflediğini sayfalar dolusu analiz ve belgeleri ile yazmıştım...
Daha sonra Mustafa Yıldırım'ın bu konudaki eşsiz eseri "Sivil Örümceğin Ağında" adlı eseri yayınlanmıştı... O yıllarda Soros "para sihirbazı" olarak biliniyor, yaptığı spekülatif finansal ataklarla yatırımcılarına milyarlar kazandırmakla tanınıyordu.
Ben Soros'un bir başka yüzüne ışık tutmuştum...
Bugün Gezi olaylarını finanse etmek ve bu yolla hükümeti yıkmaya teşebbüs suçu ile tutuklu bulunan Osman Kavala'nın Açık Toplum Vakfı da benim sarmaşığa dahil ettiğim kuruluşlar arasındaydı. Ancak Kavala yalnız değildi...
Mesela hükümete en yakın STK olan PODEM'in kurucusu Can Paker de Soros'tan bağış alan isimler arasındaydı... Paker o yıllarda TESEV'in başındaydı...
Soros destekli, Can Paker'li TESEV; AKP iktidarına bir anlamda danışmanlık yapıyor, yol haritaları hazırlıyordu. Bunlardan biri de 2004 tarihli rapordu;
AKP, Kamu Yönetimi Reformu tasarısını hazırlamıştı... Altında TESEV'in imzası vardı... Ancak TESEV'in 2004 yılı raporu bununla sınırlı değildi... Masa altında zamanı beklenen raporu ilk kez NOKTA'da ben gündeme getirmiştim;
"Silahlı Kuvvetlerin Demokratik Denetimi", "Sivilleşme", "Okullarda andımızın kaldırılması", "şehitlik, gazilik ve kahramanlık kavramlarının sorgulanması" başlıkları ile bir rapor hazırlamıştı. Detayı için köşe yazısı uygun değil;
1- İyi vatandaş kavramının sivilleşmesi (Ölüm ve kahramanlık üzerinden yapılan vatandaşlık tanımının sorgulanması).
2- Eğitimin sivilleşmesi! (Ders kitapları, eğitim politikaları ve hedefleri ile okullardaki törenlerin sivilleşmesi!)
3- Millî Bayramlar ve diğer ekinliklerdeki kutlamaların sivilleşmesi!
Bakın, tam 14 yıl önce yazdım... Geçen sürede Soros destekli Can Paker'li TESEV'in bu projesi harfiyen uygulanmadı mı?
*
Bugün... Gezi olaylarını Açık Toplum Vakfı'na, Soros'a ve dış güçlere dayandırdılar...
Oysa biz biliyoruz ki o meydanlara toplanan gençlerin büyük çoğunluğu samimi ve içten bir muhalefetin resmiydi... Partisiz, örgütsüz, bağlantısız ancak, ortak kaygıları olan yurtseverlerdi...
Her toplumsal olayda olduğu gibi terör örgütleri Gezi'ye de karışmak istemişlerdi. Ancak etkileri son derece sınırlı kaldı. Eylemcilerden, özellikle gençlerden büyük tepki gördüler...
Osman Kavala'nın Türkiye'de yaptığı faaliyetler açıktı... Yalnız değildi... Soros ile ilişkili olmak suç ise neden yalnızca Kavala tutuklu? Soros'un Gezi'deki "katkılarının" suç teşkil etmesi için; terör ve şiddetle bağının net şekilde ortaya konulması gerekmiyor mu?