Ali Kemal versiyonu

Türkiye “yabancılara” yaranmak için her şeyi yapan bakanları, kimsenin tanımadığı dönemde Türkiye’ye küfür ederek “tanınan” Elif Şafak gibileri, Türklüğe “küfür” ederek Nobel alan yazarları, sanatçıları ikinci defa görüyor
Fransız Dışişleri Bakanını düşünebiliyor musunuz, AP’de konuşma yapıyor ve şöyle diyor, ‘benim ülkemde en büyük çoğunluk olan hristiyanların bile dinlerini yaşama şansları yok’. Bu cümleleri sarf eden, bir Fransız, Alman, İngiliz hatta beğenmediğimiz Yunan bakana ne olur biliyor musunuz; daha konuşması bitmeden görevden alırlar... Onu bakan yapan parti “halktan özür diler” ve zatın “siyasi hayatı” biter!
Peki bizim “Bakan Bebecan” ne
diyor?
Türkiye Cumhuriyeti’ni temsil etmesi için gönderildiği AP Dış İlişkiler Komitesi’nde, “Türkiye’yi yerden yere vuruyor ve Müslümanların Türk Devleti’nin baskısı altında dini özgürlüklerini yaşamadığını” iddia edecek kadar ileri gidiyor. Hoşgeldin Orhan Pamuk veya Elif Şafak! Yabancıları karşında görünce veya yabancılar ” Aslansın “ diye sırtını sıvazlayınca veryansın et ülkene, seni ” besleyen, okutan, büyüten “ dünyada ” Müslümanlar’ın rahat ettiği, İslam dinini yüzyıllarca her şeyinden fazla değer vererek gururla ’Müslümanım’diyen insanların olduğu ülkene bas küfürü!
Sonuç 1: AKP Hükümeti’nin “en ağır darbe aldığı” iki bakanı Babacan ve Mehmet Şimşek. Babacan, ne ekonomiden ne dış politikadan anlıyor. Bugüne kadar özellikle ekonomide “iyi” algılatılmasının tek sebebi yabancılara “yüzde 100 itaat etmesi” ve ülkeyi “yabancı sıcak paranın” istila etmesine sessiz kalması. Dışişleri Bakanlığı için söyleyecek zaten “kelime” yok, çünkü “koltuk” zaten boş!
Sonuç 2: Mehmet Şimşek ise 2001 krizinde milyarlarca doları “manipüle” edeN bir “yabancı kurumun temsilcisi” olarak, kendisi İngiliz vatandaşı, karısı Amerikan vatandaşı olmasına rağmen, Türk Hazinesi’nin başında! Düşünsenize “milli menfaatlerimizi” bu zat, “elinde yetiştiği yabancılara karşı savunuyor!”
Sonuç 3: Eğer Erdoğan bu ülkede “hepimizin Başbakanı olduğunu iddia ediyorsa”, kendisine bir Türk vatandaşı olarak sesleniyorum; Babacan’ın bu yaptığı “yaptırımsız” kalamaz ve Mehmet Şimşek isimli “İngiliz” bu ülkenin asla ama asla “bakanı” olamaz...
Son söz: Türkiye “yabancılara” yaranmak için her şeyi yapan bakanları, kimsenin tanımadığı dönemde Türkiye’ye küfür ederek “tanınan” Elif Şafak gibileri, Türklüğe “küfür” ederek Nobel alan yazarları, sanatçıları ikinci defa görüyor. Daha önce de aynı şeyleri yaşadık; bazıları Yunan ordusunun önüne “Kurtardınız bizi bunlardan” diyerek attılar ama onların da sonu “hüsran” oldu. “Ali Kemal versiyonlarına” duyurulur!
* Yiğit Bulut / Vatan


++++++


MİNİ YORUM
Geri adım anlamsız
Telekulağın ‘Önder Sav’ın cebinde olması’ tezi doğru çıktı ya, bir yüz kızartması sendromu’ yaratılmaya çalışılıyor. Neden anlamadım. Sav mesele değil, vesile. Mesele Türkiye’de ‘kimsenin inkar etmediği’ dinleniyor, gözleniyor, fişleniyor olmamız. Maliye Bakanlığı’nın banka hesapları, Hayati Yazıcı’nın kişisel bilgilere erişmedeki sınır tanımazlığı iddiaları hanidir konuşulmuyor mu? Her yandan taranıyoruz. Boş atıp dolu tutturma çabası. Öyle olmasa son operasyonlarda alakalı alakasız herkes sadece şu telefon kaydı, bu MSN dökümü diye cezaevlerine doluşturulur muydu?
* Selcan TAŞÇI

++++++

Nur, cami duvarına tosladı
Radikal’deki yazılarında sık sık kantarın topuzunu kaçıran, genelde bir yazara, özelde de bir kadına yakışmayacak müstehcen, bayağı, ucuz ifadeler kullandığını düşündüğüm Çintay, her fırsatta kulaklarını çınlattığı kocası ‘E.A.’nın ekmeğiyle oynuyor.
Kaleminin ayarını tuturamayan Nur türban takan genç kızları ” Sex & The City “ kadınlarına benzettiği son yazısında kelimenin tam anlamıyla cami duvarına tosladı. Diyanet İşleri’nin zinaya dair hatırlatmalarının bu türbanlı kızlara sökmeyeceğini ima etti. Bakalım karısının bu yazısı, Emre Aköz’ün, AKP’ye çok yakınlaşan Sabah Gazetesi’ndeki rahatını ne kadar kaçıracak?


İki türbanlı kız. 20’nin az altı ya da az üstü. Türbanlar mutlaka çok renkli. Pardösüler üste oturuyor, hatları belli ediyor, zaten ceket fazına çoktan geçildi. Ama asıl belirleyici olan iki unsur var; en tepede ve en aşağıda:
1. Ağır makyaj. Gözler kalemle, eyeliner’la, maskarayla alabildiğine vurgulanıyor. Dudaklar hafif bir rujla geçiştirilmiyor, ille de parlatıcıyla destekleniyor. Şişirilmiş cilalı dudaklar.
2. Ayakkabılar magnetli gibi, gözü uzaklaştırmak kolay değil. Ciddi fetiş ayakkabıları. En leyleğinden çok yüksek ve ince topuklar. Ruganlar, doreler, lameler, üstünde fiyonklar, tokalar. Burunlar daima sipsivriler. Bize birkaç numara düşük gelen bir beğeni ama pek çok prestijli isimden daha ’seksi’de görünebilir bazılarına.
Bu kızlar, teşhirci kılıklarıyla, kendilerini ifade etmenin yollarını arıyorlar. Bu aralar ne yapacaklar alışveriş merkezlerinde? Hep yaptıklarını: Mağazalara girecekler, kafelerde oturacaklar, sonra da sinemaya çıkacaklar üst kata... Hangi filme giderler bu hafta?
Yok mu şöyle eğlenceli, kız kıza gidip kikirdenecek bir film?
Türbanının az altından ’shiny-licious fruity gloss’frambuazlı dudaklarını, çok altından da onunla takım en fantezisinden, en kiçinden narçiçeği rugan pabuçlarını gururla, gözeneklerinden fışkırdığını hissettiğiniz apaçık bir arzu ve şehvetle sergileyen bu kızlar, şüpheniz olmasın ki bu hafta ’Sex and the City’ye gidecekler.
Carrie, Samantha, Charlotte ve Miranda’nın aşk ve seks maceralarını onlar da merak ediyor...
Evli olmayan kadın ve erkeğin yalnız bile kalamaması, onlar için bile bir üst neslin vücutlarına beş beden büyük gelen kasvetli pardösüleri kadar eski. Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu istediği kadar düğümlesin flört meselesini... Yasakların çiğnenmek için olduğu, akacak kanın da damarda durmadığı bilinmedik şeyler değil.
* Nur Çintay A. / Radikal

++++++

Yeni Şafak yazarı Koru Ruhban Okulu istiyor
Fehmi Koru, Ali Babacan’ı savunacağım derken ipin ucunu iyice kaçırdı. Babacan’ın sözlerini destekleyen Koru, Türkiye’de din özgürlüğü bulunmadığına dair çarpıcı örnekler vermiş. Heybeliada’daki Ruhban Okulu’nun bir türlü açılamıyor olması da bu örnekler arasında. Türk Milleti’nin içine sokulacak ajan ve misyonerleri, onu sırtından vuracak çetecileri ve jurnalcileri yetiştiren bu kurum hangi amaçla açılmalı Sayın Koru? Bunun cevabı en kaba tahminle iki bin bilemediniz üç bin kişiden oluşan bir cemaate her yıl onlarca papaz yetiştirmek olmasa gerek...


++++++


TOP YUVARLAK
DOKSANDAN ÇAKTILAR
Futbolculara ve milli sporculara 38 yaşına kadar askerlikten tecil olanağı getiren yasa tasarısı geçerse; 38 yaşından sonra askere giden biri, yaşı gereği yeterli eğitim alamayacağı için, diğer gençler gibi sıcak çatışma bölgelerine gönderilmeyecek, gönderilemeyecek... Sadece 38 yaşına kadar para basmakla kalmayıp, aynı zamanda yaralanmaktan ya da ölmekten de kurtulacak!
Futbolcuların kulakları her şehit cenazesinde çın çın çınlayacak!
Göreceksiniz bundan sonra bütün zengin çocukları futbolcu olacak... Ya da en azından öyle gösterilecek!


++++++


Diploması olmasa da düşünce muayenesi yapıp, reçete yazıyor zaten!
Haydi doktor, mecburi hizmete

Sanki memleketin çok ihtiyacı varmış gibi Kanal D’nin “enkırmanı” Mehmet Ali Birand’ı fahri doktor ilân ettiler..
Kâğıt üzerinde kıymet-i harbiyesi yok..
Buna karşılık unvanı taşımanın havası başka..
“Ben Kanal D’nin enkırmanı fahri doktor Mehmet Ali Birand..” Telaffuz ederken bile insanın yanaklarını şişiriyor.. Nereden baksan “Genelkurmay Başkanı” unvanından tam on altı harf fazlası var..
Ben yine de İngilizlerin Mehmet Ali Birand’a unvanın fahrisi yerine diplomanın hakikisini vermelerini tercih ederdim..
O zaman Sağlık Bakanlığı bunu Hozat’a, Şırnak’a mecburi hizmete yollardı, medyamız da kafasını dinlerdi..
Kısmet değilmiş..


++++++



Sabah, Atatürk’ten rahatsız mı?
Genelkurmay Başkanlığı, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın 97. kuruluş yıldönümü dolayısıyla dört afiş hazırlattı. Sabah Gazetesi’nin afişlerle ilgili haberindeki ’hazırlanan afişlerde yine Atatürk’e yer verilirken...’ifadesi, okuyanlarda, afişlerde Atatürk resmi kullanılmasından rahatsızlık duyulduğu hissi yarattı. Haberin yazım tarzından ’yine mi Atatürk’ isyanını sezmek zor değildi. Gazete kendi haberinde de, Atatürk’ün resminin bulunmadığı bir afişi yayınlamayı seçti. Bu afiş, ’80’lerin Top Gun filmini andırıyor’ şeklinde ’Amerikanlaşma’imasıyla servis edildi.


++++++


Zehir zemberek özür yazısı
Dinleme skandalında Önder Sav’ı referans aldığı için okuyucusundan özür dileyen Ahmet Hakan, Vakitçileri yine çok kızdıracak:
Vakit adı verilen gazetenin her türlü dolabı çevirmeye, her türlü odağın maşası olmaya müsait yapısına aldanarak hata yaptım...
- Vakit Gazetesi’nin Ankara Temsilcisi olan ” meczup kişi “nin, önce ” Dini bütün CHP’li bize kaset getirdi “ deyip, ardından da ” Yes tuşu / No tuşu “ olayına girmesindeki çelişkiye kafayı takarak, yani bir meczubun açıklamalarında tutarlılık arayarak hata yaptım...
* Ahmet Hakan /Hürriyet

Yazarın Diğer Yazıları