Algıyı nasıl yönetiyorlar?
Herhangi bir sorunu çözmek için önce o sorunun ne olduğunu, neden kaynaklandığını anlamak gerekir. Zira sorunu anlamak da yarı yarıya çözmek demektir.
Sorunun özüne nüfuz edebilmek için, meydana gelen olgular üzerinde hem yoğunlaşmak hem de odaklanmak gerekir.
Zaman baskısı altında dağınık dikkat, özensiz algı ve yüzeysel ilgi, doğru çözümleme yapma imkânını çoğu kez ortadan kaldırır. Bu nedenle sorunlar ele alınırken önemliyi daha az önemliye tercih edecek şekilde davranmak esastır. Eskiler buna ’ehemmi mühimme tercih’derlerdi.
Sorunlara hem gerektiği hem de önemi kadar zaman ve kaynak tahsis etmek, sağlıklı bakış açısının zorunlu sonucudur. Karşılaşılan olgu acil, çok önemli ve önemli olarak sınıflandırıldığında olguya nasıl yaklaşılacağı ortaya çıkar.
Türk orduları Konstantinopol’ün surlarını yıkmak üzere olduğu sıralarda Bizanslı rahiplerin “meleklerin cinsiyetini” tartıştıkları söylenir. Anadolu’da bu tür durumları anlatmak için “sürü elden gidince, alaca dana hesabı yapılmaz!” diye bir atasözü kullanılır.
Türkiye’nin gündemini meşgul eden ve tartışmalara konu olan hususlar dikkate alındığında, olguların öncelik, odaklılık, önemlilik gibi özelliklerinin dikkate alınmadığı görülür. Bu durum Türkiye’nin gündeminin yönetilmediğinin, aksine güdüldüğünün kanıtıdır.
Yaşanan olgular, gündemi meşgul eden konular ve tartışmalar dikkate alındığında Türkiye’de uygulanan gündem ve algı yönetiminin ip uçları da anlaşılır.
Ülkenin gündeminde sürekli tekrarlanan, konuşulan, kabul ettirilmeye çalışılan hususlar, ülkenin önceliği olan hususlar değildir.
Türkiye’de algı mühendisleri kendi belirledikleri konuları, kendi istedikleri biçimde toplumsal algıyı yönlendirmek için kullanıyor. Skerning0ürekli tekrar ve tartıştırmak suretiyle kabul ettirilmek istenilen konu olmazsa olmaz, en önemli, en temel sorun haline getiriliyor. Hem ülkenin hem de algı mühendislerinin en önemli, en acil ve en hayati sorunları var ve bunlar birbirinden oldukça farklıdır.
Algı mühendisleri, kendi uygun gördükleri konulara toplumsal dikkati yönlendirmek yoluyla, gündemi istenilen alana yoğunlaştırıp, bloke etmektedirler.
Türban’dan Muhteşem Yüzyıl dizisine, 3 çocuk yapmaktan kürtaja, darbe ve muhtıra araştırmalarından yeni anayasaya, 18 yaşına seçilme hakkı verilmesinden başkanlık tartışmalarına uzanan süreç böyle bir gerçeğin sonucudur.
İktidar elitlerinin topluma karşı uyguladıkları algı yöntemlerinden birisi de toplumsal dikkatin bir konuya toplanmasını engellemektir. Bu yöntem de toplumsal sarsıntıya neden olacak bir olayın ardından, o olayı gündemin ikinci hatta üçüncü sırasına düşürecek yeni şok olayları birbiri peşi sıra devreye sokarak yapılmaktadır.
İktidarın yerel yönetim seçimlerinin altı ay öne alınması teşebbüsüyle birlikte, Büyükşehir Belediye Yasası’nı gündeme sokması ve tam bu sırada 18 yaşa seçilme hakkı tartışmasını açması ve hemen ardından da “ana dilde savunma hakkı” tartışmalarının gündeme sokması, bu amaca hizmet etmektedir.
İktidarın kamu diplomasisi yoluyla uyguladığı bir başka yöntem de şudur: Aynı anda birden fazla ve birbiriyle çelişen olayı gündeme sokarak, toplum nezdinde yapmak istediklerinin olumsuz etkilerini tolere etmek, istenilen olguyu devreye sokmak.
Bunun için iktidar yetkilileri “ölümler olmasın, kan dökülmesin” diye “İmralı ve BDP ile görüşebiliriz” derken, diğer yandan İmralı için “idam”, BDP’li vekiller için dokunulmazlıkların kaldırılması fezlekelerini tartışmaya açmaları böyle bir yöntemdir.
Toplumun şiddetle reddettiklerini hazmettire hazmettire süreç içinde yumuşatarak topluma sunmak da uygulanan bir diğer yöntemdir. “Demokratik özerklik” yerine “yerel yönetimlerin güçlendirilmesi” kavramını kullanmak ya da “Kürt açılımı” tepki görünce “Demokratik açılım” adı altında konuyu değiştirmek böyle bir yöntemdir.