Aleviliğe fesat karıştırmak
Kimisi farmasonluk ritüelleri arar Alevilikte, kimisi Hıristiyanlığının teslis akidesinin izlerini sürer Bektaşilikte. Kimi şunu, kimi bunu... Bu topraklarda ne varsa hepsinden yüz gram varmış Alevilik ve Bektaşilikte. Bu arada yüz gram da İslam olsa ne yazarmış ki?
Fakat bu yüz gram işine fit olmayıp, “Alevilik yüzde yüz Zerdüştlüktür” diyenler bile çıkmıştır.
Kim mi? Mehdi Halıcı ya da yazarlık adıyla Cemşid Bender. Soner Yalçın “Bu Dinciler O Müslümanlara Benzemiyor” adlı kitabında Cemşid Bender’i şöyle anlatıyor:
“Anadolu’daki tüm kültürel varlıkların hepsinin Kürt kökenli olduğunu iddia ederdi. Örneğin Türk mutfağı diye bir şeyin bulunmadığını, buradaki tüm yemeklerin Kürt yemeği olduğunu söylerdi. (...) Özellikle yoğurt konusunda çok takıntılıydı. Kaşgarlı Mahmut’un Divanü Lugati’t Türk ve Yusuf Has Hacip’in Kutatgu Bilig adlı eserlerinde bugünkü anlamda yoğurt kelimesinin kullanıldığını söyleyerek tezine karşı durduğumuzda bizi dinlemek istemezdi.”
Bu Cemşid Bender, “Kürt Uygarlığında Alevilik” adlı kitabında, Aleviliğin Zerdüştlükten geldiğini ve Kürt uygarlığının bir ürünü olduğunu öne sürmüştür. Bender’e göre, Alevilik teriminin Ali ile ilgisi yoktur, Kürtçe “Alvar” sözcüğünden gelir, o da ateş ve ocak anlamındadır. (Erzurum’un Pasinler İlçesi’nin Alvar köyü vardır, Reyhanî’nin köyüdür, Türk köyüdür, şimdi nasıl olacak, peki?) Bender, Ebu Hanife’ye de “babası Zerdüştî olan bir Kürt” diyor.
Bender’in bu savlarına kardeşi değerli şair Feyzi Halıcı bile inanmamıştır, ömrü Türk kültürüne hizmetle geçmiştir.
Ethem Xemgin, “Mazda İnancı ve Alevilik” (Berfin Yayınları) adlı yeni çıkan kitabında, Bender’in bu savlarını daha ilerilere taşımaya çalışıyor, çalışırken de yoğurt konusunda Mehdi Bey’in düştüğü komik durumlara düşüyor. Nasıl mı? İşte böyle: Efendim Nuh Peygamberin adı Kürtçe imiş, Cudi Dağı da Kürtçe “Cı dı”dan geliyormuş, tufandan kurtulan 80 kişinin sayısı da Kürtçe “Heşte” olarak ifade ediliyormuş, o yöredeki “Heşteyan” köyü de buradan türemiş.
Breh breh breh!
“Kart-kurt” söylemi ile haklı olarak alay edenlerin düştüğü hâle bakın. Yahu Xemgin Kardaş, “Heşta”, Farsça “Heştat”tan gelir, Azerbaycan’da da bugün seksene “heştat” demektedirler.
Xemgin’e göre gerçek ari ırk Kürtlerdir. (Sonra da dönüp Kürtlerin soyunu Medlere bağlıyor). Kürt mitolojisi ile ilgili belgeler varmış, bunların okunup yayınlanmasını egemen devlet yöneticileri engelliyorlarmış.
Hadi canım sen de!
Xemgin’in kaynakları da hep “özel görevli” karanlık adamlar. Brunessen, Nikitin, İhsan Nuri Paşa, M.Nuri Dersimî. Alevilik-Zerdüştlük bağlantısını bunlarla kuruyor. İrene Melikof gibi dünya çapında bir otoriteden söz etmiyor, etse, o zaman çökecek yalan kalağı.
Mevlana, Yunus, Nesimi, Kaygusuz, Hatayi gibi Alevi ya da Aleviliğe yakın ozanlardan örnek dizeler sunuyor Xemgin, “Allah-Muhammed-Ali” denmesine bakmayarak bu dizelerde Mazda inancının özünü ve izini arayıp saçmalıklardan seçmeler sunuyor. Sivaslı Sefil Selimî’den de şiir örnekleri veriyor, Alevi sanıyor Selimî’yi, Sünni Selimî’yi de Zerdüşt’e yamıyor.
Hazreti Ali’nin Nehc-ül Belega’da yazdıkları Alevi felsefesine aykırı imiş, dede ve pirler Aleviliğin sırtında bir kene gibi imişler. Ve sıkı durun: “Alevilik aslında uzaysal bir öğretiymiş.”
Evet... Alevi yazarlar... Benden bu kadar, Xemgin’i “aidiyeti cihetiyle” sizlere havale ediyorum, okuyun bu kitabı biraz da siz yanıt verin.