Albay Önsel kitap değil tarih yazıyor
Yasalar cezaevlerinde tutuklu ve hükümlülere aileleri dışında 3 kişi ile görüşme izni veriyor. Evrensel hukuk ve anayasaya göre tutukluların görüşme yapabileceği 3 kişi için mesleki ayrım yapılamaz. Bakanlık ya da cezaevi yönetimi “Seninle görüşme yapacak kişi marangoz, tornacı, gazeteci olamaz” gibi bir yaptırımda bulunamaz. Böyle bir uygulama her şeyden önce “suç!” tur. Bu suçu bir aydır işliyorlar. Üstelik tutukluların itirazlarına, Milli Savunma Bakanlığı ve Adalet Bakanlığı’na verilen dilekçelere rağmen yakın dostum Mustafa Önsel ile görüşmem engelleniyor. Oysa 4. yılına giren tutukluluk esnasında Hasdal, Hadımköy ve Mamak’ta defalarca görüştüğüm Mustafa Önsel ve arkadaşlarını zor duruma sokacak, cezaevleri yönetimini bakanlıklara karşı sıkıntıya sokacak tek kelime yazmadığım gibi, anayasal hakkım olan görüşlere gazeteci kimliğimle değil Türkiye Cumhuriyetinin verdiği nüfus cüzdanımla gittim. Bir aydır ziyaretçi listesinin benimle ilgili satırında “alınmayacak” yazıyor.
Bu tutum Müyesser Yıldız ve Nihat Genç için de geçerli. Sebebi ise; bir süre önce Cumhuriyet Gazetesinden Utku Çakıröz savcılıktan yasal izin alarak Mamak Cezaevine gitmiş ve 3 gün süre ile Mamak’ta tutuklu bulunan subaylarla yaptığı görüşmeyi gazetesinde yazmış. Dolayısı ile bütün gazeteciler suçlu ilan edilmiş ve gazetecilerin görüş yapmasına bakanlık yasak getirmiş.
Bu sütunlardan yetkilileri bir kez daha uyarıyor ve sevgili dostum Mustafa Önsel’in kitabına geçiyorum.
Bir Amerikan tertibi olduğu çoktan meydana çıkan Ergenekon ve Balyoz davalarının ilk gününden itibaren tutuklulara mutlaka yazmalarını önermiştim. Nitekim Hasdal’dan ilk mektubu Önsel yazdı. Hasbelkader bu mektupları yayınlarken diğer gazeteci meslekdaşlarımla paylaştım. Önsel’in haklı mücadelesi ve duruşmalardaki konuşmalarını kamuoyuna duyurma görevini yerine getirebildimse ne mutlu bana. Çünkü Mustafa Önsel sıradan bir Kurmay Albay değildi. Haksızlığa ve hukuksuzluğa isyan ederek Hasdal’da macadeleyi başlatan iki Mustafa’dan biriydi. Diğerinin Mustafa Dönmez olduğunun altını çizmeliyim.
Ergenekon ve Balyoz davalarında yargılananların yazdığı kitaplardan kocaman bir kütüphane oluştu. Hemen hemen hepsinin önsözü ve teşekkür bölümlerinde adımın zikredilmesi yaşadığım en büyük onurdur. Yine gözlerimi yaşarttı Önsel.. “İsimli davaların gizli kahramanı, değerli dostum, kardeşim, fikirdaşım, güzel insan, hüzünle gülen adam, kıymetli gazeteci, Sayın Yavuz Selim Demirağ’a; Hangi gece var gündüze gebe olmayan? Mutlaka bu zifiri karanlık yerini parlak bir aydınlığa bırakacak, inanıyorum. İşte o gün mutluluk iksirinden sarhoş olacağız. Umutla..” diye yazarak imzalayıp yollamış kitabını..
“Beşiktaş’ta Sırtlan Pususu” yla tarihe “Balyoz” indiren Önsel, bu kitabında da “kumpas kurulurken hepiniz oradaydınız” diyor.
Mustafa Önsel’in Kaynak Yayınlarından çıkan kitabını alıp okumak yetmez. Cumhuriyet tarihinin en karanlık dönemini anlayabilmek için bu eseri her kesime okutmak da her Türk’ün görevi olmalıdır.