Alarma kulak vermeliyiz

Açıklanan ekonomik veriler, ekonomide krizin derinleştiğini ve daha da derinleşeceğini gösteriyor.

Yaşamakta olduğumuz istikrar sorununun önemli iki nedeni olan; Güven sorunu ve döviz sorunu ile ilgili verileri geçen hafta TÜİK açıkladı.

1.Geçen sene Temmuz ayında 100 güven sınırında olan (100,6) ''''Ekonomik Güven Endeksi'''', bu sene 93,4''e geriledi, yani güven sınırının altına düştü.

Ekonomik güven endeksi, üretici ve tüketici güvenini gösteriyor. Dahası üretici ve tüketici, bugünkü genel ekonomik durumun ve kendi hane halkının maddi durumunun, geçen seneye göre kötüleştiğini söylüyor. Ayrıca seneye daha da kötüleşeceğini düşünüyor.

Ekonomide olumsuz beklentiler, krizi derinleştirir. Zira bu beklentiler tüketimi- tasarrufu ve yatırımı etkiler.

Türkiye için yurt dışı güven de düştü. Türkiye''nin yurt dışında uluslararası piyasalarda işlem gören tahvillerinde iflas sigorta risk pirimi 860,24 baz puana yükseldi.

Üç büyük Raiting kuruluşunun ülke notu; aşırı spekülatif, yatırım yapılamaz şeklindedir.

Hükümet yeniden güven yaratabilir mi? Eğer bir istikrar programı yaparsa, gerçekçi faiz politikasına dönerse, Demokrasi ve hukukta eskiye dönerse krizin derinleşmesini önleyebilir. Ama en iyi çözüm erken seçimle iktidarın değişmesidir.

2.TÜİK''in açıkladığı 6 aylık dış ticaret verileri, döviz konusunda alarm veriyor.

Geçen yılın ilk 6 ayında 21,2 milyar dolar olan dış ticaret açığı, bu sene yüzde 142 oranında artarak 51.4 milyar dolara yükseldi.

Aynı dönemde ihracat yüzde 20 oranında artarken, ithalat yüzde 40,6 oranında arttı.

İhracatın ithalatı karşılama oranı ise yüzde 83,2''den, yüzde 71''e geriledi.(Aşağıdaki tablo.)

Bu şartlarda hükümetin çözüm üretmesi gerekir. Ama hükümet çözüm üretmek, önlem almak yerine, ihracat patladı diye algı yaratmaya çalışıyor. Rakamları okuyanların güveni daha da düşüyor.

Öte yandan, ithalatın yapısına bakarsak, sermaye malı ithalatı yüzde 10,3''e inmiş. Bu mevcut yatırımlarının amortismanına ancak yeter. Bu şartlarda yeni yatırım yapılmıyor demektir.

Üretimde kullanılan ara malı ve ham maddenin ithalat içindeki payı ise geçen seneye göre artmış ve yüzde 82,1 olmuş. İthal girdi kur artıkça maliyetleri ve enflasyonu artırıyor. İthalatın finansmanı zora girerse, iç üretimde de düşme olur.

Yapılması gereken, ithal ara malı ve ham maddeyi içeride üretmek ve ithal girdi payını yüzde 10, yüzde 15 seviyesine indirmektir. Bunun için de bu alanlara hem devletin girmesi yatırım yapması, hem de özel sektöre yüksek teşvikler vermesi gerekir.

6 ayda Avrupa Birliği''ne olan dış ticaretten 7 ,7 milyar dolar fazla vermişiz. Çin ve Rusya''ya karşı ise 43,7 milyar dolar açık vermişiz. Toplam dış ticaret açığımızın yüzde 85''ini Rusya ve Çin''e vermişiz.

Çin''den çok sınırlı yatırım malı ve teknoloji ithal ediyoruz. Tekstil, plastik eşya, bisiklet gibi ithal mallara kota getirmek ve vergileri artırmak gerekir. Rusya''dan gaz alımında da alternatif aramak gerekir.

Yazarın Diğer Yazıları