Alacakaranlık kuşağı
En net tavırlı yazarlar bile Seferberlik Bölge Başkanlığı merkezli gelişmeleri yorumlarken zorlandı. 2010’un eşiğindeki Türkiye’yi yazmaya çalışanlar bulanık bir fotoğraf çekmekten fazlasını yapamadı
Can Ataklı / Vatan
Devletin dönüşümü hızlanıyor
Demokrasi ve hukuk adı kullanılarak ve geçmişte karanlık kalmış oyunların açığa çıkarılması bahanesiyle devletin temeli kurcalanıyor. Kamuoyunun kafası iyice karıştırılarak Cumhuriyet’e kurulduğu günden beri husumet besleyen bir zihniyetin “devlet ve devletin kuruluş ilkeleriyle” hesaplaşmasının yolu açılıyor.
Herkes biliyor ki o bina Özel Harp Dairesi’dir ve kamuoyunda bilinen adıyla Kontrgerilla’dır. Kontrgerilla, geçmişinde karanlık olaylar olsa bile “darbe soruşturuyoruz, suikast kovuşturması yapıyoruz” gerekçesiyle yargı denetlemesine bu kadar kolay açılamaz. Çünkü, aranan suç delilleriyle birlikte Türkiye’nin en önemli bilgileri de buradadır ve bunun öyle ya da böyle “kozmik” yetkisi olmayanların eline geçmesinin pek çok sakıncası vardır.
Adı ne olursa olsun böyle bir örgütün sahibi de Türkiye Cumhuriyeti hükümetleridir. Bilgileri saklama ise Silahlı Kuvvetler’in namusuna teslim edilmiştir. Şunu asla unutmayın ki, içinde iktidarın olmadığı derin devlet de olmaz.
Bu durumda Başbakan, Genelkurmay Başkanı’na çeşitli istihbarat örgütlerinden gelen bilgileri aktararak bu özel birimin arşivinden bunların çıkarılmasını isteyebilirdi.
Ancak anlaşıldığı kadarıyla asıl amaç bu değil. Amaç belli ki şu: Aslında kendi kontrolünde olan bir gizli birimi kamuoyunun önüne atıp, halkın algılama sorunu yaşayacağı bazı bilgi ve belgeleri kontrollü biçimde paylaşıp derin bir şüphe ve öfke yaratmak. Böylelikle “Devletin de temizlenmesi gerek” bahanesiyle dönüşüm hızlandırılacaktır.
Yakınlarda gündeme gelecek olan yasalarla askere sadece sınır bölgelerinde savunma görevi verilmesi, tüm kışlaların boşaltılması, yurtiçindeki tüm güvenliğin kurulacak yeni bir birime “güvenlik müsteşarlığı” başkanlığında teslim edilmesi düşünülüyor. Herkesin dikkatini çekmiştir. Genelkurmay Başkanı ne zaman konuşsa ardından askere yönelik bir operasyon yapılıyor. Son operasyon da böyle oldu.
* * *
Serdar Akinan / Akşam
Psikolojik karşı taarruz
Tarih 19 Mart 2002, Ankara... Amerikan Başkan Yardımcısı Dick Cheney 12 bölge ülkesini ziyaret ettikten sonra Ankara’ya geldi. Irak’ın işgali için umduğu desteği bulamamıştı. Hemen Köşk’e çıktı. Ardından Başbakanlığa geçti. Ecevit, “İşgale karşıyız” dedi. Sonra akşam yemeğinde, protokolde olmamasına karşın, ısrarla Genelkurmay Başkanı Kıvrıkoğlu ile görüştü. O da kesin bir dille tersledi... Cheney ertesi sabah yapacağı basın toplantısını iptal etti. Palas pandıras ABD’ye döndü.
2 ay sonra... 4 Mayıs 2002.
Başbakan Ecevit, “bağırsak rahatsızlığı” nedeniyle hastaneye kaldırıldı... Aylarca hastanede kaldı... Rahşan Ecevit onu adeta hastaneden kaçırmasa Başbakan ölüyordu.
2001 yılında “ekonomiyi kurtarmaya” ABD’den gelen Kemal Derviş, basının karşısına çıkıp “siyasal belirsizlik” ten bahsetti.
Sonra... MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, “3 Kasım’da erken seçim” dedi.
4 ay sonra... Türkiye sandığa gitti. Ve, AKP tek başına iktidara geldi. ABD, Irak’ın işgali karşısında duran bir askeri siyasi heyeti birkaç ayda tasfiye etmişti.
1 Mart 2003’te tezkere reddedildiğinde ABD bir şok daha yaşadı. Fatura sandalye üstünlüğü olan AKP’ye değil. MGK’da “tavsiye kararı almayan” askere çıktı.
Sonra ne oldu?
Temelleri 2001 yılında atılan Ergenekon süreci başladı... ABD karşıtı tüm heyet içeri alındı. O gün bugün askeri evire çevire dövüyorlar.
Psikolojik harekât asimetrik yapılıyor.
“Demokratik dönüşüm yaşayan Türkiye büyük sancılar çekiyor. TSK, bu sürece yapıcı katkı sunmak için, emir komuta zinciri içinde demokratik teamüllere aykırı olarak atılan tüm adımlara karşı, dünden bugüne geniş kapsamlı bir soruşturma başlatmıştır” dese...
Askeri savcılar, 12 Eylül’ü... 28 Şubat’ı... E-Muhtıra’yı yapan heyetleri ifadeye çağırsa... Eldeki dokümanları açıklasa...
Sonra da bir de çağrıda bulunsa, “Biz gereğini yapıyoruz... Ancak yetmez... Demokratik bir kültür inşası için tarihimizle hesaplaşacaksak. Ecevit suikastını da konuşmakta, araştırmakta fayda var...” dese...
Ne olur?
Al sana psikolojik karşı taarruz...
* * *
Fatih Altaylı / HaberTurk
Bu adam üşütmüş mü diyorsunuz!
Yapılan bir ihbar sonrasında çeşitli kışlalara yapılacak eşzamanlı baskınlarda yapılan aramalardan “Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ait” depolarda yüzbinlerce tüfek, milyonlarca mermi ele geçirilecek.
Aynı baskınlarda bin kadar tank, 500 civarında zırhlı personel taşıyıcı, çeşitli çapta motorlu ve motorsuz toplar, obüsler ele geçirilecek.
Havaalanlarının yakınında bulunan gizli askeri tesislerde de 300 kadar F 16, 150 civarında F 4E, çeşitli miktarlarda C130, C160 ve CASA tipi kargo uçakları da yakalanacak.
Çanakkale ve İstanbul boğazlarından kaçmaya çalışan silahlı gemilerin bir kısmı yolda, bir kısmı ise özenle gizlendikleri Gölcük ve Marmaris’te ele geçirilecek. Gemilerde yapılan aramalarda, gemilerdeki GPS’e bağlı otopilotlara Meclis koordinatlarının yüklendiği ve bu gemilerin Ankara’ya gelerek Meclis’in çevresini saracakları ve demokrasiyi işleyemez hale getirmeyi planladıkları belirlenecek.
1974 yılında Kıbrıs Adası’nda pek çok faiili meçhul cinayete imza atan TSK mensupları belirlenecek ve hayatta olanların Ergenekon ile bağlantısı araştırılacak.
1983 yılından bu yana, yurt genelinde atıcılık sporuna gönül vermiş PKK Avcılık Atıcılık Kulübü mensuplarını operasyon adı altında öldüren TSK mensuplarının isimleri ortaya dökülecek. “Adam öldürme suçlamasıyla” dava açılacak.
Siz benim şaka yaptığımı zannediyorsunuz değil mi? Ama bugün olanları dün şaka diye yazsam “Bu adam üşütmüş. Böyle şaka mı olur” derdiniz.
* * *
Eser Karakaş / Star
Kapının arkasında olanlar
1 Mayıs 1977 günü Taksim Meydanı’nda 37 yurttaşımızın ölümüyle sonuçlanan bir facia yaşandı, yaratılan panikte 37 kişi yaşamını yitirdi ama Türkiye planlı bir biçimde açılan ateşin arkasında kim vardı hiçbir zaman öğrenemedi. Ecevit’e yönelik Çiğli suikastı konusunda da acaba bazı bilgiler yine o raflarda var mı? Yine 1980 öncesi aynı gün içinde bir solcu, bir de ülkücünün ölümüne neden olan aynı silah hakkında da acaba yine bu arşivlerde bilgi kırıntıları mevcut mudur? Bu olayların Seferberlik Tetkik Kurulu ile ilişkisi olup olmadığını gerçekten bilemiyorum, elimde hiçbir somut veri yok. Genelkurmay Başkanlığı’nın tüzel kişiliği bu konulara ilişkin söylentilerden, imaj ve güvenilirlik açılarından o kadar darbe yedi ki, ben yerlerinde olsam bu arşivleri kendi inisiyatifimle araştırmacılara açar ve bu defterleri de bir daha açılmamak üzere kapatır idim.
* * *
Tufan Türenç / Hürriyet
Akıl almaz tertipler
İktidar başta Türk Silahlı Kuvvetleri olmak üzere tüm cumhuriyet kurumlarının üzerine gidip onları yıpratarak sindirmek istiyor.
Bunun için akıl almaz tertipler düzenleniyor.
Şunu anımsatalım ki, bu politika ülkenin tahribinden başka işe yaramıyor.
* * *
Şamil Tayyar / Akşam
İkinci davada Generaller tutuklanır
Temel faktörler değişirse soruşturmanın seyri de değişebilir. 2008’de AK Parti hakkında kapatma davası açılmasa soruşturma bu kadar büyümeyebilirdi. Yarın parti hakkında ikinci bir kapatma davası açılırsa... O zaman çok sayıda general içeri alınabilir. Belki Genelkurmay Başkanı’nın da görevden alınması söz konusu olabilir.
Söz gelimi yakın bir zamanda darbe günlüklerinde ismi geçen paşaların ifadeleri alındı. Sonra tutuklama talebine bile ihtiyaç duyulmadan serbest bırakıldılar. En kötü ihtimalle mahkemeye sevk edilmeleri gerekiyordu. Ama devletteki mutabakat etkili oldu. Oysa Mustafa Balbay, günlükleri nedeniyle yargılanıyorsa Özden Örnek niye dışarıda? Biri Ergenekon günlükleri ise diğeri Narnia günlükleri mi? Orada çok karanlık bir nokta var. Bu basit hukuki bir süreç değil.
* * *
Murat Yetkin / Radikal
Seferberlik planları çıkabilir
Bazı gazete ve televizyonlarda, ülkenin canını yakan pek çok karanlık olay hakkındaki bilginin Ankara STK evraklarından çıkabileceği yorumları yapıldı.
Bu tür bilgilerin, eğer topluca tutuluyor ve saklanıyorsa, muhtemelen Genelkurmay, ye da Milli İstihbarat Teşkilatı (MİT) karargâhlarındaki kozmik gizlilikteki bölmelerde olacağı tahmin edilebilir.
STK Ankara Bölge Müdürülüğü kara kutularından ise, ola ki Türkiye topraklarına işgalci güçler saldırırsa, ilerinin işgale karşı direnişçileriyle temas kurma usulleri, kodları, gizlenmiş haberleşme aracı, silah, mühimmat varsa yerleri yazıyor olabilir. Dahası var. Seferberlik daireleri, bir işgal durumunda, kendi bölgelerinde yaşayan devlet büyüklerini işgal bölgesi dışına çıkarmak için kaçırma planları yapıyor ve bunlar olabilirler.
* * *
Melih Aşık / Milliyet
Güzergah uçuruma doğru
Önemli olan polisin gizlilik derecesi yüksek bir askeri birime girmesi değil. Önemli olan, Genelkurmay’ın yaptığı açıklamaya hükümetin inanmaması, devletin zirvesinde güvensizliğin tavana vurmuş olması... Başbakan iktidarını güçlendirmekte olduğunu düşünüyorsa çok yanılıyor. Hepimiz aynı gemideyiz...
* * *
Fatih Çekirge / Hürriyet
Demek ki bilmediğimiz şeyler var
Bir ülke düşünün ki; Askeri kendi polisini, polisi kendi askerini, savcısı kendi hâkimini dinler. O ülkenin hâkimi bilmeden kendi kendisini dinletir. Bir ülke düşünün ki; O ülkenin düşmanlarına karşı sırlarını saklamakla görevli, elektronik harp dairesi başkanının gizli konuşmaları internet sitelerinden yankılanır. Bir ülke düşünün ki; O ülkenin kendi savcısı kendi askerinin kozmik odasına “gizli” diye alınmaz. Tecrübeli siyasetçinin dediği gibi: “Devletin zirvesinde birileri bizim bilmediğimiz bir şeyler biliyor. Ama o bildiklerini de açıkça birbirlerine söylemiyor. Şüphe hâkim...”
* * *
Mehmet Y. Yılmaz / Hürriyet
Genelkurmay ciddiye alınmadı
Genelkurmay’ın açıklaması savcılık tarafından ciddiye alınmadı. Elde tutuklama ve arama kararı vermeye yetecek ciddiyette bir kuvvetli şüpheyi haklı çıkaracak maddi delil varsa, o iki subay en başında neden serbest bırakıldı?
* * *
GÜNÜN SORUSU
Çekişme yok da kurumlar arası güvensizlik de mi yok? Genelkurmay’ın kozmik odalarında saatler boyu arama yapan savcılar suçlu arıyorlar..İyi de yapıyorlar da.. Aradıkları.. Bireysel suçlu mu? Kurumsal suçlu mu?
l Mehmet Tezkan / Milliyet
* * *
Kara kutu aralanıyor
İlk defa -şükürler olsun- sivil savcı ve hâkimler, zaman zaman “Kontrgerilla” diye de adlandırılan Özel Harp Dairesi’nin ya da Özel Kuvvetlerin içine girdi.
Seferberlik Tetkik Dairesi komünizmle mücadele diye işe başladı ama komünizm tehlikesi ortadan kalkınca, bu yapı, “millileşti” “Ergenekonlaştı”
Evvelki gün gerçekleştirilen operasyon, tarihimizin karanlıkta kalan bazı sayfalarını aydınlatacak çok önemli bir adımdır. “Kara Kutu”, tam açılmasa dahi aralanıyor. l Nazlı Ilıcak / Sabah
* * *
Polis devleti olmasın
Türk Silahlı Kuvvetleri, bünyesindeki bu şaibeli yapılaşmayı sorgulamalı, yargılamalı, temizlemeliydi. Bunu yapmadı. O yüzden de iddialardan kurtulamadı.
Şimdi onun yapmadığını Hükümet, yargı ve polis yapıyor. Ben şahsen o kapının paslı mührünün kırılmış olmasından memnunum.
Sorun şu ki; onun yerine, Hükümet’i payidar kılacak bir “polis devleti” kurulmasını da istemiyorum. Düzü yok mu bunun?
l Can Dündar / Milliyet
* * *
MİNİ YORUM
Dejavular ülkesinde...
Ne zaman “Acaba bundan sonra ne olacak?” desek, tarihten birkaç yapak çıkarıp “Ne var canım tahmin edemeyecek, alın işte burda yaşanmışı var” diyebildiğimiz bir ülkede yaşıyoruz. Buna rağmen siyasinin, gazetecinin, kahvehanede dünyayı şekillendiren adamın tahmin hanesi bu kez “0” çekiyor. At izinin it izine karışmasından mı? Yoksa dilimizin aklımıza geleni söylemeye varmıyor olmasından mı?