"Al Sana Demokrasi"
Türkiye’de devletin ve demokrasinin kendisini koruma sorunu vardır. Demokrasi adına birileri rahatlıkla terörizm savunuculuğu, yıkıcılık, bölücülük ve bozgunculuk yapabilmektedir. Hukuk adına hukuk çiğnenmekte, insan hakları adına insanlar mağdur edilmekte, demokrasi adına demokrasiye saldırılmaktadır.
Hak ve sorumluluklar istismar aracı olduğu anda özgürlüğün değil zulmün aracı haline gelmiş olur. Son zamanlarda Türkiye yüce ve kutsal kavramların istismar edildiği bir laboratuvara dönmüştür. Son dönemlerde AB’ye uyum bozulur korkusuyla her türlü bozgunculuk, yıkıcılık ve bölücü tahrik görmezlikten gelinmeye çalışılmıştır. Bölücüler ses çıkar(a)mayan Türkiye’de iyice gemiyi azıya almışlardır.
İş o noktaya varmıştır ki, hiçbir milli kaygı ve duyarlılığı görülmeyen Posta Gazetesi bile son gelişmelere adeta isyan etmiştir. Posta Gazetesi 7 Şubat tarihinde “Al Sana Demokrasi” diye bir manşet atmış ve altına da şunları yazmıştı: “Mehmetçik yerleri tespit edilen 85 PKK’lı teröristi etkisiz hale getirmek için dün Cudi ve Gabar dağlarının sol yamacındaydı. Aynı saatlerde, aynı dağların sağ yamacındaysa DTP’liler ellerinde Apo Posterleri ve terör örgütü PKK’nın bayraklarıyla eylem yapıyordu. Mehmetçik ” demokrasi gereği “ DTP’lilere müdahale etmedi”. Demokrasiyi, insan haklarını, ifade özgürlüğünü, etnisiteyi, inancın teröristler ve destekçileri tarafından nasıl istismar edildiğini bazı basın yayın organları daha yeni keşfetmiştir. Hâlbuki yaygın medyanın da yardımıyla başından beri bütün azınlıkçı, etnikçi, “soykırımcı” , yıkıcı ve bölücü odaklar masum ve asil kavramları haince eylemler için kullana kullana kurumsallaştırmışlardır. Buna rağmen bu gazetenin geldiği bu aşama önemli bir gelişmedir.
DTP’liler dağda, inde ve sınır ötesinde terör ezildikçe ne yapacaklarını, ne söyleyeceklerini şaşırmaktadırlar. Dayandıkları kanlı zemin ayaklarının altından kaydıkça tehdit yağdırmaya devam etmektedirler. Bebek, yaşlı, kadın, asker demeden insan olan her kese ve her yere saldıran sapkın bir terör örgütünün bu siyasi uzantıları iyice azıttılar.
“PKK terör örgütü değildir”, “Sayın Öcalan” sözlerini sözde Siyasi Partiler Yasası’na göre faaliyet gösterdiği sanılan bir partinin temsilcileri söylüyor. Onlar aslında “PKK terör örgütü değildir” derken, aynı zamanda da DTP’nin de bir siyasi parti olmadığını söylemiş oluyorlar. Onlar bu sözleriyle doğrudan asker şehit etmek ve insan öldürmek için dağa çıkardıklarının kentteki siyasi uzantıları olduğunu kanıtlamış oluyorlar.
DTP Genel Başkan Yardımcısı Kamuran Yüksek’in, Tunceli’de 30 Haziran 2006 tarihinde intihar saldırısı yapan ve 7 askerin şehit, 33 askerin de yaralanmasına neden olan PKK’lı ’Canlı bomba’’Zilan’ kod isimli Zeynep Kınacı’yı ’özgürlük eylemcisi’ olarak ilan etmesi de aynı anlama gelmektedir.
Terör örgütü adına konuşuyor intibaını veren Aysel Tuğluk’un sözleri de manidardır. O da diyor ki, “Kürtler federasyonu da, ayrılmayı da tartışabilir, bu da en doğal haklarıdır” devamla da “üç ay sonra büyük çatışmaların yaşanacağı” kehanetinde bulunuyor. O da kanlı örgütün kendilerine gönderdiği mesajları psikolojik savaş çerçevesinde korku yaymak için halka aktarıyor.
DTP’nin bu kendini bilmez tahrikçilerinin öğrenmesi gereken çok şey vardır. Bunların başında da, bu ülkenin bölücülerin sayesinde bütünlüğünü sürdürmediği gerçeğidir. Aksine Türkiye, DTP gibi bölücüler ve onların tarihi ağababalarına rağmen birliğini ve bütünlüğünü sürdürmektedir. Mağdurluk maskesini kanlı eylemleri için kullanan bu iflah olmazlar, en büyük kötülüğü temsil ettiklerini söyledikleri insanlara yapmaktadırlar. Ülkenin güvenliğinden ve bütünlüğünden sorumlu olanlar demokrasiyi ve devleti korumak gibi bir görevleri olduğunu artık fark etmeliler. Posta Gazetesi bile olan bitene “Al Sana Demokrasi” diye isyan etmişse, sorumlu birilerinin bu konuda harekete geçme zamanı gelmiş demektir!