AKP'yi ürküten suskunluk!..
Hiç kuşkusuz şiddetin o derin sarmalı geride kaldı...
Hakkari'de, Mardin'de, Diyarbakır'da "bağımsız" merkezler oluşturmak, "özerklik" peşinde koşmak, "Sur" dibinde "hendek" kazmak, pusular, patlamalar ve intihar saldırılarının derin gafleti dağılıyor giderek...
Sözde "eylemsizlik" tuzağına düşerek, PKK'yı adeta devlet katında ağırlayan AKP'nin, örgütü Oslo'da itihbaratçılarla masaya oturttuğu ve Habur'da çadır mahkemelerinde yargılamak için, otobüsler üzerinde -davul zurnayla- karşıladığı o dönemin sonuçlarını tüm Türkiye çok acı biçimde yaşadı...
Teröre ve destekçilerine verilen taviz devletten gaflet koparılmışcasına, çift taraflı bir ihaneti memlekete dayattı ve Habur'da otobüslerden inen teröristler ne yazık ki Diyarbakır'ın ortasında "özerklik" oyunuyla başkaldırdı...
İşte o vahametin ardından yaşanan kanlı olaylarda yüzlerce asker ve polis şehit oldu... Yani, AKP tuzağa düştü, devlet oyuna geldi, Türkiye Cumhuriyeti de seyretmek zorunda bırakıldı!!!
O vahim seyir sırasında, Diyarbakır'ın Lice ilçesinde, birliklerine dönen askerler, kendilerine tüküren terör yandaşlarının ağır hakaretlerine ve saldırılarına maruz kalınca toplumda da infial başladı...
O tükürükler mi utandırdı devleti, o saldırılar mı kendine getirdi AKP'yi bilinmez ama teröre verilen tavizin nelere yol açabileceği, dehşet verici biçimde ortaya çıkmıştı...
Evet; 2016 yılının Mart ayında sonlandırılan "hendek" terörünün sonuçlarını herkes biliyor... Yüzlerce şehit, öldürülen binlerce terörist, yakalanan onbinlerce militan, özellikle Diyarbakır-Bingöl-Lice üçgeninde ele geçirilen TIR'lar dolusu silah-mühimmat-uyuşturucu, Hazine'nin uğradığı milyarlarca liralık zarar ve en önemlisi de siyasetin gafleti ve ihanetinde, devletin zedelenen itibarı...
Şah damarda saklanan gizem!..
AKP şimdi FETÖ ile mücadele ederken bir yandan da "özerklik - eylemsizlik- barış" nidaları altında palazlanan, "şiddeti dayatma politikaları"nın zalim sonuçlarını bertaraf etmek için PKK'yı yok etmeye çalışıyor...
İşte İçişleri Bakanı Süleyman Soylu da zaman zaman yaptığı açıklamalarda, PKK'nın nasıl da darbe aldığını ve askeri gücünün önemli ölçüde nasıl yok edildiğine dikkat çekiyor...
Örgütün son dönemde içine düştüğü sessizlik, lider kadronun gizemli biçimde ortadan yok olması PKK'nın önemli ölçüde enterne edildiğini gerçekten gösteriyor... Önceki gün de şöyle diyor Süleyman Soylu;
"31 Mart'taki seçimi beka seçimi... HDP'li belediyelere kayyum atayarak PKK'nın şah damarını kestik!.. Dertleri belediyecilik yapmak değildir, o damarı yeniden açmaktır... İşte dağlarda 15 bin terörist vardı. Bugün kaç tane var? 700... Hiç merak etmeyin onların da iflahını keseceğiz, kalanların da..."
AKP iktidarı 31 Mart seçimleri yaklaşırken "Habur" rezaletini ve çadır mahkemeleri skandalını unutmuşçasına, HDP üzerinden CHP ve İYİ Parti'ye saldırarak puan toplamaya çalışıyor ama nafile...
Zaten AKP, Kürtlerle PKK'yı ayırt etme becerisini gösterebilseydi, siyaset bugün bölücülük oyunlarından beslenemez hale gelirdi...
Erdoğan neyi bekliyor?..
Gelelim yazının başlığındaki "suskunluk" meselesine ve o sessizliğin ardındaki derin kuşkuya!..
Şüphesiz o kuşkunun ilk basamağında PKK var; Söyler misiniz, örgüt gerçekten önemli ölçüde çöktü mü, yoksa Suriye tuzağına mı çekti askeri gücünü?..
Peki; Murat Karayılan'dan Cemil Bayık'a kadar örgütün üst düzey yöneticilerinin içinde bulunduğu "sessizlik" ve bundan kaynaklanan kuşkulu gizemin asıl sebebi nedir acaba?..
İşte yazının başında dikkat çekilen "suskunluk" da burada başlıyor... Türk basınında "fikri takip" geleneği biraz olsun yaşatılmış olsaydı, bu soruyu benden önce başkaları sorardı...
O halde soralım bakalım, nerede Erdoğan'ın haftalar önce dile getirdiği o gizemli "müjde" acaba?..
Bu sorunun yanıtı için Erdoğan'ın 25 Aralık 2018 de, TBMM'deki grup toplantısında yaptığı şu heyecanlı konuşmaya dikkat çekmek lazım;
"Bölücü örgütün Meclis'teki taşeronlarının asıl karın ağrılarının farkındayız. Bunun için onların söylediklerini, hakaretlerini, çirkefliklerini dikkate almıyoruz. Onların, Kandil'deki terör baronlarından icazet almadan tek bir kelime dahi edemediklerini, edemeyeceklerini gayet iyi biliyoruz... Şu anda açıklamıyorum. Bugün, yarın sizlere bu konuda da önemli müjdeler verebiliriz. Onlardan demokrasimiz adına bir katkı beklemiyoruz. Meclis'te bulunma sebepleri Türkiye'nin önünü açacak projeleri sabote etmek olanların milletimizin birlik ve beraberliğine katkıda bulunması mümkün değil. Bölücü örgütün siyasi uzantılarının rahatsız olmaları gayet normal..."
Ülkenin cumhurbaşkanının bu konuşmasını dinleyenler haftalardır o "müjde"nin ne olduğunun açıklanmasını bekliyor!..
Erdoğan'dan ve AKP den ses çıkmayınca, o "müjde"nin sınır ötesinde PKK'ya karşı yapılan "çok önemli bir operasyon"un sonuçları olduğuna ilişkin gizem de havada kalıyor!..
Devletin aylar önce başlattığı "Kandil Dağı" operasyonu fiyaskoyla mı sonuçlandı; yoksa Erdoğan, beklettiği o "müjde"sini 31 Mart seçiminde mi kullanacak?..
Basın; yandaşlaşma çukurunda siyasetin gizemli "müjde"leriyle ilgili de "fikri takip" yapamaz hale gelebilir ama PKK'ya savaş açan İçişleri Bakanı Soylu bu soruya yanıt verebilir mi acaba?.. Noldu Erdoğan'ın PKK ile ilgili "müjde"si?..