AKP’nin tek hayırlı tarafı: Liboşlar mümin oldu!
Paparazzi kameralarını çağırıp poz vere vere umre’ye gitmişlerdi, şimdi oruç’a merak sardılar.
***
Bi sosyetik dergi mönü vermiş mesela...
İftarda, önce hurma, sonra fesleğen yağıyla tatlandırılmış minestrone çorba, roka yaprakları ve kurutulmuş domates püresinin yanında balsamik sirke ve limon soslu sızma zeytinyağı gezdirilmiş dana carpaccio, tazerozmarinle sarılmış ve karemelize edilmiş tavuk göğsü fırın, üstüne, nane ile dinlendirilmiş franbuaz soslu pannacotta... Sahurda, brokoli çorbası, zeytinyağlı Brüksel lahanası, sote mantar ve graten soslu küp patatesler yanında,marine edilmiş jülyen dana bonfile veya tercihan, iceberg yapraklı ızgara levrek fileto, bir çay bardağı light yoğurt, üstüne ananas kompostosu.
***
Peki ya pide?
Kepekli... Kroton şeklinde.
Sanırsın, Buckhingham hidayete erdi, Prenses Keyt Midıltın oruç tutacak.
Suşi öneren bile var.
***
Tiviler de bi acayipleşti...
Kiminde dünya Kuran-ı Kerim okuma şampiyonu hafız, kiminde dünya ezan okuma şampiyonu müezzin, kimindeAvrupa şampiyonu finalisti imam filan. Bu nedir arkadaş...
Alt tarafı nefsimizi sınamak için niyet edeceğiz, olimpiyata mı katılıyoruz?
***
Din adamlarına sorular desen...
Kan versem orucum bozulur mu?
İğne yaptırabilir miyim?
Kalp hapımı alabilir miyim?
Diyalize girsem orucum n’olur?
Eskidendi.
Şimdi artık...
Güneş kremi sürebilir miyim?
Niyetliyken ağda caiz mi?
Pedikür orucu sakatlar mı?
Sahurdan önce sevişebilir miyim? Fransız öpücüğü orucu
bozar mı? Güzel kardeşim, kamasutra profesörü değil ki bunlar, ilahiyat profesörü...
***
Şaka bir yana, bin yıllık gelenek davul’u bile perküsyon’a çevirdiler. Geçen akşam maç seyrediyorum, devre arasında reklamlar girdi, Burhan Öçal’ı ramazan davulcusu yapmışlar iyi mi... Cazcı ayarlayıp, Kadir Gecesi mevlüt de okutur bunlar.
***
Oldu olacak, iftar topunu da kendinize uydurun bari. Malum, özellikle gençlerimizin yanında değil dandik iftar topu,atom bombası bile patlatsan, ruhları duymaz.
Tiwitır’dan yayınlayın.
Yılmaz Özdil Hürriyet
+++
Ağlamayanı vekil
yapmayacaklar
İktidar partisine bakıyorsunuz; ağlamayan adamı vekil yapmıyor neredeyse... Son olarak da Meclis Başkanı...
Gazilerle şehit ailelerine Meclis’te iftar yemeği vermiş ve bu yemekte duygulanıp ağlamış...
Tabii, kameraların önünde!
Oysa... “Analar ağlamasın” diye sözde açılımlar yapanların... O şehitleri katleden teröristlerin sınır kapısında kahraman gibi karşılanmalarına göz yumanların...
Ve aynı katillerin, her gün yeni şehitler ve şehit anaları yaratmasını beceriksizlikle, basiretsizlikle izleyenlerin ağlamaya hakkı yoktur.
Ağlamayan Sayın Çiçek...
Sizin işiniz ağlamak değil, halkın yüzünü güldürmek...
Mustafa Mutlu Vatan
+++
Bölecek sanırken o PKK ile birleşmesin
Sosyalist Kürdistan Partisi eski Genel Başkanı Kemal Burkay hükümet girişimiyle İsveç’ten kalktı, Türkiye’ye indi.
Kürtler için federasyonu savunan Burkay’ı daha gelmeden yandaş basın göklere çıkardı.
Atatürk Havalimanı’na inen Burkay’ı, İstanbul Vali Yardımcısı “Kürtçe” konuşarak karşıladı!..
Burkay, Türk hava sahasına girer girmez Başbakan Yardımcısı ona twitter’den “Hoş geldin” mesajı attı!...
AB Başmüzakerecisi Egemen Bağış, Federasyoncu Burkay’ı kabul etti ve ona hediyeler verdi!
Kültür Bakanı Ertuğrul Günay koşa koşa Burkay’ın oteline gitti. Odasına kapanıp, “baş başa” görüşme yaptılar. Sonra otelin toplantı salonunda basın toplantısı düzenlediler. Duvarda Mustafa Kemal Atatürk resimli bayrak asılıydı. Burkay, Atatürk’ün resmi önünde konuşursa incinebilirdi! Atatürk’ün resmini Türk bayrağı ile örttüler...
Eski bakanlardan, yazar Rıfat Serdaroğlu soruyor:
- Valilik makamı, devleti yani Cumhurbaşkanı’nı temsil eder. Ciddi bir devletin kuralları vardır. Devleti temsil eden bir Vali Muavini’ne, hiçbir resmi görevi olmayan bir kaçağı, bir militanı karşılama görevini kim verdi?...
- Vali Muavinliği gibi devletin önemli bir makamını temsil eden bu adam, hangi hak ve yetkiyle, gelen kişiyi “Kürtçe” konuşarak karşılıyor? Bu adam Türkiye’nin Vali Muavini mi, yoksa olmayan Kürdistan’ın Vali Muavini mi?...
Şimdi umut Kemal Burkay’ın Kürt hareketini barışçı noktaya çekeceği yönünde... Ama hareketi böleceği sanılırken o PKK ile birleşirse kimse şaşırmasın... Olacağı o...
Melih Aşık Milliyet
+++
Yan duran komutan kazanır!
Gördünüz; Hayrünnisa Gül’ün elini sıkmayan paşa pasif göreve gitti...
Başbakan geçerken ayağa kalkmayan komutan hapiste...
Başbakan siperde sindiğinde ise oturmayan komutan içeride... İnsan şaşırır; otursun mu kalksın mı?..
İkisinin arası yan dursan...
Yine kızıyor: “Askerlik yan gelip yatma yeri değil...”
Bekir Coşkun / Cumhuriyet
+++
SİZDEN GELENLER
Nasıl bir baharsa?!
Adına ARAP BAHARI dediler
Nasıl bir baharsa? Bahar da tabiat yeşerir, canlanır, güzelleşir. Bu bahar ise yakıp-yıkmakta, barut kokmakta, gözyaşı dökmekte! (...)
Sayın Gül, gürlüyor ve
“Suriye’deki olaylara sessiz kalamayız. Bu iletişim çağında herkesin gözü önünde cereyan eden bu şiddete tepkisiz kalmamız mümkün değildir.”
Herkesin gözü önünde yapılmasaydı, gözümüzü kapatacak ve görmeyecek miydik insanlık suçunu?
Ne yapacağız?
Suriye’ye ve dünkü kankamız Beşşar Esad’a savaş mı ilan edeceğiz?
Sayın Dışişleri Bakanı A. Davutoğlu fırtınalar koparıyor ve esiyor, “Her gün 100’den fazla katliam olursa Suriye’ye tepkisiz kalamayız.” Ne yani nasıl bir tepki göstereceğiz? Suriye’nin tozunu dumana mı katacağız?
Generallerini içeri tıktığınız TSK ile Suriye fatihliğine mi soyunacağız?
Ne oldu da düne kadar dost ve kanka bildiğimiz bu ülkelerin liderlerine karşı sırt çevirip arkalarından vurmaya çalışıyoruz? Sebebi hikmeti
ne ki?
Bu muhteremlerin, TBMM’ne girmeyerek Diyarbakır’da toplanan ve özerklik ilanına çalışan BDP’lilere tavır koymaları gerekmez miydi?
Son dört haftada 33 vatan evladını “ŞEHİT” eden PKK terörüne karşı sert bir demeç veremezler miydi?
Yine Türklere karşı katliama kalkışan ve 200’den fazla Türkü şehit eden ÇİN’e karşı bir tepki, bir tavır gösteremezler miydi?
“Biz Karabağı aldık sizlerde Ağrı’yı alın” diye Ermeni gençlere ırkçılık, düşmanlık aşılayan Sarkisyan’a bir tavır koyamazlar mıydı?
Nazım Peker
+++
Taş da çürür
Böyle dedi kaya mezarını
temizleyen Rüstem Usta.
Taş da çürür.
İncir kokuşlu dar sokakları aştınsa,
görmüşündür...
Kıyıda, küçük bir çocuk taş atıyor
suya
Taş da çürür.
Eğil biraz, paslanmış kıyı babasına
tutunarak sark
Suyla rıhtımın birleştiği yerlere bak
Taş da çürür.
Kumsalda, çam tahtasını astarlıyor
sandalcı baba
Çocuk büyümüş; yüzme biliyor,
denizle oynamasını da
Yüreğim çürümez; gözyaşları
işlemez, kurşunlarınız da
Taş çürüsün.
Ali Cengizkan
Gönderen: Ufuk Erkıvanç
+++
Cem Özer, özerklik istemiş! Vay anam vay basınımızın en prestijli yazarları şöhreti azalan ve gündeme gelmek isteyen, reytingi düşük kişiyi yazmaya başladı!
Engin Balım
+++
Bizde bunlardan çok var
Şimdi moda Kemal Burkay. Kimmiş bu adam bölücü bir Kürt.Yandaş medyanın ısrarla 31 yıl değil de 376 ay diye yazdığı zaman diliminde yurt dışında imiş. Ne için gitmiş, nasıl gitmiş neler yapmış da gitmiş hiç tartışılmıyor, millet sıraya girmiş, bu bölücüye övgüler diziyor. Civanım bile twitter’inde öyle bir hoş geldin dedi ki adam bu zamana kadar gelmediğine vallahi pişman olmuştur. Şimdiden iki bakan tarafından kabul edildi diğerleri de sırada. Başbakan ve Cumhurbaşkanı tarafından da mutlaka kabul edilecektir. Leyla Zanalar hapisten çıktıklarında kendilerine dışişleri konutunda yemek verilmişti ya. Kemal Burkay’a da Çankaya köşkünde yemek verilir olur biter.
Selahattin Sekban
+++
“Ya ol ya öl noktası”
“Bana korkunç bir hastalık çeşidinden bahsettiler: Vücudumuz, dış tesirlere karşı hiçbir elem duymaz oluyor ve her türlü tembih imkânının dışına çıkıyor.
Hadise bir İngiliz Lordunda şöyle tezahür etmiş:
Ayağını şöminenin ateşine doğru uzatıp dalgın dalgın gazetesini okuyan İngiliz, bir de bakmış ki, ayağını dizlerine kadar alevler sardığı halde hiçbir şeyden haberi yok...
Müthiş bir his iptali...
Derin komayla bayılmaktan hatta ölümden beter...
İşte Türkiye’nin hali!..
Türkiye ilahi gazabı af kabul etmez mikyasta belirten bu, ne olduğundan habersizlik felaketi içindedir. Her tarafımız alev alev yandığı halde dalgın dalgın gazetemizi okumaktayız.”
İşte ülkenin hali aynen böyle... Yakın tarihte bir günde 13 şehit verdik. Aynı gün bölücü örgütün siyasi temsilcileri demokratik özerklik ilan ettiler. Hükümetten ses yok. Polisten, yargıdan, askerden ses yok... En acısı, Türk Milletinden ses yok. Sinir uçlarımız aldırılmış, tepkisizleştirilmişiz, ülkemizde özerklik ilan edip sözde meclis seçimi yapanlara sessiziz. Şehit haberlerini sıradan karşılıyoruz artık. Ve yine aynı noktadayız. “Ya ol, ya öl” noktasında.
Semih Bodur
+++
Söyleseler
inanmazdım...
1000’e yakın PKK’lı İran sınır karakolumuzu ele geçirmiş, Türk Bayrağı’nı indirip PKK bayrağını göndere çekmiş ve gelen geçeni kontrolden geçiriyor. Şaka değil gerçek...Ve medyamız koltuk derdinde. YAŞ’ta Başbakan masa başında tek başına oturuyormuş... Ne fark eder? İsterse masanın üstüne çıksın oturduğu koltuğu ile. İran sınırında karakol yerine bakkal dükkanı mı var?
Bu haber çuval olayından da beter! Onlarca tank, top, uçak operasyona gidiyor “süpürdük ” diye dönüyor. Bakıyoruz 9-10 PKK’lı öldürülmüş. Aramanıza gerek yok. Al sana 1000 PKK’lı. Mağarada değil, meydanda.
Önder Manoğlu
+++
İhanetin
getirisi
çoktur
Benim de hiçbir şeyim yok. Tabii senin benimle bir olmaman gerek. Sen elinden geldiği kadar bu ülkeye ve insanına ihanet için çırpındın. Emperyalist ülkelerin taşaronluğunu yaptın. Ben tam tersini. Benim hiçbir şeyimin olmaması gayet normal de senin hakkını yemişler be Burkayım. Ama merak etme, gördüğüm kadarıyla önün açıldı. İhanetin getirisi başladı; yakında her şeyin olur. Ömer Arslan