AKP’nin kilise açılımı sürüyor
Türkiye, her türlü dini inancın özgürce yaşandığı bir ülke olmalıdır. Bunu herkesten daha çok inanç sahipleri savunmalıdır. Ancak Türkiye’de son zamanlarda “tarihi” yapılara “ayin” için bir günlüğüne de olsa izin verilmesi ülkenin yeni bir açılım projesi ile karşı karşıya gelindiğini göstermektedir: Bu da kilise açılımıdır.
Bu konuda yorum yapmadan Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın konuya ilişkin icraatının basına yansıyan kadarını kısaca özetleyelim: Bakanlığın Van’ın Akdamar Adası’ndaki Ermeni Kilisesi’ne yılda bir kez ibadet izni vermesiyle birlikte, önceden izin alınarak ibadet yapılabilen müze ve ören yerlerinin sayısı 17’ye çıkmış. Bakanlığın inanç turizmi kapsamında Hıristiyanlarca ayin, dua, dini içerikli sempozyum gibi etkinliklerin düzenlenmesi için İzmir, Göreme, Antakya, Antalya, Mersin, Isparta, Manisa, Bursa, Trabzon ve Denizli de izin verilen yerler bulunuyor.
Dolaylı olarak ekümen!
Bu bağlamda hatırlanacağı gibi geçtiğimiz günlerde Sümela’da bir günlüğüne de olsa ayin yapıldı. Ortodoks dünyasından gelenlerin hınca hınç doldurduğu alanda Patrik Bartholomeos’a da ayini yönetmek düştü. Türkiye, fiili ve dolaylı olarak Bartholomeos’un “ekümenik” sıfatını tanımış oldu.
Bartholomeos bir yandan Sümela’yı seksen küsur yıl sonra, bir günlüğünü de olsa yeniden canlandırırken diğer yandan da CNN International televizyonunda belgesel nitelikli bir mülakatı yayınlandı. Mülakatta Türkiye’de Rum Ortodoksların sayılarının giderek azaldığına dikkat çekilen belgeselde Bartholomeos’un son patrik olabileceği iddia edildi. Buna gerekçe olarak Türkiye’nin patrik olmak için vatandaşlığı şart koşması, ancak olası adayların çoğunun Türk vatandaşlığı olmaması gösterildi.
Bartholomeos da, hükümetin müdahalesi nedeniyle seçimlerin özgür yapılamadığını savundu, ancak kendisinin son patrik olduğuna inanmadığını söyledi ve şunları kaydetti: “Umutluyum. Yunanistan’dan gelip Türkiye’ye yerleşmek isteyen bir çok genç var. Bu geçmişe göre ters bir akım.” Belgeselde Heybeliada Ruhban Okulu’nun kapalı olması nedeniyle, din adamı da yetiştirilemediği ifade edilmiş.
Gözler Akdamar kilisesinde!
Basına yansıyan haberlere bakılırsa dünya gözünü 19 Eylül 2010 tarihinde Van Akdamar Kilisesi’nde yapılacak ayine çevirmiş durumdaymış. Konuya ilişkin Ermeni Patrikhanesi Genel Vekili Başpiskopos Aram Ateşyan, ayinden önce kilisenin tepesine haç konulmayışını eleştirenlere karşı da “Keşke haç konulsaydı ama art niyet görmüyoruz. Burada bir hoşgörü vardır, art niyet görmüyoruz, bu yüzden de ses çıkarmıyoruz, bir şey demiyoruz. Kaldı ki biz devletin adıyla bütün cemaate bildireceğiz ki, ayinden sonra en kısa sürede koyulacak bu haç diye”.
Başpiskopos Aram Ateşyan, haçın kilise kubbesine konması için gerekeni yaparak ve haçı Mart ayı ortasında Van’a göndermiş. Kültür ve Turizm Bakanlığı yaklaşık 2 ay önce kilisenin tepesine haç konulması kararını almış ve Van Valiliği’ne bildirmiş. Ancak haçın kilisenin tepesine konması için yeterli zaman kalmamış. Haçın referandum nedeniyle bekletildiği ancak referandumdan sonra da kilisenin tepesine takılması için yeterli zaman kalmadığı yönünde görüş bildirilmiş. Yaklaşık 150 kilo ağırlığındaki haçın takılması için kilise etrafına iskele kurulması gerekiyormuş.
Sıra Ayasofya’da
Haber Türk Gazetesi 11 Eylül 2010 tarihinde “Ayin Sırası Ayasofya’da” manşetini atmış. Haber aynen şöyle: “1935’te müzeye çevrilip namaz ve ayinlere kapatılan Ayasofya; Tarsus’ta Aziz Paul Kilisesi, Trabzon’da Sümela Manastırı ve Van’da Akdamar Kilisesi’nin ibadete açılmasıyla gündeme geldi. Uluslararası Ayasofya Derneği, Ayasofya’da ibadet için Başbakan’a mektup yazdı. İzin istemek yerine, “17 Eylül’de ibadet edeceğiz, siz de duaya gelin” dedi. Kültür Bakanı, “Hiçbir dine izin yok” cevabı verdi”.
Aziz okurlar, Türkiye’nin nereye sürüklendiği konusunda yorum yapmaya gerek var mı?