AKP'nin başına taş mı düştü?.. - Mehmet FARAÇ
AKP medyasının dünkü manşetleri bayram yeri gibiydi!!!
Sanki Avrupa Birliği'ne girilmiş gibi coşkulu manşetler atmıştı iktidarın gazeteleri!..
Manşetlerin bir tarafında Mısır'la 8 yıl sonra iletişime geçilmesi, diğer tarafında ise küçük esnafa vergi muafiyeti de getiren yeni sosyo ekonomik kararları duyurmuşlardı...
Mısır meselesi ve Erdoğan'ın "ekonomik reform" dediği kararları duyunca aklıma bir tek soru geldi; "AKP'nin başına taş mı düştü?.."
Evet; ne olmuştu da AKP 8 yıl sonra durup dururken düşman ilan ettiği Mısır'a el uzatmıştı?..
AKP'ye muhalefet eden dinci bir gazete,
Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu'nun, "Türkiye ile Mısır arasında istihbarat ve dışişleri bakanlıkları düzeyinde temaslar ön koşulsuz başladı" sözlerine yer verirken, haklı olarak şu soruları da sormuştu;
"Mısır'la ilişkileri Sisi karşıtlığı üzerine oturtan Ankara, diyalog kapısını kapatıp iki devlet arasındaki ilişkiyi dondurdu. Konu iç politika 'malzemesi' oldu. Ancak mitinglerde, meydanlarda en yüksek sesle 'Firavun Sisi' diye haykırılması ne Mursi'yi kurtardı ne de Türkiye'nin çıkarlarına hizmet etti. Sekiz yıl sonra Kahire'yle temasların yeniden başladığı duyuruldu. Geride 'Fayda değil zarar gördüğümüz politikayı bunca yıl neden sürdürdük sorusu kaldı?.."
Sırada Suriye ile barış var!..
AKP medyası sadece iktidarın dış politikada, Mısır'dan sonra Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan'la da devam edecek olan (ve belki de Suriye'yi de kapsayacak) ilişkileri düzeltme atağına dikkat çekmemişti...
İktidara geldiğinden bu yana dar gelirliyle birlikte esnafı da enflasyon ve ağır vergilerle ezen iktidar, acaba ne olmuştu da 850 binden fazla iş yerine vergi muafiyeti getirme kararı almıştı?..
Corona salgınının adeta yerle bir ettiği esnafın bir yıl sonra hatırlanması da tıpkı -Mısır'la ilişkiler konusundaki şaşkınlık gibi- aynı soruları gündeme getirdi;
"Enflasyon, ağır vergiler, piyasa darboğazı, dövizdeki çılgın yükseliş ve icra- iflaslar özellikle küçük esnafı mahvederken iktidar neredeydi?.. AKP'nin aklı bir yıl sonra mı başına geldi?.."
Son anket ve İYİ Parti...
AKP'nin iç ve dış politikadaki atakları ile son "ekonomik reform" kararları muhalefette de şaşkınlık yarattı...
Muhalefet kanallarında her gün ekran karşısına geçen 4-5 kişi sanki AKP yerlebir olmuş gibi topluma gaz verse de, hiç kuşkunuz olmasın bugünkü ve yarınki muhalif gazetelerin manşetinde, köşelerinde, hatta televizyonlarında da aynı hengame sürdürülecektir; "Erken seçim geliyorrrrr!.."
Oysa defalarca dikkat çektik ki, medyadan ekonomiye, bürokrasiden iş dünyasına kadar her kesimi elinde tutan AKP'nin kısa sürede seçime gitmek gibi bir derdi yok...
Zaten bu kadar gücü elinde bulunduran, üstelik sefalet batağındaki yurttaşlardan da -nedense- yeterli sert tepkileri almayan bir partinin durup dururken seçime gitmesi siyasi şaşkınlık ve intihar olurdu...
İşte bu iddiayı güçlendirecek gerekçeler son anketlerde de bir kez daha dışa vurmuştu...
Önceki gün açıklanan bir araştırma, CHP'deki gerilemeye ve İYİ Parti'deki yükselişe dikkat çekmişti...
Hem bünyesinden çıkan yeni partiler, hem de İYİ Parti'nin sokağa hakim olmaya çalışması ana muhalefeti geriletirken, üzerinde düşünülmesi gereken "asıl konu" AKP'nin halen nasıl olur da "yüzde 35" bandında durabilmesiydi!..
Avrasya adlı bir şirketin son anketine göre; kararsızlar dağıtıldıktan sonra AKP yüzde 35,4,
CHP yüzde 22,
İYİ Parti yüzde 16,5,
HDP yüzde 11,3,
MHP yüzde 8,3 bandıydaymış...
DEVA,
Gelecek ve
Saadet Partisi'nin toplam oyu ise 5.3 civarındaymış..
Boşluk, atak, kaygı!..
Evet; bir kez daha vurgulayalım ki, Türkiye'de siyaseti iyi okuyan çevrelerin, sosyologların, siyaset bilimcilerin ve araştırma şirketlerinin üzerinde durması gereken "asıl konu", milleti mahveden 18 yıllık tek parti iktidarında, İYİ Parti'nin son dönemde yükselişe geçmesi, CHP'nin ise yerinde sayması değil, AKP'nin tüm bu yıpranmışlığa ve içinden iki parti çıkmasına rağmen anketlerde halen nasıl olur da (!) yüzde 35-38 bandında olabilmesi!..
Anketler doğruysa (!) dünya siyasetindeki değişimin tam tersine olan bu tuhaf gidişat nedense bir tek Türkiye'de yaşanıyor olmalı...
Neredeyse dünyanın her tarafında halkı sefalete, ülkeyi ekonomik bunalıma sürükleyen partiler iktidardan düşerken ve millete öncülük eden siyaset iktidara gelirken, Türkiye'de özellikle ana muhalefetin bir türlü beklenen atağı yapamaması araştırma konusu...
Gelelim iktidar gazetelerinin dünkü manşetlerini bayram yerine çeviren, AKP'nin iç ve dış politikadaki yeni kararlarına...
Bunun iki gerekçesi var; Birincisi AKP yeni Anayasa çalışmalarının altyapısını hazırlıyor, ikincisi de, özellikle iç siyasette giderilemeyen "seçenek" çıkmazını kendisi için halen avantaj olarak görüyor...
Özellikle ana muhalefette, bırakın atağa geçilmesi; tam aksine -kurulacak üçüncü partiyle- ve ideolojik savrulmayla giderek artan bölünmenin büyüttüğü kahredici "seçeneksizlik"ten de güç alıyor AKP...
Velhasıl; bir muhalefet partisinin halen yüzde 30'u bulamayışının boşluğunda -iç ve dış politikadaki son girişimleriyle- ataklar yaparak, kaybettiği tabanı geri almaya çalışıyor AKP...