AKP'nin arkasında mı kenetlenelim?
24 Kasım Öğretmenler Günü bugün...
Böyle bir günde öğretmenlerimizin sorunlarını konuşabildiğimiz; okullarımızın, yurtlarımızın fiziki şartlarını masaya yatırabileceğimiz ulusal çapta bir sempozyum düzenleyebilseydik...
Eğitimdeki iyileştirmelerin nasıl yapılacağını, 3. Dünya ülkelerinin gerisine düşen eğitim başarısızlığından nasıl kurtulacağımızı tartışabilseydik...
Millî Eğitim politikalarının gelecek 5 ve 10 yıllık süreçlerde nasıl şekillenmesi gerektiğine ilişkin bir yol haritası hazırlayabilseydik...
Ancak ne mümkün!
NATO'su, FETÖ'sü, Zarrab'ı, PYD'si, Suriye'si derken işler tam anlamıyla arapsaçına döndü.
Bu tür krizler artarak devam edecek gibi gözüküyor.
Özellikle ABD'deki Zarrab Davası ilerleyen günlerin en önemli konusu olacak.
Çünkü AKP Hükümeti, olayı önce kendi üzerine alıp sonrasında da millî bir mesele haline getirmek istiyor.
Yandaş medya da yangına körükle gidiyor.
Özetle deniyor ki: "ABD, Türkiye'ye hem siyasi hem ekonomik operasyon yapıyor. Ekonomik kısmı Halkbank üzerinden yapılacak, siyasi kısmı ise Zarrab'ın itiraflarıyla Erdoğan'a yönelik olacak. Mahkemeler görüldükçe işi daha da ileri boyutlara taşıyacaklar. Eğer bu süreçte ülke içinde birileri hükümeti eleştirirse bilin ki onlar FETÖ ile iş tutanlardır. Hepimiz Erdoğan'ın arkasında birleşmeliyiz, kimseye yedirmeyiz..."
Zarrab'ın olası itiraflarını ciddiye alanları ABD'ye, FETÖ'ye hizmet etmekle de suçluyorlar.
***
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci de dün yayınlanan röportajında "Zarrab'ın itiraflara başlaması durumunda ne olur" sorusuna şu yanıtı verdi: "Ne olursa olsun canı cehenneme. Türkiye'ye ne zararı var bunu anlamıyoruz. Türkiye'ye ne zararı olur ne yapar. İtiraf etse ne diyecek. Ne itiraf edecek?"
Bu sözleri söyleyen Bakan Zeybekci, çok değil 2 sene önce Zarrab'a mücevher sektöründeki faaliyetlerinden dolayı "ihracat başarısı" plaketi veriyordu. Plaketi verirken kenarından tutan bir diğer isim ise dönemin Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş'tu!
***
Çuval hadisesi, PYD'ye verilen silahlar, Irak'ta PKK'nın beslenmesi, İncirlik Üssü...
Tüm bu olaylarda her zaman ABD'yi eleştirdik.
İşte son günlerin "ultra milliyetçi" yandaşları "çözüm süreci"nde PYD'ye "başkan" güzellemesi yapıyorlardı. ABD'nin tüm kirli planlarına ortak ol, memleketi bu noktaya getir; dara düşünce de "herkes bizim arkamızda olsun!"
Yok öyle arkadaş!
Yıllardır "millî dış politika" demekten ağzımız kurudu...
"Çözüm süreci büyük bir ihanettir" dedik, tehdit ettiniz.
"Gülen cemaati ile hükümet kol kola giremez, bunlar ABD'ye hizmet ediyor" dedik, dava üzerine dava açtılar.
Şimdi tüm bu süreçlerden geçenler, tüm bu mağduriyetleri yaşayanlar kendileriymiş gibi "ayaklar altına" aldıkları "milliyetçilik"e sığınarak demagoji yapıyorlar.
Hangi konuların "millî" olduğunu sizden çok daha iyi biliyoruz.
O yüzden ABD'deki Zarrab Davası'nda millî bir yön yoktur.
Mesele bu adama sahip çıkılması, plaketler verilmesi, her yerde onore edilip partili hale getirilmesi meselesidir.
***
Zarrab Davası'yla ilgili bir diğer tez de; mahkemenin FETÖ tarafından tezgâhlanması.
Evet, bu doğru olabilir. Ancak burada başka bir sorun daha çıkıyor.
FETÖ elebaşı Gülen, ne zamandan beri NATO'nun en önemli ikinci ordusuna sahip olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne tercih ediliyor?
Ciddiyetimizi, gücümüzü ne zaman kaybettik?
***
Ayrıca, Zarrab bu denli önemli ve güvenilmez biriyse neden başı boş bir şekilde dolanmasına izin verildi. Adam özel jetine binmiş, tatile gidiyor süsü vererek ABD'ye sığınmış! Üzerinden yıl geçmiş, jeton daha yeni düşüyor!
Netice olarak; bu yemek olmadı arkadaş! Kim bu zehir gibi yemeği yaptıysa, kim malzemesini aldıysa, kim tuzunu atıp kim karıştırdıysa şimdi onlar yesin bu yemeği...
Garibana, vatandaşa, vatansevere bu kirli yemeği ikram etmeyin, yemeyeceğiz!
Bizim için FETÖ neyse Zarrab odur, PYD neyse ABD odur. Hepsi de ülke aleyhine faaliyet gösteren farklı enstrümanlardır.