AKP’li yeğen kızdığı polislere kelepçe taktırdı!..
Siyasetçilerin boşalttığı Ankara’da gündem seçim meydanlarına kaydı ama korku imparatorluğunun uygulamaları günlük sohbetlerin ana konusu olmaya devam ediyor. Başkent bürokratları ile ne zaman oturursanız oturun sohbet önce “liderler nerede ne dedi”den başlıyor ardından herkes kendi duyduğu veya çok gizli kaynaklardan öğrendiği anketlerden bahsediyor. “Benim anketim senin anketini döver” kavgasına tutuşuluyor. Sonra masadaki gazeteci veya gazetecilere dönülüyor “siz halkın arasında dolaşıyorsunuzdur, size de anketler geliyordur. Sizce ne olur” diye soruluyor. Bürokrasinin temel özelliğidir; onlar iktidar kokusunu her zaman herkesten önce alırlar. Fakat bu sefer durum çok farklı; bürokratlar da savruluyor. Onca gelip gidenden ellerindeki saha bilgilerinden dahi “AKP kesin iktidar olacak” diyemiyorlar. Keskin bir kuşku kafalarını kemiriyor. 7 Haziran’ı sabırsızlıkla ve tedirginlikle bekliyorlar.
Bürokrat Ankara’nın değişmez kuralıdır;
“Bürokratlar içine konuldukları kabın şeklini çok çabuk ve çok kolayca alırlar.”
Bu girişi neden yaptım?
Bakmayın!.. Siz korku imparatorluğunun her gün bürokraside gerçekleştirdiği “paralel” gerekçeli kıyımlara, operasyonlara. Herkesin çok yakından bildiği bir gerçek var. Korku imparatorluğu kendine yüzde 100 tabi olmayan veya az bir parça itaatsizlik edeceğini hissettiği herkesi, malum şüphe ile görevinden uzaklaştırıyor. Kamuflaj “paralel.” İktidarın AKP polisi, AKP yargısı yaratma çalışmaları zaten ayyuka çıktı. Ama AKP’nin kendi bürokratları bile “hiçbir dönemde partizanlığın ve haksız uygulamaların bu kadar yaşanmadığını” açıktan itiraf eder hale geldi.
Ankara’nın önemli bazı üst düzey bürokratları ile dün bayram tatili boşluğundan faydalanarak biraraya geldik. Yukarıda bahsettiğim malum muhabbetleri yaptıktan sonra söz döndü dolaştı, korku imparatorluğunun memleketi ne hale getirdiğine dair uygulamalara geldi. Onlardan bir tanesini, Emniyet yöneticisinden işittiğimi sizlere aktaracağım. Olay, başkentin Yenimahalle ilçesinde yaşanmış;
“1 ay önce Vatan Caddesi’nde devriye görevi yapan ekibimiz 206 ... markalı aracı durduruyor. Araçta abartı egzoz var. Ama ne abartı! Resmen araca baca borusu takmışlar. Durumu gören ekip otosu aracı durduruyor; Vatan caddesi... kuruyemiş önüne trafik ekibi istiyor. Bu sırada ... kuruyemiş sahibi belediye meclisi üyesi imiş, dükkandan çıkıyor, ekipteki arkadaşlardan affetmelerini istiyor ’ceza yazmayın’diyor. Polis de ’hayır anons ettik ekip gelecek ceza yazacak’diye karşılık veriyor. Tartışma ilerleyince, bu adam ’ben AKP Meclis üyesiyim. Dayım Cumhurbaşkanı Özel Kalem Müdürü Hasan Doğan. Onun yeğeniyim. Size işlem yaptırmam, sizin yüzünden AKP’nin oyları düşüyor’diye ekibimize fırça atıp tehditler yağdırıyor. Daha da ileri gidiyor, yolun karşısında bulunan AKP ilçe başkanlık binasından gençleri çağırıyor ve hep birlikte polislere saldırıyorlar. Bunun üzerine takviye ekip gelince olay Karşıyaka Polis Merkezi’ne intikal ediyor. Saldırıya maruz kalan polisler elleri kelepçeli olarak Asayiş şubeye gasp büroya götürülüyor. İl Emniyet Müdürü’nün talimatı ile de 3 polis açığa alındı.”
Emniyet bürokratına “açığa alınan polisler paralelci mi” diye sordum. “Bildiğim kadarı ile değiller” dedi.
Eminim!.. Eğer dayınız AKP’li değilse bunun yüzlerce benzerine sizler de kendi memleketlerinizde şahit olmuş ve hatta bizzat yaşamışınızdır. Ama korkudan konuşamadığınızı tahmin etmek içinde kâhin olmaya gerek yok.
Sıradan günlük yaşantımızın rutin hadisesi değil mi bunlar?..
Peki, bu sıradan(!) olayı niye köşeye taşıdım?
Artık, Ankara’da “partili bürokratlar” da partizanca baskı ve haksızlıkların somut örneklerini açıktan konuşmaya başladılar da ondan.
Unutmayın!.. Ankara’nın bürokratı, giden iktidar ile gelen iktidarın kokusunu herkesten önce alır.
Yeni iktidar kabını görür gibiler!..