AKP’li vekiller MHP’ye geçer mi?
Sayın Cihan Paçacı, “AKP içerisindeki milliyetçi vekiller rahatsız. Kendilerine kapımız da gönlümüz de açık dedik, onlar da olumlu yanıt verdiler” dedi ya, AKP cephesinde bir tedirginliktir başladı.
“Olmaz” diyorlar, “Bizden MHP’ye kimse gitmez” diyorlar. “Niye?” diye sorduğumuzda, “E, biz yine iktidarız. MHP’nin baraj sorunu var” cevabı veriyorlar. Anlaşılan o ki, milleti “çantada keklik” görüyorlar, bu bir.
İkincisi: Bu cevaplar AKP’nin “kazanma odaklı” ve “ben merkezli” bir kimliğe büründüğünün apaçık tezahürüdür. Bu algıya göre bir kişi bir partiye giriyor ya da bir partiden başka bir partiye geçiyorsa mutlaka “bir şey olmak” veya “bir şey almak” için geçiyor, söylenen bu. Şaşırmamak lâzım. Seçim süreçlerinde elektriksiz köye buzdolabı, doğalgazlı eve kömür dağıtmaları demek ki bu yüzden. Öyle ya, seçmen niye oy versin? Madem AKP’li, ya cebine ya evine bir şey “peşin” girsin...
Bu zihniyete göre barajı aşamayacağı belli olan onlarca partiye oy veren ve o partilerde inanç ve idealleri uğruna siyaset yapan gönül erlerinin yaptıkları iş akılla mantıkla izah edilebilir bir iş değil. Hayret bir şey! Sanki Müslümanlar ’Kurban’ı etini yemek için kesiyor, namazı tansiyon düzenlemek ve kolesterolü düşürmek için kılıyor. Beyler, bayanlar; hani ideal diye bir şey vardı, öldü de duymadık mı yoksa?
Ne diyor Sayın Paçacı, “Kaderin cilvesi olarak AKP’de siyaset yapmak zorunda kalan ülkücü arkadaşlarımız” diyor. Bir kişinin AKP’de olması nasıl “kader” ise AKP’den MHP’ye geçmesi neden “kader” olmasın? Üstelik bir ülkücü, bir MHP’li için AKP’de olması, AKP’de kalmasıdır zor olan.. Genel Başkanınızın şehide “kelle” Öcalan’a “sayın” dediği bir ortamda bir ülkücü kendini nasıl hisseder, bir düşünün.
Yani asıl şaşılacak olan Paçacı’nın, “AKP’deki ülkücüler MHP’ye geçecek” demesi değil, AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik ve AKP Grup Başkanvekili Ayşenur Bahçekapılı gibi isimlerin, “AKP’den MHP’ye kimse geçmez, çünkü MHP’nin baraj sorunu var” demeleri, diyebilmeleridir.
İşin aslı nedir biliyor musunuz?
Eğer bir ülkücü AKP’ye geçerken ben vatanıma milletime bu dönemde bu parti ile hizmet edebilirim düşüncesi ile geçmiş ise o ülkücü için bugün önünde sadece iki yol vardır:
l. MHP’ye geçmek.
2. Bu mümkün değilse, siyaseti bırakmak.
Eğer bir ülkücü AKP’ye, ben milletvekili olacağım, bakan olacağım diye geçti, yani AKP’yi bir “gelir kapısı” olarak gördü de oraya öyle kapılandı ise, o zaman Hüseyin Çelik ve Ayşenur Bahçekapılı haklıdır; o kişiler AKP’den MHP’ye asla geçmezler, zaten geçmemeleri, MHP’nin de o kişilere açık kapı bırakmaması doğru olur.
Alttan alta nelerin yaşandığı, AKP ve MHP başta olmak üzere Türkiye’yi nelerin beklediğini tam olarak elbette bilemiyoruz. Ama gördüğümüz o ki MHP’nin işi zor. Hayır, zorluk derken baraj meselesini kastetmiyorum, bunu aklımdan bile geçirmiyorum. MHP kucaklaşma sürecini ülkücü camiadan milliyetçi, muhafazakâr diğer partilere doğru başarı ile tamamlayabilirse; öyle bir rüzgâr yakalar ki, asgariden ana muhalefet partisi olur.
İşte zor olan o rüzgâr sürecini başarı ile seçim gününe taşıyabilmektir.
Zira o rüzgârdan nasiplenmek isteyen AKP içindeki ülkücü ve milliyetçiler ve AKP artık kendilerine ihtiyaç duyulmadığını hissedenler MHP’ye çok daha fazla revaç gösterecek, bu revaç MHP çilesini AKP hışımlarından hışım beğenerek yaşamış ülkücülerde, “Yahu bunlar şimdiye kadar nerelerdeydi” tepkisi oluşturabilecektir.
Üstelik bu tepki haksız bir tepki de değildir.
Ama siyasetin böyle cilveleri de vardır.
İşte Devlet Bey başta olmak üzere MHP yönetimi için asıl zor olan “var olanı incitmeden” ve “gelecek olanı itmeden” bu süreci başarıyla tamamlayabilmektir. Gerçekten iğne ile kuyu kazmak gibi bir şey.
Esas olan elbette ki “AKP’den vekil” değil “AKP’den oy almak”tır.