'AKP’den aday olanın da...' dedi, Sanayi Bakanı oldu!

‘AKP’den aday olanın da...’
dedi, Sanayi Bakanı oldu!

Sanayi ve Ticaret Bakanı Zafer Çağlayan 22 Temmuz seçimleri öncesinde “AKP’den aday olursun
artık” diyen Erdal Sağlam’a aynen şu karşılığı vermiş: AKP’li olanın da, AKP’den aday olanın da, AKP’den aday oluyor diyenin de... Tamam mı?

22 Temmuz seçimlerinden önce çok şeyler yazıldı, çizildi ama, çoğu unutuldu gitti. Ancak öyle yazılar vardı ki dipnotlar düşüldü ve bir kenara kaldırıldı. İşte o yazılardan birisini Hürriyet gazetesi yazarı
Erdal Sağlam kaleme almış ve 19 Mayıs 2007’de köşesine taşımıştı. Sağlam, bugün bakanlık kolduğunda oturan bir ismin AKP’ye ver yansın edişini okuyucularıyla paylaşmıştı. Şimdi bu yazıyı virgülüne bile dokunmadan tekrar yayınlıyoruz:

İşte o yazı
Siyasi partilerin bugünlerde en önemli derdi, milletvekili aday listelerini oluşturmak. Bu kez “vitrin telaşı”, her zamankinden çok daha yoğun yaşanıyor. Çünkü siyasi partiler, bu seçimlerde her zamankinden daha fazla, “nasıl değiştiklerini”, ya da “nasıl toplumun tüm kesimlerini kavradıklarını” göstermeye çalışacaklar. Gelinen noktada kutuplaşmanın artık had safhaya ulaşmış olması, siyasi partileri “biz merkez partiyiz ve her kesimi kucaklarız” görüntüsü vermeye itiyor. Çünkü herkes biliyor ki; gerilim yaratan, toplumun her kesimini kavramayan, merkezin dışında görünen siyasi partiler, geniş halk kesimlerinden oy alamayacaklar...

Şüpheniz olmasın
İşte bu nedenle siyasi partiler bu kez, vitrin telaşını her zamankinden daha fazla yaşıyorlar.
Kimsenin şüphesi olmasın ki, vitrin telaşı, aday listelerinin oluşumu ile bitmeyecek. İster istemez bu telaş nedeniyle, kendisini uzun zamandır partilerine adamış, çalışmış şimdi milletvekili olmaya çalışan kişilerin çoğu devre dışı kalacak.
Bırakın yeni aday olacak partili milletvekili adaylarını, bizce şu andaki milletvekillerinin büyük bölümü de liste dışında kalabilir.

Vitrin kaygısı
İşte bu nedenle, siyasi partilerde kırgınlıklar yaşanacak, seçim sürecinde önemli performans beklenen bazı partililer küstürülecek, bunlara “iktidar olunduğu takdirde” denip, şimdiden milletvekilliği dışında yeni taviz sözleri verilip, ortalık yumuşatılmaya çalışılacak. Bu arada bazı yörelerde, parti yöneticilerinin liste tepkilerinin basına yansıdığını da göreceğiz.
Bütün bu sıkıntılar her seçim döneminde yaşanır. Herkesi birden memnun etmenin imkanı yoktur. Ancak bu kez vitrin telaşının geçen seçimlere kıyasla daha yoğun yaşanması nedeniyle, partili olmayıp da sırf vitrin için listelere konacak kişilerin sayısının çok olacağı, bunun getireceği örgüt tepkilerinin de daha fazla yaşanacağı görüşündeyiz.

Bu kez vitrin kaygısının öne çıkmasının nedenlerinden biri de, seçime çok kısa bir süre kaldığı için, seçim bildirgeleri, parti programlarının hazırlanması ve halka anlatılması için fazla bir sürenin kalmaması. Yani vitrine konacak kişiler, bir anlamda da uygulanacak politikaların göstergesi olacak. Tanınmış kişiler, daha önceki fikirleri, uygulamaları bilinen kişiler, uygulanacak politikaların da teminatı gibi görülecek.

İşte bu nedenle vitrin telaşı, bu seçim için, her zamankinden daha yoğun yaşanıyor.
Çağlayan ve Şimşek Bakan mı olacak?

Bu arada siyasi partilerin “şimdiye kadar o partiden kesinlikle değilmiş” izlenimi veren, ya da tarafsız görünüp de aslında o partiler için yardımcı olmuş bazı tanınmış kişileri bile aday yapmaya çalıştıkları gözleniyor. Partiler tamam da, şimdiye kadar, özellikle o partilere karşı izlenim vermeye çalışan kişilerin, aday listelerine girmesi şaşırtıcı oluyor.

Örneğin; Ankara Sanayi Odası Başkanı Zafer Çağlayan’ın, AKP listesinden milletvekili adayı olacağına ilişkin haberlere, şahsen çok şaşırdım.Kendisini aradım, haberin doğru olup olmadığını bizzat soramadım ama yakın çevresinden gelen bilgiler, bu haberi doğruluyor.
Niye şaşırdım biliyor musunuz? Yaklaşık 10 gün önce Ankara’da bir davette birlikte olduğumuzda, kendisine şakayla karışık “AKP’den aday olursun herhalde” dediğimde, çok sert bir yanıt aldım. Aynen, “AKP’li olanın da, AKP’den aday olanın da, AKP’den aday oluyor diyenin de... Tamam mı?” dedi. Bende kendisine “Tamam” dedim ama ardından da ekledim: “Tamam da, kısa bir süre kaldı, hep birlikte göreceğiz” yanıtını verdim...

Şaşırmam doğal
İşte daha yeni yaşadığımız bu konuşma nedeniyle, aday olacağına şaşırmam doğal herhalde...
Bu arada adaylar belli oldukça, kulislerde çeşitli söylentiler de dolaşmaya başlıyor. Bu söylentiler özellikle parti koridorlarında hızla, üstüne eklemelerle dolaşıp, duruyor.
İşte “Çağlayan’ın Sanayi Bakanlığı sözü alıp aday adayı olduğu” da bu söylentilerden biri. Bu arada Londra’dan gelecek iktisatçı Mehmet Şimşek için de “kendisine Babacan dışışleri bakanlığına geçince Hazine’den sorumlu bakan olacağı sözü verilmiş” söylentileri dolaşıyor. Hem de bu söylentilerin asıl kaynağı Londra’daki finans çevreleri... Bakalım, göreceğiz..
* Erdal Sağlam 19 Mayıs 2007 Hürriyet

+++++

Hıncal Uluç’tan
gazetecilik dersi

NURİ Çolakoğlu aradı. Kuzeni A. Nuri Çolakoğlu’nun intiharı haberinin “İntihar” dan söz edilmeden verilmesini, Sabah, Hürriyet, Akşam, Vatan ve Milliyet’teki dostlarından (Patronlar ve Genel Yayın Müdürlerinden değil) bizzat kendisinin istediğini söyledi. “Sorumluluk bana aittir” dedi.
Nuri, ailesi adına böyle ricada bulunabilir. İtirazım yok.
Ama bir gazeteci bu ricayı kabul edebilir mi?.
Asıl mesele o..
İntihar haberlerini prensip olarak vermiyor, ya da intihardan söz etmeden veriyorsan, sorun yok. Saygı duyarım. Hatta bu tür haberlerin intiharları teşvik edebileceği görüşünde olanlara katılarak, tutumunu alkışlarım.
Ama vatandaş Mehmet’in intiharını, hatta muhabir ordaymış, görgü şahidiymiş gibi senaryolarla yazanların, bir zenginin, bir hatırlının haberini sansür etmelerini tasvip etmem mümkün değil.
İşte örnek. Dünkü Hürriyet. Üçüncü sayfada ölüm anındaki resimler dahil bir sıradan vatandaşın intiharı adeta “ballandıra ballandıra” nasıl verilmiş bir görün.
Gazete “Güvenilir” olduğunu haberleri ile kanıtlar. Bunun tek yolu da, tek standardı olmaktır. Çifte, hatta adamına göre, üç, beş, yirmi beş standartlı olmak değil..
Sabah, Hürriyet, Akşam, Vatan ve Milliyet ayıp etmişlerdir.
* Hıncal Uluç / SABAH

+++++

Okuyucusuna kazık
atan gazete...

Türkiye’nin en pahalı günlük gazetesi olma ünvanına sahip olan Taraf gazetesi dün, taşınma bahanesiyle 4 sayfa eksik çıktı. Buna rağmen 1 YTL’lik fiyatından hiç taviz vermeyen gazetenin yönetimi binci sayfaya şöyle bir özür taşıyarak durumu geçiştirdi: Taraf gazetesi önceki gece Kadıköy’de Alkım yayınlarının merkez binasına taşındı. Ancak taşınma sırasında ortaya çıkan beklenmedik aksaklık nedeniyle internet ve ajans bağlantıları kesildi. Gazatemizi sizin bile aklınıza gelmeyecekyöntemlerle yapmak zorunda kaldık. Bu yüzden sayfa sayımızı bugün için azalttık. Verdiğimiz zarar için özür dileriz.

Erdoğan’ın özel
kalemi istifa etti

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yaklaşık 5 yıldır Özel Kalem Müdürlüğü görevini yürüten Hikmet Bulduk istifa etti. doğan’a en yakın isimlerden biri olan Bulduk’un istifasının nedeni bilinmiyor. Erdoğan’ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı döneminde belediyeye bağlı BELTUR’un genel müdürlüğünü yapan Bulduk, Erdoğan’ın Başbakan olmasının ardından da Başbakanlık Özel Kalem Müdürü görevine getirilmişti.
* Milliyet

+++++

Vali’ye soruyorlar...Neden patladı? “Henüz bilmiyoruz.” Neresi patladı? “Henüz bilmiyoruz.” Ne üretiyorlarmış? “Henüz bilmiyoruz.” Kaç kişi çalışıyormuş? “Henüz bilmiyoruz.” Korktum bi an için. “Siz ne iş yaparsınız” diye sorsalar... Vali, “Henüz bilmiyoruz” diyecek!
* Yılmaz Özdil/ Hürriyet
(İstanbul’daki patlama ile ilgili açıklamaları eleştiriyor)

Yazarın Diğer Yazıları