AKP ve ülkücü oyları

Devletin her türlü maddî imkânını seçim kazanmak ve valisinden belediye çalışanlarına kadar kamu görevlilerini oylarını artırmak için seferber eden AKP, karşısında ciddi bir rakip de göremeyince, oy oranındaki beklenti çıtasını hayli yükseltmiş, bir önceki seçimlerde aldığı yüzde 47’den sonra, önümüzdeki seçimler için yüzde 50’leri telaffuz etmeye başlamıştır.
Önce, AKP’nin karşısında “ciddi bir rakip” niye yok, kısaca ona değinelim. Meclis’teki aritmetiğe ve son seçimlerde alınan oy oranlarına bakıldığında AKP’nin alternatifi, CHP gibi görünüyor. Ama bu sadece bir “görüntüden” ibaret. AKP gibi bir partinin rakibi, alternatifi asla CHP olamaz. Sadece CHP değil, hiçbir sol parti AKP’nin, bırakınız AKP’yi, yarın öbür gün AKP’nin yerini alacak merkez bir sağ partinin rakibi asla olamaz. Bu Türkiye’nin bir gerçeğidir ve Türkiye’de solun tek başına iktidar olma şansı bugün için ufukta bile gözükmemektedir. Yani bugün ve yakın gelecekte AKP ile yarışabilecek bir parti, yine, merkez sağ bir parti olacaktır.
Bugün için Türkiye’nin her metrekaresinden ve her kesiminden oy alabilecek böyle bir merkez sağ parti olmadığı için AKP bundan önceki seçimlere olduğu gibi 29 Mart mahalli seçimlerine de “rakipsiz” girmektedir. Erdoğan ve ekibine, oy oranlarındaki beklentiyi yükseltme cesareti veren de işte bu “rakipsizliklerinin” farkında oluşlarıdır. Tabii bu “rakipsizliğin” arkasına, alınacak oy oranındaki çıta yükseltmesinde, girişte altını çizdiğimiz gibi, devletin her türlü maddî imkânlarını oy için seferber etme; vali ve kaymakamından belediye görevlilerine kadar, etki alanlarındaki bütün kamu çalışanlarını parti görevlisi gibi, YSK uyarılarını da dinlemeyerek, parti hizmetinde kullanmaları da etkili olmuştur.
Peki AKP bütün bu avantajları ile bir önceki seçimde aldığı oy oranına ulaşabilir ve o oranı birkaç puan geçebilir mi?
Tahminimiz, kesinlikle “Hayır” şeklindedir.
Çünkü, görünen köy kılavuz istemiyor.
Meselâ İstanbul’da Kılıçdaroğlu faktörü sebebiyle CHP oylarını artıracak ve AKP bir önceki seçimlerde aldığı oy oranına ulaşamayacaktır. Durum, Ankara için de farklı değildir. Düne kadar sağ oyları sol korkusuyla Melih Gökçek etrafında toplamayı başaran AKP propagandası, MHP’li Mansur Yavaş’ın olumlu ve yapıcı şahsiyeti ve Keçiören’de Turgut Altınok’un başına ge(tiri)lenler sebebiyle, meyve vermez, hatta ters teper bir stratejiye dönüşmüştür. Ülkücü seçmenin bize söyledikleri şöyle özetlenebilir:
“Üç seçimdir sol gelir endişesiyle Melih Gökçek’e oy verildi. Melih Bey, üçüncü defa aday olurken, ’Bu son’demişti. Sözünü yedi, dördüncü defa adaylığını koydu ve bize geliyor, ‘Oylarınızı bölmeyin, yoksa Karayalçın gelir’diyor. Üç dönem biz oylarımızı bölmedik. Şimdi gerçekten Karayalçın endişesi ile oylarını bölmemesi gereken bir seçmen varsa o da AKP seçmenidir ve AKP oyları Mansur Yavaş’ın etrafında toplanmalıdır. Üç defa Melih Gökçek etrafından toplanan ülkücü ve muhafazakâr oyları, yorulmuş, yıpranmış ve pek çok söylenti altında omuzları çökmüş Gökçek etrafında birleştirmek mi vicdanî ve akıl kârı, yoksa, kamuoyu yoklamalarına göre oy oranı Karayalçın’ı geçmiş ve Melih Gökçek’e ulaşmış Mansur Yavaş etrafında toplamak mı?”
Yorum bu..
Demek ki ülkücü ve muhafazakâr oyların eğilimi bu sefer Ankara’da Mansur Yavaş’tan yana.. Ülke genelinde çığ gibi derinleşip genişleyerek yaşanan işsizlik gerçeğinin AKP’de sebep olacağı oy erozyonunu bu iki büyük şehirdeki kayıplara eklediğimizde, buna Şanlıurfa’daki özel AKP oy bölünmesini, Refah’taki Numan Kurtulmuş heyecanını da eklediğimizde, AKP’nin bırakınız 29 Mart’ta yüzde 50’leri bulmasını, bir önceki seçimlerde aldığı yüzde 47’lere ulaşması bile imkânsız hale gelmiş gözükmektedir.
Bunu sayın Erdoğan da hissetmiş olmalı ki, son günlerde, çok gergin.

Yazarın Diğer Yazıları