AKP sehit ailelerini kandırdı
Ben şehit polis oğluyum...
Yıl 2009...
Sayın Cemil Çiçek şehit yakınlarıyla ilgili çalışmalarının olduğunu, şehit yakınlarına kamuda ikinci iş hakkı verileceğini söyledi.
Yıl 2010...
Hükümetin şehit aileleriyle ilgili vaadleri devam ediyor...
Yıl 201...
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç Manisa’da bir şehit yakının evini
ziyaret ediyor ve ziyaretinde torba
yasasına eklenen bir hükümle şehit yakınlarına ikinci iş hakkı verileceğini söylüyor...
Torba yasa görüşüldü, meclisten geçti ve yasalaştı. Şehit yakınlarını
ilgilendiren bir kanun mecliste
görüşülmedi.
Gelelim bugüne... İçişleri Bakanı Beşir Atalay Kanal 7’de Basın Kulisi adlı programda canlı yayın konuğuydu.
Kendisine mail yoluyla “Şehit yakınları için bir çalışmanız var mı? İkinci iş hakkı ile ilgili çalışmanız ne durumda?” diye sordum.
Sunucu sorumu bakana iletti. Beşir Atalay önce süslü sözlerle şehit ailelerinin yanında yer aldığını belirtti, sonra da ikinci iş hakkı için adım atılmadığını bunun gerçekleşmesinin şimdilik mümkün olmadığını söyledi.
Biz şehit yakınları kandırıldık.
Sözlerle susturuluyoruz arka plana atılıyoruz.
Biz şehit aileleri ağzına bal sürülüp susturalacak insanlar değiliz. 1 Mart’ta Meclis tatile girecek, vekiller seçim çalışmalarına başlayacak. Gerek yazılı gerek görsel basında şehit ailelerine ikinci iş hakkı verilecek diye
haberler yapılmakta milletimiz
yanlış bilgilendirilmekte. Meydanlarda şehit ailelerine sahip çıkıldığı söylenmekte ama işin arka planına bakıldığında asla böyle birşey yok. Resmen bu şekilde bizim üzerimizden oy
toplanılmakta...
Alper Yozcu
+++
Havaalanında Kürtçe-Ermenice açılımı
Esenboğa Havalimanı’nda güvenlik kontrolünden geçtikten sonra uçağımın kalkışını beklemek üzere yukarı çıktım. Arkadaşlarımla birbirinden güzel mağazaları ve kafeleri gördüğümüzde, hükümetin havaalanları konusunda ülkemize ciddi anlamda prestij kazandırdığından bahsetmeye başlamıştık ki, gazete krizim tutuverdi.
Bir de ne göreyim!
Günün gazateleri arasından seçim yaparken bir de ne göreyim!
Kürtçe ve Ermenice dil kartları satışa çıkmış (konuşma klavuzu ilaveli) En sık kullanılan 1500 kelime diye de not düşülmüş! 8,5 TL’den Delta Kitap tarafından satışa sunulan dil kartlarının üzerinde Turizm ve Kültür Bakanlığımızın yaldızlı bandrolü de mevcut! www.deltakitap.com adresine girdiğimde Kürtçe, Ermenice dışında yayınevinin bir de Lazca dil kartları hazırlamış olduğunu gördüm! Demek ki büfe sahibi Lazca’yı satışa sunmayı yeğlememiş, şimdilik o pek gitmez düşüncesinde olsa gerek!
Anlamakta çok zorlandım
Normalde büyük kitapçılarımızda İngilizce, Almanca, Çince, İspanyolca, Rusça vs gibi çok konuşulan dillerde bu tür öğretici kartların satışı mevcut. Ama burada önemli olan bu büfenin sadece Ermenice ve Kürtçe dil kartlarını satışa sunmasının altında yatan psikolojik nedendir! Doğrusu bunu anlamakta zorlandım ama uçağım kalkmak üzere olduğu için soramadan ayrıldım.
Düşündürücü...
Devletimiz artık Kürtçe eğitim veren kurslara imkan tanıyor, hatta TRT Şeş adı altında Kürtçe yayınlarda bulunmaktan geri kalmıyor, ama hiç gündemde yokken, böyle bir talep bulunmuyorken, Ermenice ve Lazca dil kartlarının basılması düşündürücüdür!
Not: Elbette Ermenice de Kürtçe de hatta gönül ister ki merakı olanlar için Sümerce bile dil kartları erişilebilir olsun ama amaç dil zenginliği ise o büfe başka dillerde de mesela hiç yoktan Türkçe’de de dil kartları satsın ki ülkeye gelen turistler şaşırıp kalmasınlar...
Engin Balım
+++
Hadi çözün şimdi...
“Komplonun 13. yılında hedefimiz; önder Apo’nun özgürlüğü ve Özerk Kürdistan’dır.
Önümüzdeki yıl final yılıdır, hamle yılıdır.
Hiçbir güç bu yürüyüşümüzü engelleyemez” diyor Karayılan.
Şimdi anladınız mı sorunu ve geldiği/getirdiğiniz aşamayı?
Karayılan’a ait bu oldukça uzun ve karmaşık (!) iki satırdan, eğer
halâ bir şey anlayamadıysanız, ki
doğaldır, hadi bunu size dört kelimeyle ve adeta hap mahiyetinde özetleyeyim.
Birincisi;
“Apo’ya Özgürlük”.
Bu birincisiydi ve şarttı.
Unutmayın ilkiydi, yani birin-
cisi...
“Özerk Kürdistan” ise; bu da ikincisiydi, yani sonuncusu...
Peki, şimdi anlayabildiniz mi, algılayıp, idrak edebildiniz
mi, 35 yıldır süregelen ve
adına “Kürt Sorunu” dediğiniz bu sorunu?
Eğer halâ anlayamadıysanız, özellikle siz, maaşlı, ödenekli, dönekli, ihaleli, gazete köşeli, televizyon ekranlı, tiyatro sahneli, taşeron mahiyetli malum adamlar, yani siz “Akil Adamlar”, sırf sizler için bakın tekrar tekrar, bıkmadan, yılmadan, usanmadan, sadece ve sadece sizler için, bir kez daha koyuyorum o mübarek iki hecelik “DEN DEN”i.
Sabahattin Talu
+++
Ne de olsa demokrasi var
* Yumurta mı attı, al içeriye’85
* Yürüdü mü, bas başına, çevir kolunu...
* Tepkimi verdi, sık biber gazını gözüne, gözüne...
* Açım mı dedi, at önüne kurdele şeklinde bir paket makarna...
* İşsizim mi dedi, ver üç beş kuruş kessin sesini seçime kadar...
* KPS’yi kazandım atanamıyorum mu dedi, aç soruşturmayı sustur...
* Kepenk kapatmak zorunda kaldım mı dedi, sık suyu kendine gelsin...
* Asgari ücret yetmiyor mu dedi, üç çocuk doğurun kısmetiyle gelir...
* Yargı bağımsız olmalı mı dedi, biz onu bir yerlere bağlarız...
* Hizbullah dışarıya mı çıktı dedi, boşalan yerleri asker doldurur...
Ve sonrasında hala ortada ve hepimize yetecek kadar büyüklükte bir demokrasi var!!!
İmdat Aslan
+++
Dilipak’ın listesinde
yoksam üzülürüm
Akit gazetesi yazarlarından Abdurrahman Dilipak’ın, aşağıya aldığım yazısını dikkatle okuyun ve bu yazının salt Dilipak’ın görüşü olmadığını, Tayyip Erdoğan’ın bir bildirisinin Dilipak imzasıyla duyurulduğunu anlayın lütfen.
12Eylül referandumundan önce yayınlanmış bu yazıda, “Bugün gelinen nokta Ergenekon davasında yeni bir başlangıç olacak...
Ne YARSAV, ne de HSYK bundan sonra bugüne kadarki tavrını sürdüremez. Denemek isterlerse bu işin bedelini ödemek zorunda kalırlar. (3. Ordu Komutanı Saldıray Berk’i kastederek) Erzincan paşasının da ayaklarının suya ermiş olması gerekir...
TSK ve bürokrasi mensuplarının da...
Daha tutuklanması için sırasını bekleyen yüzler değil, binlerce isim var. İnce ve uzun bir yoldayız. Sabır, kararlılık ve cesaret gerek. Gelinen noktaya bir gün mutlaka gelinecekti ve gelindi. Benden söylemesi.
Bundan sonrası için herkesin daha dikkatli olması gerekir” deniliyordu.
Abdurrahman Dilipak’ın listesinde eğer Sefer Çetinkaya olarak ben yoksam üzülürüm.
Çünkü dışarıda kaldığım sürece onlara boyun eğmeyeceğim ve kendi çapımda mücadelemi sürdüreceğim.
14 Mart 2006 tarihli Washington
Times gazetesi, “Başbakan Erdoğan, İslamofaşist darbe peşinde” diyor,
Erdoğan’a bu konuda ABD’nin ve AB’nin sınırsız destek sağladığına
vurgu yapıyordu.
İşte bu AKP, iktidardan gitmemek için artık her türlü çılgınlığı yapacaktır.
Çünkü AKP açısından iktidarı kaybetmek demek Yüce Divan’da yargılanmak ve cezaevine girmek demektir.
Sefer Çetinkaya
+++
Torunlar, dedelerinin beşiğini sadece masallarda sallar, 2006 yılında doğan çocuklar 2003 yılında sadece masallarda ’suç’işler sanmayın sakın...
Ancak masallarda olabilecek böylesi iddialara gerçek yaşamda da ciddi ciddi inanmanızı
isteyebilir birileri...
Tabi, torunların, dedelerinin beşiğini sallayabileceğine inanırsanız...
İrfan Tuna
+++
Dimdik olun ki yarın utanmayın!
İnsanın değerini, daha doğrusu “kaç kırat” olduğunu, yüreğinin kaç okka çektiğini zor günlerde anlarsınız. Ergenekon adı takılan, amacı, niteliği ve gidişatı bir “hesaplaşma” davası olduğu biçiminde yorumlanan, Türkiye’nin son yıllarda ki en büyük “iç çatışmasında”, gerçeği örten şal yavaş yavaş ortaya çıkmakta. Yargıtay Onursal Başkanı Sayın Sami Selçuk; Savcı Zekariya Öz (ve ekibi) tarafından hazırlanan Ergenekon iddianamesi için nasıl bir açıklamada bulunmuştu? “20 yıllık meslek yaşamımda böyle bir iddianame görmedim.” Durumun vahametini ortaya koymak için başka söze gerek var mı? Buradan şu ya da bu neden gösterilerek haklı haksız gözaltına alınan ya da bir süre için tutuklanan, gerçek anlamda yüreği vatan, millet, ülke, Atatürk ve cumhuriyet sevgisiyle dolu, temiz olduklarına inandığımız insanlara sesleniyoruz! Büyük Önder, yeri doldurulamaz dünya lideri, ülkemizin, milletimizin banisi Mustafa Kemal Atatürk, kimileri için zamanında vatan haini idi, idamlıktı. Kimin vatan haini kimin kahraman olduğunu bu asil millet gördü.. Onu yok etmek isteyenlerin iğrenç sonunun ne olduğunu hepimiz biliyoruz. Ama bugün “O muhteşem insan” milletin kalbinde yaşıyor. Gerçek anlamda Mustafa Kemal’in askerleri iseniz; her hal ve koşulda, itidalinizi yitirmeyecek, zayıflık ve çaresizlik görüntülerine düşmeden, tunçtan yapılmış heykeller gibi, sabır, direnç ve kararlılıkla dimdik ayakta duracaksınız. Sonunuz ölüm olsa bile! Dim dik ayakta duracaksınız ki; yarın köprülerin altından çok sular geçtikten sonra, sizi sevenlerin, size güvenenlerin önünde ve yanında, zor günlerinizin görüntüsü önünde, başınız eğik kalmasın ve kendinizden utanmayın!
Son söz:
Ünlü vatan şairimizin unutulmaz dizeleriyle yazımızı noktalayalım. “Felek esbâb-ı cefasın toplasın gelsin. Dönersem kahpeyim millet yolunda bir azimetten ”
Burhan Özbey
+++
Lafla karın doymuyor
Türkiye’nin en büyük sorunu işsizlik.
Ancak bu görmezlikten geliniyor.
Biz çekiyoruz halıya, onlar kaçıyor çalıya.
Anlamıyorum kürsü boyunlarında geziyor. Hamaset, ego diz boyu; alçak günüllülük yok!
Düzeltin şu milletin durumunu; insanlar evine ekmek götüremiyor. Siz nerde neyi konuşuyorsunuz; millet ne konuşuyor!
Sineyi millete dönün kutuplaşan değil; kucaklaşan Türkiye istiyoruz!
Yasin Karagözlü / İstanbul