AKP, Saddam’ın izinde
Erdoğan, “Güvenli Bölge” diyor ya, biz de ister istemez hatırlıyor ve hatırlatıyoruz. Bush yönetimi de Saddam Hüseyin için Irak’ın kuzeyinde bir “Güvenli bölge” oluşturmuş ve “Sakın ola ki 36. Paralelin kuzeyine geçme, vururuz” demişti.
Tek amacı Barzani’yi koruyup kollayarak Türkiye’yi ikinci bir İsrail’le kuşatmak isteyen güçler 36. Paralel’i iğrenç amaçlarına alet etmişlerdi.
36. Paralel, paralellikten çıkmış, Türkiye’nin Ege kıyıları gibi bir hâl almıştı. Bir Kürt köyü bir Kürt ilçesi 36. Paralelin altında kaldığında 36. Paralel aşağı doğru eğiliyor, bir Türk köyü yahut Türk ilçesi 36 paralelin üzerinde kaldı, güvenli bölge içerisine kendini attıysa, bu sefer paralel yukarı doğru kayıp, Türk köyünün üstünden geçerek, Türkleri Saddam’ın namlularına terk ediyordu.
Hadiseleri dikkatle takip ettiğimizde dün ne yapılıyorsa bugün tekrarlandığını görüyoruz. IŞİD’miş, DEAŞ’mış, şuymuş, buymuş, kimse gözümüzü boyamasın. Irak’ta ve Suriye’de Türklerin yaşadığı her nokta vuruluyor. Ve Türklerin imdadına, Türkiye’nin de desteği ile Barzani koşuyor. Barzani, Türklerin kurtarıcısı ve bölgenin düşmandan temizleyen lideri konumuna yükseltiliyor. Böylece Türkler, “Ya göç” ya “Barzani’ye teslim” seçeneği arasında bırakılıyor. Irak’ta zamanın Başbakanı Erdoğan tarafından, “Kürdistan’a hoş geldin” diye karşılanan Barzani, bugün fiilen Kürdistan’ın Türklerden arındırılmış Irak ayağını oluşturuyor. Tahmin edersiniz ki, bu işe en çok sevinen İsrail oluyor. Zaten İsrail bunu gizleme ihtiyacı da duymuyor. Hem PKK’ya hem Barzani’ye malzeme desteği veren de İsrail, her ikisine İsrail ordusundan üst rütbeli uzmanlar gönderip eğittiren de İsrail... Dün aynı değirmene suyu Özal taşımıştı, bugün de AKP taşıyor..
Siz bakmayın, “Sınırımızda ikinci bir bayrak istemiyoruz” afra tafralarına... Tamam, PKK bayrağı, DEAŞ Bayrağı istenmiyor amma, Barzani Bayrağına itiraz edilmeyecek. Türkiye’yi kuşatacak Kürt İsrail’in önündeki en büyük engel, Suriye idi, Beşar Esad’ın defteri işte bunun için dürülmek istendi. Ne diyordu Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı, “Bizim Büyük Ortadoğu Projesi Eş Başkanlığı gibi bir görevimiz var.” Bunu söyledi, sonra, “Yok böyle bir şey” dedi. Bir şey ağızdan kaçırılıp sonra da tevil yoluna gidiliyorsa, bilinmeli ki, bu işte netameli bir durum var demektir. Zaten, “Görevimiz var” demek, “Görevlendirdiler” demektir. Türkiye Cumhuriyeti Başbakanına dışarıdan birileri nasıl görev verebilir? Deseydi ki, “Yetkimiz var!”, öpüp başımıza koyardık..
Irak’ta Barzani sürekli topraklarını genişletiyor, Türkler sürekli toprak ve nüfus kaybediyor, göçe zorlanıyor; Türkiye bu süreçte Barzani’nin yanında yer alıyor, parası ile silahı ile...
Eğer, Beşar Esad da halledilir, Emevi Camii’nden Türkiye’den giden devletliler namaz kılarsa, Türkiye’nin ikinci bir İsrail tarafından kuşatılması tamamlanacak, Vaat edilmiş toprakların tamamına kavuşmaya bir karışlık bir yer, birkaç dakikalık bir zaman kalacak...
Türklük de anayasadan çıkartılacağı, 36 etnik yapılı kantonlar oluşacağı için, bu işler İsrail için çok kolay olacak... Yazı başlığı olarak “AKP Saddam’ın izinde” demiştik, özür dileriz. Saddam hiç olmazsa İsrail’e karşı idi, menzili yetmese de, İsrail’e füze bile fırlattı. Oysa bugün İsrail, Türkleri uluslararası sularda kurşuna diziyor da, kimsenin gıkı çıkmıyor...