AKP, Referandum ve MHP
Referandum sonuçlandı. Evetler açık ara kazandı. Saygı göstermek ve hayırlı olmasını dilemek, halkın iradesine saygılı olmanın zorunlu sonucudur. Bu bir referandumdur. Siyasi partilerin durumunu tam olarak yansıtmaz. Sonuçta halk, önüne konulan bir anayasa değişikliğine “evet” ya da “hayır” demiştir. Buraları doğrudur. Ancak halkın eğilimini göstermesi bakımından da bu halk oylaması ciddi bir göstergedir. Bu referandum sonuçlarından muhalefetin çıkarması gereken ciddi dersler vardır.
Referandumun AKP yönünden anlamı!
Referandum, iktidara ve Tayyip Erdoğan’a halkın desteğinin sürdüğünü göstermektedir. AKP önümüzdeki seçimler için yelkenlerine yeteri kadar hava doldurmuştur. Erdoğan’ın referandum için mesajlarının doğru verildiği de anlaşılmaktadır. Başbakan, halka her şeye muktedir olduğu imajını vermiş, kuşatıcı ve etkili bir referandum kampanyası yürütmüştür. Tayyip Erdoğan adeta halk tarafından ne yaparsa takdir edilen ve icraatları sorgulanmayan siyasi bir aktör haline gelmiştir. Ancak bu referandumun asıl belirleyici aktörü, muhalefetin bilmediği yöntemlerle çalışan, mücadele eden cemaat ve kanaat önderleridir.
Muhalefet yönünden durum çok daha farklıdır. Bu aşamadan sonra muhalefet için önemli olan sonuçları yargılamak değil, bu sonuçlardan ibret ve ders çıkarmaktır. Benzer sonuçların ortaya çıkmaması için muhalefetin tedbir ve yeni stratejiler belirlemesinin zorunluluk olduğunun altını çizmek gerekir.
Muhalefet, halk oylaması sırasında verilmiş olan oyların Anayasaya yönelik olduğu, bu nedenle de önümüzdeki seçimlerde siyasi partiler için ölçü olamayacağı türünden pasif bir anlayış içine girmemelidir. AKP için %58’lik bir hedef kitle ortaya çıktığı ve buna yönelik propaganda faaliyetlerinin örgütlendiği bilinmelidir. AKP’nin, bu %58’lik dilim üzerinden hareket edeceği belli olmuştur.
Diğer yandan Türk halkının iktidar ihtimali vermediği, güçlü görmediği bir muhalefeti desteklemek gibi bir alışkanlığı da yoktur. Güçlü görünmek ve iktidarının ayak seslerini halka duyurmak muhalefetin başarısı için olmazsa olmaz şartlardan birisidir. Ayrıca kendi içerisinde bölünmüş, kavgalı, hırçın ve birbirine düşmüş görüntüsü veren bir muhalefetin alternatif olamayacağı da çok iyi bilinmelidir.
MHP yönünden durum!
Muhalefetin, AKP’nin uygulama ve stratejilerini eleştirmeyi ikinci plana atmak ve kendi strateji ve taktikleri üzerinden siyaseti yönetmek gibi bir mecburiyeti vardır. Bu aşamada muhalefetin özellikle de MHP’nin sinerji yaratan, etkili ve sarsıcı yöntemleri devreye sokması şarttır. AKP’nin hedefi belli olmuştur. AKP’nin, söylediklerini yapabilmesi için MHP’nin baraj altına çekilmesi ya da parlamentoda etkisizleştirilmesi gerekmektedir. AKP bu konuda yalnız da değildir. AKP ile AB, ABD, Barzani ve PKK’nın MHP’ye ilişkin görüşleri arasında tam bir paralellik vardır.
Çok açıktır ki, anayasa değişikliği sırasında ifade edilen söylemlere rağmen bu değişiklik, demokrasi ve halkın ihtiyaçlarından daha çok bölgesel ihtiyaçlar için yapılmıştır. AKP iktidarı, ABD’nin işgali ve denetimi altında bulunan bölgeden kendisine yönelik PKK tehdidini ortadan kaldırmak için PKK’lıların Türkiye’de siyaset yapabileceği bir yer ve hukuki zemin yaratmaya çalışmaktadır. Bu nedenle anayasada yapılan son değişikliklerin uzun vadede “demokratik özerklik/Özerk Kürdistan” için uygun bir idari ve hukuki düzenlemeye dönüşeceği bellidir. Bu aşamada MHP’nin teşhisi yüzde yüz doğrudur. Bunun doğru biçimde anlatılması halinde halkta da karşılığı olduğu bilinmelidir.