AKP, PKK ile nereye gidiyor?
Türkiye’nin ulusal medyasına ait bir gazetenin (Sabah) üst üste attığı altı günlük manşetler şunlar: 23 Eylül “İmralı’ya Sivil Abluka”; 24 Eylül “PKK Vitrini Değiştiriyor”; 25 Eylül “Diyaloğa Açığız”; 26 Eylül “Öcalan Bu Süreçte Yok”; 27 Eylül “İşte Mayınlı Tuzak Gerçeği”; 28 Eylül “Barzani Reçetesi”. Bu başlıklar Türkiye’yi bir şeylere ve bir yerlere hazırlamakla yakından ilgili olduğu için yukarıya aldık, yoksa ulusal basının diğer gazeteleri de çok da farklı manşetlerle çıkmıyor.
“Kırmızı telefon” talebi
1 Ekim tarihli Haber Türk Gazetesi Öcalan’ın, “Kandil’e direkt telefon istedi” başlığıyla çıktı. Gazetenin haberine göre ’Abdullah Öcalan, PKK’nın tasfiyesinde örgüte daha iyi hâkim olmak için İmralı-Kandil arasında telefon hattı açılması talebinde bulunmuş’. Öcalan ile görüşmeler birbirini kovalıyor. İyi mi Türkiye’nin de “PKK ile görüştü diyen.....!” diyerek meydan okuyan bir Başbakanı var. Söylendiğine göre malum zatla “Devlet görüşüyormuş!”
Öcalan hiç kuşkusuz durumdan vazife çıkararak böyle bir teklifte bulunmuyor. Tam tersi kendisine verilen ya da önerilen görevden yola çıkarak duruma vaziyet etmek istiyor. Eğer öyle olmasa DTK’nın eş başkanı Aysel Tuğluk, yalnızca kendi tabiriyle İmralı’ya “stratejik” ve taktik bilgi alış verişi için gitmezdi.
İşin ilginç yanı Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı’nın Öcalan’a, süreçte iktidarın verdiği role rağmen “Öcalan bu süreçte yok” diyebilmesidir. Eğer öyleyse Öcalan’la kurulmuş olan yoğun trafiğin ne anlama geldiğini birilerinin açıklaması gerekir. Adam mahkûm değil sanki bir devlet başkanı gibi kozmik telefon istiyor. Böyle bir talebi bir mahkûm başka türlü nasıl dile getirebilir? Öcalan ilk kez böyle bir talep dile getirmiştir. AKP, Öcalan ve PKK ile bir yerlere gidiyor da nereye gittiği belli değildir!
Eylemsizlik kararı
Diğer yandan terör örgütü PKK’nın 13 Eylül’de sona eren eylemsizlik kararını bir ay daha uzatmasının Öcalan’ın işareti olmadan aldığını sanmak için gelişmelerin tamamen dışında olmak anlamına gelmektedir. Murat Karayılan açıkça “Gerçek şudur; hem hareketimizin illegal askeri tüm kanatları hem de Kürt özgürlük hareketinin legal demokratik tüm kurumları önder Apo’yu temsilci olarak görüyor” diyor. Birilerinin “Muhatap Öcalan” diye tutturmasının nedeni işte budur. PKK kendisini “ılımlı-radikal”, “legal-illegal”, “barış-savaş” çağrısı yapan bütün “Kürt” grupların üstünde ve onlara hâkim görüyor.
Dağdaki Karayılan, “Hükümet gerçekten sorunu çözmek istiyor mu istemiyor mu, bunu görmek için bir ay izleyip takip edeceğiz”, diyor. Böylece Karayılan terörü Demoklesin kılıcı gibi sürekli AKP hükümetinin başında tutuyor. Karayılan “katliama başlarım ha!” tehdidi altında AKP iktidarına şartlarını dayatıyor. “Bir hafta uzattım, bir ay uzattım” diyerek sürekli iktidara dayatmalarda bulunuyor.
Bölgede durum!
Terörü konuşup, görüşerek ikna etmenin mümkün olmadığını AKP iktidarı henüz anlamış değil. Türkiye’nin gücü Kandil’in üzerine düşmeden, iktidarın zafiyeti İmralı’dan kalkmadan, Güneydoğu’da devlet otoritesi tam olarak kurulmadan gizli ya da açık olarak yapılan görüşmeler lakırdıdan ibaret kalacaktır. Bugün Irak’tan ABD muharip güçlerini çekti. Barzani yönetiminin Irak merkezi hükümetine karşı eli eskisinden çok daha zayıftır. ABD’nin bölgede oluşturduğu statükonun geleceği Türkiye’nin takınacağı tavra bağlıdır. Yine Irak’ta bir Arap-Kürt çatışmasının engellenmesinde TSK’nın konuşlanacağı pozisyon son derece önemli bir hal almıştır. Kısacası Türkiye’nin terörle mücadelesi için şartlar eskisinden çok daha olumludur. Ancak terörle mücadelede Türkiye’nin şanssızlığı PKK adına psikolojik hareket yapan bir kısım medya ile terörle mücadele konusunda iktidarın ortaya koyduğu zaaftır. Bu zaaftır ki son derece olumlu gelişme ve şartlara rağmen Türkiye fırsatı riske; terör örgütü PKK ise riski fırsata çevirebilmektedir.