AKP o kadar oy alır mı?
2011’de yapılacak seçim sonuçları ile ilgili tahmin ve değerlendirmemiz pek çok okur tarafından enine boyuna kritik edildi.
Hepsine teşekkür ediyorum. Gördüm ki, ciddi endişeler var. Gerçi çok az da olsa bir kesim, “Senin dünyadan haberin yok” havalarında. Bizi MHP’nin açılımından habersiz sananlar bile var. Bazı kardeşlerimiz de oy oranlarının farklı olacağı konusunda itirazlarda bulunuyorlar.
Endişelerimizi “Kabul” cülere bir şey dediğimiz yok. İtirazcılara ise, “Hepiniz haklı olabilirsiniz” diyor ve kendilerine, “Bizim de haklı çıkma ihtimalimiz yok mu?” diye soruyoruz. Zâten yanılan biz olacaksak, mesele kalmıyor. Biz bu konudaki yanılmaya tahminlerin ötesinde seviniriz.
Duamız da bu yöndedir.
Ama tekrar ediyoruz.
AKP ile CHP 2011 seçimlerinde oyların bırakınız yüzde 80’ini, yüzde 75’ini hatta yüzde 70’ini aldıklarında MHP için ciddi bir risk vardır. Bu riski akılda tutup ne yapılacaksa şimdiden yapmak akıl kârı değil mi? İkincisi; mesele sadece MHP’nin Meclis’e girmesi, grup kurması ise, yani böyle bir sonuç “başarı” olarak görülecekse... Bu ülkücü harekete yetiyorsa ve böyle bir neticenin Türkiye’nin geleceğini kurtarmak için kâfi geleceğine inanılıyorsa, o zaman bu kardeşinizin diyecek başka bir şeyi yok.
Bu konuyu şimdilik burada noktalayalım çünkü..
Çünkü sizlerle paylaşmam gereken bir başka konu daha var.
Habervaktim, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Dursun Önkuzu cinayetinin neresinde olduğunu soruyor ve bizim konuyla ilgilenip ilgilenmeyeceğimizi merak ediyor.
Önkuzu’nun şehit edilmesi her ülkücünün, her anne babanın ve bugün büyük ihtimalle her solcunun hatırladığında kırk yıl sonra bile burnunun direğini sızlatan bir acıdır.
Meseleyi Yeni Akit aracılığıyla gündeme getiren 12 Eylül öncesi 13 ülkücü arkadaşını gözlerinin önünde kaybeden Prof. Dr. Namık Açıkgöz oldu. Açıkgöz Hoca, Kılıçdaroğlu’nun o yıllarda sol öğrenci liderlerinden biri olduğunu, pek çok olayın içinde yer aldığını hatırlatıyor ve soruyor:
“- Dursun Önkuzu’nun öldürülmesiyle bir ilgin var mı?”
Allah o günleri bu millete tekrar yaşatmasın. Amin. Rabbim sağlıklı ve hayırlı uzun ömürler versin, Emine Işınsu “Sancı” romanı ile Önkuzu’yu edebiyat tarihinin vefalı bağrına emanet etmişti. Ben milletler tarihinden ve insanların geçmişinden kin kotarılıp kan davaları üretilmesinden yana değilim. İslâm ümmeti bu yüzden bir araya gelemiyor. Osmanlı yalnızca ticaretin İpek Yolu’ndan okyanuslara kayması ile değil biraz da sınırlar içerisindeki farklılıkların ve o gün yaşanan tatsız olayların çoğaltılmasından ve geçmişte yaşanan acı hadiselerin konuşa yaza yaşanan günlere taşınması yüzünden tarihe karıştı. Bundan çekip gidenler de acı çekti, geride kalanlar da.
Kimin faydalandığı da herkesin malûmu.
Mevcut Türkiye de aynı açmazın içerisinde bir çıkmaza doğru yol alıp duruyor. Her yara tekrar tekrar kaşınıyor. İnşallah duvara toslamadan bir çıkış yolu bulunur. Önkuzu hadisesine dönecek olursak. Şöyle ya da böyle, mesele gündeme gelmişse Sayın Kılıçdaroğlu’nun bir açıklama yapması kaçınılmazdır. “Pek çok olaya karıştım ama Önkuzu cinayetinde orada değildim” de diyebilir; “Oradaydım, pişmanım, çok üzgünüm” de..
Hiç kimsenin bu soruya, “Şimdi bunu gündeme getirmenin sırası mıydı?” ve “Bunun arkasında ne/kim var?” soruları ile cevap vermemesi gerektiğinin de altını çizmekte fayda görüyorum. Sırası yahut değil, arkasında biri(leri) var yahut yok, sen kendi işine bak; bir cevabın varsa ver. “Susma hakkını” kullanırsan o zaman da başkalarının konu hakkında yorum yapma hakkına katlanmak zorunda kalırsın. Sonra bu tür bilgi ve detaylar bir gazeteci için hapşırık gibidir.
Duyarsa kendini tutamaz; yazar!