AKP Milletvekili "Yunan Ordusu’nun Ege harekâtı yok" derse; AKP Eğ
Eğitim Bakanlığı iki gün içinde iki karar aldı. Birisi 200 Rum kökenli yurttaşımızın yaşadığı Gökçeada’da Rum ilkokulu açmak, diğeri ise Mümtaz’er Türköne’nin faşist olmakla suçladığı 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı törenlerini, “çocuklar üşüyor, derslerden geri kalıyorlar” gerekçeleri ile Ankara dışında iptal etmek. Gökçeada’da Rum ilkokulu açılması Atina’da heyecan yaratmış. Bazı yeni Yunan eski Türk vatandaşı Rumlar “artık Gökçeada’ya geri dönebiliriz” açıklamasını yapmışlar. Taraf gazetesi ise 19 Mayıs haberini konu alan manşetinde “Kuzey Korecilik Oynamaya Son-19 Mayıs stad faşizmi bitti-Ata sadece Ankara’ya çıkacak” diyerek sevincini yansıtmıştır.
Bu kararı çok şaşırtıcı bulmamak lazım. Eğitim Bakanlığı önünde yapılan 10 Kasım 2011 Atatürk’ü Anma Törenlerine katılmayan ve sadece odasından kimlerin katıldığını izlemeyle yetinen bir müsteşara sahip olan Eğitim Bakanlığı’nın olduğunu unutmayalım. Atatürk’ün Ankara’ya gelişi olan 27 Aralık günlerinde Harp Okulu tarafından yapılan geleneksel koşunun artık “trafiği aksatmamak gerekçesi ile” arka sokaklarda yapıldığı göz önünde tutulur ise birilerinin 10 Kasımları şenliğe dönüştürmek için ellerini ovuşturduğunu ve hırsla beklediğini söylememiz abartılı olmayacaktır.
Eğitim Bakanı olur olmaz ilk işi Milli Eğitimin öğrencileri “Atatürk milliyetçiliği doğrultusunda yetiştirme hedefi” ilkesini MEB’nın görevleri arasından çıkaran Prof. Dr. S. Dinçer’in 19 Mayıs’ı tamamen yasaklayacağı gün de çok uzak değildir. (Atatürk milliyetçiliği ancak Atatürk’ün anladığı anlamda Türk milliyetçiliğidir. Tabii ki Bakanın daha önce yazmış olduğu makalelerin incelenmesinden ortaya çıkan sonuç derdinin hem Atatürk hem de Türk milliyetçiliği ile olduğunu göstermektedir.)
19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı, Türk milletinin yurdun değişik yerlerinde yakmış olduğu emperyalizme direniş meşalesinin bir yerde Ankara’da toplanmaya başlamasının ilk günüdür. Bu anlamda emperyalizme karşı topyekûn savaşın başlamasını temsil etmektedir. Bu günün her Türk gencinin zihninde yaşaması, anılması büyük bir öneme sahiptir. Çünkü, İstiklal Savaşı büyük ölçüde Türk gençlerinin ürünüdür. Yıldırım Kemallerin, Şehit Kamillerin mücadeleleridir İstiklal Harbi.
Aynı zamanda bu günün Türk gençliğinin spor ile ilgilenmesinin kutlandığı bir gün yapılması, gençlikte spor bilincinin üretilmesi için iyi bir çözümdür. Esasen 1916’dan itibaren böyle bir gün kutlanmaktadır. Eğer gençlikte spor bilinci hâlâ yeterince gelişmemiş ise bunun nedeni 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı değil, işlerini iyi yapmayan başta Milli Eğitim Bakanları olmak üzere siyasi yetkililerdir. Yapılması gereken, milli bayramlarımızı ve dini bayramlarımızı daha büyük bir toplumsal katılım, sevinç, coşku ile kutlayacak düzenlemeleri yapabilmektir. Bayramlar, milletlerin millet olduklarının tekrar tekrar bilincine vardıkları günlerdir. Ortak bayramları, yani sevinç ve övünç kaynakları olmayan toplumların, ortak hüzünleri de yoktur. Ortak bayramı ve hüzünü olmayan bir toplum, millet değil, ilk fiskede dağılacak kalabalıktır sadece.
Batılı toplumların Coca Cola şirketinin 1930’larda ürettiği Noel Baba figürü üzerinden nasıl sevinç, coşku, birliktelik ürettiklerini düşünüelim, Amerikalıların, ilk Avrupalıların Amerikan kıtasını keşfetmelerini anmak adına hindi kesip yedikleri “Şükran Gününü” nasıl milli bayram haline getirdiklerini unutmayalım. 2008’de Amerikan vatandaşlığına geçmiş Vietnam kökenli Amerikan vatandaşı Şükran Günü kutlamak durumunda kalıyor ise bayramın anlamı daha iyi anlaşılır.
Biz ise eşsiz milli bayramlarımızı siyaset eliyle tasfiye ederken, dini bayramlarımızı tartışılan bayramlar haline getiriyoruz. Eğitim Bakanının 19 Mayısları önce stadlardan çıkararak sonra tasfiye etmeye yönelik hamlesine karşı tepki üzerine Cumhurbaşkanlığından bir açıklama geldi. Açıklamada sadece 19 Mayıs değil, diğer milli bayramların da daha “geniş katılımlı ve coşkulu kutlanması amacı ile çalışmalar” yapıldığından bahsedildi. Ancak yeniden düzenleme için yapılan çalışmalara baktığımız zaman bir tane reklamcı, halkla ilişkiler uzmanı, konser vb. toplantıları düzenleyen uzmanın toplantılarda olmadığı anlaşılıyor. Hayatında bir toplantı düzenlememiş bürokratların önerileri ile “coşkulu bayram kutlamaları programlarının” ortaya çıkması çok şüphelidir. Ayrıca ben amacın bu olduğunu da hiç düşünmüyorum. Artık Milli Eğitim Bakanlığımız yok, eskiden de çok iyi değildi ancak şimdi hiç yok. Onun için bakanlığın adını Eğitim Bakanlığı diye değiştirmek çok doğru olacak.