AKP medyasının psikolojik operasyonları!
Ankara’dakiler işin suyunu çıkardılar. Devlet katındaki zafiyet yönetim boşluğu oluşturmuştur. Bu yüzden birbirini tamamlaması gereken kurumlar karşıt hale getirilmiştir. Kurumlara yönelik olarak yıpratmak, şaibe altında bırakmak ve gözden düşürmek faaliyetleri alabildiğine hız kazanmıştır. Soroscular, federasyoncular, bölücüler, küreselciler, dünya vatandaşları el ele yargıya ve TSK’ya olmadık iftira ve ithamlarda bulunmaktadır.
İktidar, gelişmeler karşısında sessizliğe bürünerek olanı biteni tasvip eder bir tutum takınmış olmaktadır. AKP bu anlamda kendi medyasını, zenginini, aydınını ve bürokratını yaratmış olmanın meyvelerini de toplamaya başlamıştır. İktidar, resmen hedef olarak gördüğü kurumları yarattığı medya vasıtasıyla yıpratmaktadır.
Taraf, Vakit, Yeni Şafak: AKP
Devlet kurumlarını yıpratmak, gözden düşürmek ve şaibeye bulaştırmak faaliyetleri büyük bir serbesti içerisinde gerçekleştirilmektedir. Bir bakıyorsunuz Taraf adlı provokasyondan sorumlu gazete Anayasa Mahkemesi Başkan Vekili ile KKK Komutanı arasında iki buçuk ay önce yapılmış bir görüşmeyi gündeme taşıyor. Özellikle de Paksüt’ün türban davası ile kapatma davası arasında Genelkurmay Karargâhı’na gidip KKK Komutanı Başbuğ ile görüştüğünü, gün, saat, dakika ve araç plakası vererek yazıyor. Bir yerlere ima yollu göndermeler yapıyor. Tele kulak ve tele izleme ve tele gözleme yaptığı ya da yapanlarla işbirliği içinde olduğu ortada olan bu gazete ayrıca, demokrasi ile özgürlük bayraktarlığı yapmaktadır.
TSK’yı ve yargıyı yıpratma girişimleri bu anlamda bütün boyutlarıyla devam ediyor. 30 Ağustos’ta Genelkurmay Başkanı olmaya hazırlanan Orgeneral İlker Başbuğ da Vakit Gazetesi tarafından manşete taşınıyor. Vakit, komutanın bir süre önce İsrail’de Ağlama Duvarı’nda çektirdiği fotoğrafları “Dua Ediyor” diye veriyor.
CHP Genel Başkanı Baykal’ın Danıştay’ı ziyareti sırasında Yargıtay Başsavcısı’yla da görüştüğü yolundaki yalan haberi de Yeni Şafak Gazetesi manşetten veriyor. İşin garip tarafı bu operasyonları yapanların hepsi de AKP yanlısıdır. Olan bitenler AKP yanlısı medyanın psikolojik operasyonlarının ürünüdür.
Gerçekten de bir gün komutanlar, bir başka gün Anayasa Mahkemesi yargıçları bu güdümlü medya tarafından hedef alınıyor. Gizli belgeler, takip etmeler, dinlemeler, karalamalar birbirini izliyor. Yargı mensuplarını ve TSK’yı malum cenahın elbirliğiyle yıpratma kampanyaları büyük bir ivme kazanmıştır.
AKP medyası resmen TSK ve yargıçlara karşı bir psikolojik operasyon yürütmektedir. Böylece AKP’nin, kendisine yakın sermaye gruplarına televizyon ve gazeteleri satın aldırmasının nedeni de anlaşılmış olmaktadır. Bu süreç devam ederse Türkiye çok kanallı tek sesli bir ülke haline gelmesi yakındır.
AKP iktidarı bir yandan kendine yakın ve bizzat kendinden olan bir medya grubu oluştururken diğer yandan da kendisine muhalif olan medya unsurlarına karşı büyük bir baskı uygulamaktadır.
Gestapo, KGB, CIA yöntemleriyle TSK ve milli devlet taraftarları üzerindeki baskı ve karalama kampanyaları giderek hız kazanmaktadır. İktidar kendisine muhalif gördüğü hemen herkesi izletmekte, dinletmekte, şaibeli hale getirmeye çalışmaktadır.
Başbakan bu işlerin içinde “biz yokuz” diyor. Zaten bu işleri bizzat kendilerinin yaptığını kimse söylemiyor. Ancak Anayasa Mahkemesi’nin AKP’ye kapatma davası açması üzerine “yargıçlar yargılansın” ya da “Anayasa Mahkemesi’nin kararları askıya alınsın” türünden talepler AKP’nin milletvekillerinden geliyor.
Bütün bu olan bitenler Türkiye’de hükümet etme krizinin, devlet krizine dönüşmek üzere olduğunu göstermektedir. Devlet adamlığı kıtlığı çekilen Türkiye’de, yetkili makamlarda oturanların sorumsuzluklarının maliyetini her zaman millet öder. Bugün de olan budur.