AKP kulislerindeki şok iddia; “Erdoğan Öcalan’a 1 Eylül sözü verdi”..

“Anayasa madde 104 (Cumhurbaşkanının görev ve yetkileri):
Başbakanın teklifi üzerine bakanları atamak ve görevlerine son vermek,
Bakanlar Kurulu
A. Kuruluş
MADDE 109- Bakanlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri veya milletvekili seçilme yeterliğine sahip olanlar arasından Başbakanca seçilir ve Cumhurbaşkanınca atanır; gerektiğinde Başbakanın önerisi üzerine Cumhurbaşkanınca görevlerine son verilir.
* * *
Bakan azletme yetkisini 1982 Anayasası  böyle düzenliyor. Yakın siyasi geçmişi de hatırlayacak olursak; dönemin Başbakanı Turgut Özal,  1984’te Maliye Bakanı Vural Arıkan’ın azlini istedi. Cumhurbaşkanı Kenan Evren hazırlanan kararnameyi imzalayarak işleme koydu. İkinci azil uygulamasına  yine bir ANAP hükümetinde başvuruldu. Yıldırım Akbulut başkanlığındaki 47. hükümetin Milli Savunma Bakanı Hüsnü Doğan, 1991’de Cumhurbaşkanı Turgut Özal tarafından görevinden alındı.
Türkiye siyasi tarihindeki üçüncü azil olayı, DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümetinde  Devlet Bakanı Sadi Somuncuoğlu’nun MHP lideri Devlet Bahçeli’nin önerisiyle Başbakan Bülent Ecevit tarafından görevinden alınmasıyla yaşandı. Daha sonra azil, Devlet Bahçeli’nin  muhalefetine rağmen Türk Kurultayı’nı toplayan Abdulhaluk Çay, için işletildi.
Bu hatırlatmaları bugün olup bitenler için yaptım.
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın Nevruz bombasıyla başlayan derin depremde Pazartesi günü Bakanlar Kurulu toplantısı sonrasında  yaşanan önemli ayrıntılara dönmek istiyorum. Arınç, o ağır açıklamada yalnızca Melih Gökçek’e cevap vermiyor Erdoğan’a da çok sert çıkışlar yapmaya devam ediyordu. “Hiç bir akçeli işte adım geçmez” diyordu. Herkesin rutin gördüğü “Ben görevimin başındayım” açıklamasından sonra basın açıklamasını bitirip salondan ayrılırken ekranlara “Yine bu salonda görüşeceğiz ama 7 Haziran’a kadar” sözleri yansıyordu. Herkese rutin gibi gelen bu sözlerin ardında Nevruz (Cumartesi) gecesi Kısıklı’da gece yarısı gerçekleşen Erdoğan-Davutoğlu görüşmesinin perde arkası yatıyordu. AKP’de güvenilir kaynaklardan ulaştığım bilgilere göre; Davutoğlu, Kaçaksaray’da  yapılan ilk bakanlar kurulu öncesinde yediği o meşhur  ağır fırçanın bir benzerinden  o gece de  nasiplenmişti.. Yine kulislere göre, Erdoğan, Bülent Arınç’ın azlini istemiş Davutoğlu ise buna yanaşmayınca ağır eleştiri almıştı. Arınç’ın, “Davutoğlu bu olayda masum”, “kuklanın arkasındakileri biliyorum” sözleri de buna işaretti. AKP’de ittifakla yapılan yorumlar ise “Melih Gökçek çıkışlarını sarayın onayı ile yaptı” şeklindeydi. Zaten dün yaşanan gelişmeler de bunları doğrular nitelikteydi. Davutoğlu’nun azle onay vermemesi ardından Arınç’ın 
“görevimin başımdayım” demesi, korkudan dilini yutan “Başbakan”ın tekrar Erdoğan ile ailecek görüştük fotoğrafına sığınması ve  ardından yarım ağızla yaptığı “kimsenin ayrıcalığı yok disiplin kurulları işleyecek” açıklaması yeni fay kırılmalarının da habercisiydi.
Şimdi tekrar Kısıklı’daki zirveden sızanlara dönelim;
Erdoğan 2 haftadır harıl harıl çalıştırdığı anketçilerin raporlarını Davutoğlu’nun önüne serdi. “Eriyorsun” dedi ve ekledi “Habur  dönemine döndük, milliyetçi-muhafazakar oylar kaçıyor”.. Davutoğlu ise, “Efendim bırakın kendimi ifade edeyim, çözüm sürecini izleme heyetiyle sürdürürsek doğudaki oylar bize akar” diye cevap verdi.. Görüşmeden hoşnut kalmayan  Erdoğan da Melih Gökçek’in düğmesine bastı.
Büyük depremin ardında yatan nedenlerden biri de seçim beyannamesine başkanlık sisteminin yazılması. Parti içindeki Gül’cü ekip direniyor. Davutoğlu’da yan çiziyor gibi yapıyor.
Şimdi sıkı durun!.. Tam bu noktada AKP içinde gizli Erdoğan muhaliflerinden duyduğum çok önemli bir iddiayı aktarayım;
“Erdoğan, ‘Davutoğlu ile nereye kadar’ hesaplamalarını yaparken Hakan Fidan’ın adaylığı ile sarsıldı. Çünkü Erdoğan, çözüm sürecini elinden bırakmak istemiyor. Öcalan’ın Dünya Barış Günü’ne denk gelen 1 Eylül 2015’te İmralı’dan salıverilmesini ‘Başkan ya da Partili Cumhurbaşkanlığı seçilmesi’ şartıyla satın almış durumda. Çözüm süreci inisiyatifini Hakan Fidan’ın kendisinden uzaklaşmasıyla yönetemeyeceğini anlayan Erdoğan, Davutoğlu-Beşir Atalay ekibine karşı tam cephe savaşı vermeye başladı. Erdoğan’ın 7 Haziran seçimleri öncesi Başkanlık için çıktığı turlarda, ’Başkanlık Sistemi ve Yeni Anayasa’demesi de lafı güzaf...Tek derdi var; 7 Haziran sonrası kendi listesinden seçilen milletvekilleri ve PKK’nın desteğiyle küçük bir anayasa değişikliği yaptırmak. Cumhurbaşkanının bağımsızlığını düzenleyen maddeyi Anayasa’dan çıkartıp ‘Cumhurbaşkanı partili olabilir’şeklinde Türkiye’ye Partili Cumhurbaşkanlığı Rejimini getirtmek. O da iş görür... Artık Başkan olamayacağını kendiside biliyor. Erdoğan, partili cumhurbaşkanlığını  ilan etmek için seçime HDP ile girecek olan Kandil/İmralı/PKK/KCK’ya Öcalan’ın 1 Eylül 2015 Dünya Barış Günü’nde Diyarbakır Lice Fis köyünde olacağı sözünü verdi. 
Akıllara durgunluk veren kapışma bunlarla da sınırlı değil, bel altına inmek üzere..

 

Yazarın Diğer Yazıları