AKP ile DTP aynı değirmene su taşıyor
Hısım akrabaya petrol kuyuları dağıtılyor, devlet bankaları imkânları ile gazete ve televizyonlar, çoluk çocuğa gemicikler alınıyor, sonra da çıkıp, “Bize ak demeyen ahlaksızdır” tehditleri savruluyor.
Öksüz ve yetimler açlıktan inler babaları işsizlikten intihar ederken ve “Anamız ağlıyor” diye feryat edenlere, “Ananı al da git” nasihatı verilir, çiftçiye, “Gözünü toprak doyursun” bedduası yapılırken, devletin imkânları ile uçak üstüne uçak alınıyor, o uçaklara binenler 140 çeşit yemekten canlarının çektiğini yiyor, İspanya kraliçesi kafir Sofia 20 dolar verip İngiltere’ye tarifeli uçakla giderken, bizimkiler hamama (kaplıcaya) bile maaile devletin uçağı ile gidiyor, gittikleri ilin valisine şöyle bir uğrayıp, “Biz buralara devlet için geldik” , diyerek, kılıf üretiliyor, sonra da dönüp, Hazret-i Ömer adaletinden, her gün birkaç Mehmetçiği şehit eden, halk otobüsünde işinden evine gedenleri molotof kokteylleri ile yakanların hamileri de barıştan, kardeşlikten bahsediyor.
Hayatî her şeye olağanüstü vergiler konulurken ithal mücevherde KDV sıfırlanıyor ve daha dün yüksek tahsilini başkalarından aldığı bursla yapmak zorunda kalan hükümet erbabı çocukları, gelinleri alnı secdeli, ağzı dualı, eşleri türbanlı hacı amcaların duaları eşliğinde, birkaç yıl içersinde gemi(cik) ve havaalanlarında mücevher satış noktaları sahibi haline, kimi belediyeler PKK’nın yayın organı Roj tv’nin temsilciliği, Avrupa’dan Türkiye’ye pek çok noktada uyuşturucu ve haraç tahsil noktası haline gelmiş bulunuyor.
510 kilometrelik sınır mayınların temizlenmesi karşılığı İsrailli bir firmaya, “İzak yatırım yapacak, Hasan-Hüseyin çalışacak” diye 49 yıllığına devredilmek isteniyor, millet ayaklanınca, faşist damgası yiyor. O mayınları o sınıra döşeyen emekli asker, “Bu işi ben yaptım, ben temizlerim” dediğinde, “Sen de kim oluyorsun, otur oturduğun yerde” diye azarlanıyor. Birileri çıkıp demokrasi yukarının aşağıya değil aşağının yukarıya haddini bildirmesidir demiyor, diyemiyor.
Dağlıca baskınını düzenleyen teröristlerin Dağlıca’ya nasıl geldiklerini, Türk askerini nasıl şehit ettiklerini, Mehmetçiğin nasıl çaresiz kaldığını anlatan Türkü eşliğinde DTP kongreleri yapılıyor.. Bu ülkede birilerinin evlatları bir şekilde askerden kaytarmanın yolunu bulurken birileri şehide kelle, terörist başına sayın diyor, vatan için can verenlere de, askerlik yan gelip yatma yeri değildir, aklı veriyor..
“Dolandırıldık” diyen, Yimpaş, Kombassan ve Almanya’daki Deniz Feneri mağdurları Başbakan tarafından, “Bana sordun da mı para verdin” diye azarlanırken, Deniz Feneri dosyasında adı geçen RTÜK Başkanı ve Kanal 7 sahiplerinin, “kaçırmasınlar” diye mal varlıklarına mahkeme ihtiyati tedbir kararı koyduğunda, Ergenekon sanıkları için savcı kesilenler üzerlerine avukatlık cübbesi geçiriyor.
Böyle bir Türkiye’de meclisteki muhalefet partilerinin oy toplamı bütün bunların müsebbibi olan iktidar partisi oyları toplamını bulmuyor. Muhaliflerinin toplamından fazla oy alan iktidar partisi genel başkanı, “Ben tüzüğümüzün gereği iki dönem sonra genel başkanlık için aday olmayacağım” diyebiliyor da, aldığı oyları üçe katlasan iktidar partisi kadar etmeyen bir partinin genel başkanı parti tüzüğüne aykırı olarak “Ben bu makamı terk etmem arkadaş” diye diretiyor, bu diretmenin adı vatanseverlik, diretmeye direnmenin adı ise ihanet oluyor. Bu tabloya bakarak bu kardeşiniz, siz bakmayın kâğıt üzerinde Türkiye’de 63 parti var görünmesine, bu ülkede bir AKP bir de PKK’nın Meclis’teki sesi DTP var demeyi sürdürüyor, çünkü, Türkiye’de her ne oluyorsa bunların dediği oluyor. Olup bitenlere dikkatle bakıldığında ise, kavgalı gibi görünseler de, Meclis’ten çıkan kanunların ruhu okunduğunda, aslında, DTP ile AKP’nin aynı şeyleri söylediği ve aynı yol haritasını hayata geçirdikleri apaçık görülüyor. Siz râzıysanız mesele yoktur efendim..