AKP Hükümeti, bütçeyi de kendine benzetti
Geçen hafta, Başbakan Yardımcısının IMF - Türkiye ilişkileri konusunda yaptığı açıklamada iki konu dikkat çekti. Birisi, mali kural, diğeri de dinamik bütçe uygulaması.
Başbakan yardımcısı, IMF ile dinamik bütçe üzerinden görüşüldüğünü açıkladı. Ancak, basındaki haberlerden anlaşıldığı kadarıyla, IMF ile üzerinde çalışılan, dinamik bütçe, 3-6-9 ay gibi çeyreklerde ekonomik konjonktüre göre, değişen bir bütçe gibi algılanıyor.
Özel sektör işletmelerinde ekonomik konjonktüre göre, yatırım planlaması, üretim planlaması, stok politikası ve pazarlama politikaları ve işletme bütçesi, aylık, üç aylık gibi kısa dönemler itibariyle değişebilir. Bu şekilde özel sektörde dinamik bütçe uygulanabilir. Ancak devlette dinamik bütçe uygulaması farklıdır.
Bütçede, hükümetin kısıntı yapması doğaldır. Ancak yıl içinde harcamalarda artış yapması veya bütçeyi değiştirmesi hem yasal altyapı olarak, hem de iktisat politikası açısından mümkün değildir.
Gerçekte devlette esnek veya dinamik bütçe, yıllık bütçelerin, büyümenin farklı dönemlerine göre esneklik göstermesini ifade etmektedir. Bütçe hazırlanırken, o yılki ekonomik konjonktür ve tahmin edilen gelişmeler dikkate alınır.
Bütçe yapma yetkisi siyasi iradenindir. Bütçe Devletin mali planıdır. Ancak aynı zamanda özel sektör için de göstergedir. Özel sektör de Devlet Bütçesine göre tavır alır. Üç ayda bir konjonktüre göre değişecek bir bütçe, ekonomik istikrarı daha çok bozar.
Bütçe giderleri de bizzat konjonktürü tayin eder. Yönlendirir... Bu nedenledir ki esnek bütçe uygulamasında, ekonomide durgunluk varsa, bütçe yapılırken, harcamalar artırılır. Açık olsa da önemi yoktur. Ancak söylediğim gibi bu artış, yıllık bütçede siyasi irade kararı ile öngörülmüştür. Yoksa, yıl içinde hükümetin keyfi uygulaması ile olmaz.
Öte yandan, Anayasanın 161. maddesi de, devletin yıllık bütçelerle harcama yapmasını düzenliyor. Aynı maddeye göre, bir yıldan fazla sürecek iş ve hizmetler için yasalarla özel süreler düzenlenebilir.
IMF’nin dinamik bütçe anlayışının farklı olacağını zannetmiyorum.
AKP iktidarı, devlet bütçesini bakkal bütçesi gibi görüyor. Yüzde 47 ile değil, yüzde 100 oyla seçilen bir iktidar bile, devlet bütçesini geçici yönetme yetkisi almıştır. Bütçe uygulamasını objektif kurallara göre ve halkın refahı için en doğru şekilde yapmak zorundadır.
Uygulamada AKP’nin bu ciddiyetten uzak olduğunu görmekteyiz. Örneğin 2009 bütçesi için, 10.5 milyar açık hedef alındığı halde, bütçe bunun beş katı, 52 milyar lira açık ortaya çıktı. Eğer bütçe yapılırken bu açık öngörülmüş olsaydı, açığı olan bütçe Meclisten geçerek, siyasi irade kısmı tamamlanmış olurdu. Hükümetin keyfi açığı olmazdı.
Hükümetin bütçe ve mali disiplin konusundaki tutarsızlığı, ekonomide güvensizlik yaratmıştır. Özel sektörün güven azalması, yatırımları ve beklentileri olumsuz etkiliyor. Bu şartlarda ekonomik istikrar daha çok bozuluyor. İstikrar çivi tutmuyor.
Ekonomik istikrarın temel şartlarından birisi, İktisat ve Maliye politikası ile uyumlu ve etkin bir bütçe politikası uygulamaktır. Devlet bütçesi ile özel sektör işletme bütçesi farklıdır. Bu farkı en iyi iktisatçı anlar. Nazım Ekren iyi bir iktisatçı idi. Ancak iktisat politikalarında ortaya koyduğu ciddiyet ve kayıt dışılığı önlemedeki kararlı tutumu, Başbakanın keyfiliğini engellediği için, uygun görülmedi.
Bu hükümet genelde iktisatçıları sevmeyen bir hükümettir. Ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcısı da iktisatçı değildir. Endüstri mühendisi ve işletmecidir.