AKP askeri nasıl hatırladı?..

Gezi eylemleri boyunca Emniyet, polis, MİT, derin devlet, ajanlar, provokatörler hep tartışıldı.
Herkes bir tarafından çekiyor; hatalıyı-suçluyu, doğruyu-iyiyi bulmaya çalışıyor.
Asker neden tartışılmıyor?..
Ajan provokatörlük yaptığımı sanmayın!..
“Fitne fesatla” işim olmadığını en iyi siz değerli okurlarım bilirsiniz.
Askeri göreve çağırdığımı, darbe şakşakçılığı yapacağımı falan da düşünmeyin.
Çok basit ve düz bir soru sordum.
Nedeni; Gezi eylemlerinin ilk günlerinde Hükümet içinde yaşanan şiddetli bir tartışmadan kaynaklanıyor.
Hatırlarsanız; “Muhteşem” Kuzey Afrika’dayken Başbakanlığın önüne koruma görevine takviye için Ankara Valiliğinin talebi üzerine Jandarma çağrılmıştı. Eylemciler, polisle kavga ederken Jandarma ile herhangi bir gerginlik yaşanmamıştı. İktidarın “eylemciler Başbakanlığı basacak” korkuları boş çıktı. Jandarma Genel Komutanlığını lağvetmek için her türlü hazırlıklarını tamamlayan AKP iktidarı derin bir ‘oh’ çekti. Başbakanlık önündeki Jandarma timleri 4 gün önce kışlasına geri döndü.
Orantısız güç kullanan ve toplumdaki şiddet tepkisini artıran polisin “sahada yetersiz kaldığını” gören AKP iktidarı Gezi eylemlerinin ilk günlerinde neyi masaya yatırdı, biliyor musunuz?
“Askeri kışlasından çıkarma”yı..
EMASYA protokolünü iptal ederek terörle mücadele sürecinde askeri kışlasına hapseden, sözde barış süreci ile askeri PKK’lı teröristlere adeta refakatçi konumuna sokan AKP iktidarı sıkışınca, askeri, güvenlik önlemleri bahanesiyle alana sürmeyi masaya yatırdı.
Sonra ne oldu?
Güvenilir kaynaklardan aldığım bilgilere göre; iktidar içinde derin ve hararetli tartışmalardan sonra karpuz gibi ikiye bölündüler. “Muhteşem”, “bir de MİT’in görüşüne başvuralım” diye buyurdu!.. MİT, olumsuz görüş verdi, Hükümet içindeki “asker sahaya sürülmesin” taraftarlarına destek çıktı. Sonra da “AKP, askeri vesayet altında kaldı görüntüsü vermemek için” tartışmanın üstü kapatıldı.
Bu arada Genelkurmay ne yaptı?
Pencereden baktı. Bence çok da iyi yaptı.
Her işte bir hayır vardır!..

Kuğulu’daki kaygılı anne

Gezi’nin en büyük ve en sıkı destekçisi oldu başkent Ankara. Her gün binlerce kadın, çoluk çocuk, genç özellikle akşam saatlerinden itibaren Kuğulu Park’a aktı. AKP iktidarı -nasıl olacaksa- Gezi’ye referandum sinyalini göndermesinin ardından her gece polis tarafından dağıtılan sonra tekrar toparlanan Kuğulu Park’a sabah saatinde gittim. Parkın gündüz nöbetini tutan gençler ağaç gölgelerinde uykuya dalmışlar anneler de başlarında nöbet tutuyordu.
Ortalığın sakin olduğu anlardandı. Parkta dolaşırken Türk Boyları Konfederasyonu Genel Sekreteri, Ankara Yörük Türkmen Kültür Derneği Başkanı Nesrin Günel İçay ile karşılaştım. Nesrin Hanım diş hekimi iki çocuk annesi. Sabah sabah Kuğulu’ya neden geldiğini sordum, “Çocuklarımıza bir şey olmasından endişe ediyorum” dedi. Kaygılı görünüyordu. Türk kadını ve anne olarak eylemleri desteklediğini söyledi. Yorgunluk gideren gençleri rahatsız etmeyecek bir noktadaki banka oturduk. Nesrin Hanım ile kısa bir sohbet yaptık.
Söyleşi sırasında bir gözünü de Kuğulu Park’ın çevresinde bekleyen Çevik Kuvvet ekiplerinden ayırmayan Nesrin Hanımın söyledikleri Türk kadınının ortak duygularını yansıttı;
“Hakikaten bir Türk vatandaşı, bir anne olarak Türkiye’nin gidişinden çok rahatsızdım. Ne olacak? Memleketimiz parçalanıyor, topraklarımız yabancılara satılıyor, Türkiye Cumhuriyeti söylemi kaldırılıyor, açılımlar yapılıyor, nereye gideceği belli olmadan, üniter yapımız, ulus devletimiz, tamamı 1923’te Atatürk ve arkadaşlarının, kurucu iradenin getirdiği bütün haklarımız elimizden alınıyor. En önce de zayıf halka olan kadınlara geliyor. İlk önce tehlike hanımlara geliyor. Bu beni çok kaygılandırıyordu. Orta yaşlıların hep uğraştığı “aman memleketimizin hali ne olacak” dediği durumda Atatürk’ün gençleri kötü gidişata el koydu. Ve bu beni çok umutlandırdı. Ama yine de bir Türk kadını ve annesi olarak çocuklarımızın başına bir şey gelecek diye çok korkuyorum. Kötü muameleye maruz kalıyorlar, canları tehlikeye giriyor. Onlara hakikaten üzülüyorum. Ama bir yandan da umutlanmak istiyorum, umutlanıyorum.”
Gezi’deki gençlere de mesaj gönderdi Nesrin
Hanım;
“Taksim’deki gençlere saygı duymamak hakikaten imkânsız. Yaptıkları tamamen siyasilerden uzak. Ben gitmedim ama duyuyorum, izliyorum siyasetçileri sokmuyorlarmış, aralarına almıyorlarmış onu da takdirle karşılamamak mümkün değil. Orada kütüphane kurdular, revir kurdular, mescit açtılar. Türkiye Cumhuriyetine ilkler yaşattılar. Orada namaz kıldılar, kandil kutladılar. Bunlar benim için çok sevindirici şeyler. Hiç bir araya gelmeyecek dediğimiz insanlar bir araya geldiler. Gençlerimize saygı duyuyorum.”
Nesrin Günel İçay, Hükümetin “referandum” önersine ise oldukça çarpıcı bir yorum yaptı; “AKP’nin sandık oyunlarını çok iyi biliyoruz. Hükümet bu gibi taktiklerle süreyi uzatıp kendi lehine çevirmeye çalışıyor.”
“Muhteşem” ve ortakları, AKP diktatörlüğüne karşı yükselen tepkileri magazinleştirip, yandaş akilleri ile Taksim’deki AVM’ye hapsedip kurtulmaya çalışsa da Türk’ün anaları duruma el koydu.
Obama’nın beyzbol sopasına gık çıkaramayanlar, bakalım anamın oklavasından nasıl kurtulacaklar!..
(Fotoğraflar: Hanife AÇIKALIN)

Yazarın Diğer Yazıları