AKP açılımlarıyla baş başa kaldı!
Hükümet iki ay içinde ismini üç defa değiştirme gereğini duyduğu “Açılım” projesini nihayet TBMM’ye getirdi. Önce TBMM’de Öngörüşme daha doğrusu ön sataşma diye nitelenecek bir toplantı yapıldı. Bu toplantıda AKP adına konuşan sözcü inanılmaz bir provokasyonun altına imza attı. AKP sözcüsü, konuyla ilgili olarak tek söz söylemezken muhalefeti itham, isnat ve tahrik açılımına tabi tuttu. Ardından pankart açmalar, kürsüye yürümeler ve birleşime ara vermeler geldi.
Ön görüşmelerin gerilimi sürerken meşhur “açılım” bu defa Genel Kurula “Genel Görüşme” için getirildi. Liderler konuştu. Bu kez muhalefet ve Ana muhalefet liderleri “açılım” ile ilgili kaygılarını dile getirdiler.
İçi boş konuşmalar!
Baykal, açılımın “demokratik” olmak bir yana “Kürt Açılımı” dahi olmadığını, bu açılımın “PKK” yani terörist açılımı olduğunu söyledi. Ayrıca Baykal, Başbakan’ın yüreğini doldura doldura “Türk Milleti” dediğini de duymak istiyorum, dedi. Devlet Bahçeli ise açılımın gerçekte “PKK’ya teslimiyet belgesi” niteliğinde bir “yıkım projesi” olduğunu söyledi. İktidar “terörle mücadeleyi bıraktı. Terörle müzakere ve mütareke sürecine başladı” diye de ilave etti.
Başbakan Erdoğan ise açılımın özüne hiç dokunmayan içerikte bir konuşma yaptı. “Bebekler, çocuklar kinine kin katarak büyümemeli. ‘Analar tabii ki ağlayacak’diyorlar, sizin hiç oğlunuz öldü mü?” dedi. Ardından da muhalefeti kast ederek ‘Şehit gelsin de bağıralım’istiyorlar, diye provokatif bir cümle kurdu. MHP gerildi. CHP ise genel kurulu terk etti. Konuşmalar popülist, demagojik ve hamaset yüklüydü.
Aciz iktidar!
Başbakan Erdoğan “statükoyla devam edebiliyorsak, buyurun devam edelim” diyerek gerçekte açılımın bir ihtiyaçtan değil çaresizlikten doğduğunu ifade etmiş oldu. Bu çaresizlik, iktidarın yedi yıldır terörle ciddi ve köklü bir mücadele yürütmek için ihtiyaç duyulan hiç bir yasal tedbiri almamış olmasının sonucunda ortaya çıkmıştır. İktidar, yedi yıldır kendi ürettiği çaresizliğini bu kez muhalefete dayatmıştır. Dünyanın en büyük beş ordusundan birisine sahip olan bir ülkenin beş bin kişilik bir terör örgütü karşısında acizlik ilan etmesi ülkenin nasıl yönetildiğinin de itirafıdır. Halbuki, ülkenin AKP’nin acizliklerine teslim olmaya değil “başarabiliriz”, “çare vardır” diyebilenlerin iktidarına ihtiyacı vardır. Türkiye, yönettiği millete “Türk Milleti” diyemeyen, ülkenin bütünlüğüne kasteden terör örgütüyle mücadele edemeyen bir iktidar tarafından yönetilmektedir. Bu çözüm için ortaya attığı açılım sözcüğünün bile bir ayda sıfatını üç kez değiştiren bir iktidardır. “Hazmettire hazmettire” gerçekleştireceğiz dediği “Açılımı” nın halen içini doldurabilmiş değildir. Sonuçta “Biz çözemezsek başkaları gelir çözer” türünden tehdit kokan bir anlayışa sahip bir zihniyet Türkiye’yi yönetmektedir. Böyle bir zihniyetin açılımı, sorunu çözmeyi değil etnisiteyi siyasallaştırmayı ve bölünmeyi kurumsallaştırmayı sağlayacaktır.
Muhalefet açıkça AKP’nin içi boş, ucu açık, her yana çekilme ihtimali olan etnik tahrik niteliğindeki ABD patenti taşıyan “Açılım” tuzağına düşmemiştir. AKP açılımlarıyla ve açıklarıyla baş başa kalmıştır. Açılımına ortak olmayan muhalefete karşı hırçın ve saldırgan bir tutum takınmasının nedeni de budur.