Aklınızda bulunsun…
Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli, bütün ülkeyi saran orman yangınlarına müdahalede, Türk Hava Kurumu uçaklarının neden kullanılmadığı yönündeki soruya cevaben, "THK''nın elindeki uçakla ilgili problem var. Bu uçaklar uçabilecek kapasitede değil. Uçsa da performans verecek kapasitede değil. Biz burada insansız hava uçakları, insansız hava helikopterleri, son teknoloji amfibik uçaklar diyoruz. Hâlâ antikacı dükkanı gibi ''1960''lardan kalma uçakları kullanalım'' tarzında açıklamalar yapılıyor" dedi.
*
Bakan Bey''i dinlerken aklınızın bir köşesinde bulunsun:
Pakdemirli, aynı THK uçaklarıyla ilgili olarak 2019''da da "Kim uçmak istiyorsa uçsun bunlarla. Benim THK''ye bir lira borcum yok. Biz kamu kurumuyuz, bu iş çocuk oyuncağı değil. Benim teşkilatım bunlarla uçmak istemiyor, nokta. Memuriyeti olanlar diyor ki ''Ben bu uçağa binmem.'' ''Bineceksin'' dediğin zaman, ''Memuriyetten atın beni yine de binmem.'' diyor. Bu uçaklar belge üzerinde ne olursa olsun, emniyetli olarak addedilmiyor. Hele ki bu saatten sonra devletin bir bakanı ''Biz bu uçakları emniyetli bulmuyoruz.'' demiş, konu bitmiştir" demiş, hatta "Motorlarının içine kuşlar yuva yapmış. Motor yok, motor! Hani Vizontele''de vardı ya açıyorlar kaputu ''Motor yok.'' diyor. Böyle trajikomik tiyatroyla karşı karşıyayız" diyerek, biraz da alaycı bir tavırla uçakların hurda niteliğinde olduğunu iddia etmişti.
Bu sözlerden sadece birkaç hafta sonra, THK, "Uçamaz" denilen uçaklarına, İstanbul Atatürk Havalimanı''nda düzenlenen Teknofest''te gösteri uçuşu yaptırmıştı.
Kuruma ait CL-215 tipi yangın söndürme uçakları Atatürk Havalimanı''ndan kalkış yaparak denizden aldığı tonlarca suyu, pist kenarında belirlenen alana boşaltmış ve seyircilerden de büyük alkış toplamıştı.
***
Bu "gösteri" THK Yönetimi''ne pahalıya mal oldu orası ayrı; dün de hatırlattığım gibi şimdi karşı karşıya kaldığımız afet dolayısıyla tartışılan "kayyum", kuruma o günkü polemiklerin akabinde atanmıştı.
***
Pakdemirli, 2019''da yaşanan ve TBMM''ye de taşınan aynı polemik çerçevesinde "THK''nin uçuşa elverişlilik sertifikalarının hiçbirine ben tamı tamına 30 yıllık pilot olarak güvenmiyorum" demiş ancak kendisinin övündüğü "30 yıllık pilotluk" lisansını da, bu sözlerden sadece bir yıl önce, 2018''de, "THK pilot eğitmenleri ile birlikte, THK uçağı ile yaptığı uçuş sonrası yenilediği" hatta aynı gün yapılan törende de THK pilot ceketiyle poz verdiği öğrenilmişti.
BİRLİK BERABERLİK AŞKINA…
Sair zamanda da eleştiriye çok tahammüllü olduğunu söyleyemeyeceğimiz iktidar mensupları, böyle bir afet zincirinin ortasında sıkışıp kalmış haldeyken bir tek çatlak ses bile duymak istemiyorlar; ki anlaşılabilir.
Kaldı ki, böyle bir afet zincirinin ortasında ilk yapılması gereken şey de zaten "muhalefet" değildir; bu manada iktidarın "birlik ve beraberlik" beklentisi normaldir.
Ve fakat, bir ve beraber olabilmek için her şeyden evvel "samimiyet" gerekir.
Sadece ormanları değil canı da yanan koca bir ülkenin karşısına geçip de hâlâ yangınla mücadeleyi ne kadar doğru, ne kadar eksiksiz yürüttüklerini anlatan iktidar temsilcileri diyorlar ki, "THK''nın elindeki uçaklar saatte en fazla 12 ton su atıyor. Ama Beriev 200''ler 84 ton yani 7 misli su atıyor. Mi-8 helikopterler 36 ton, bunun 3 misli su atıyor. Önemli olan havada neyi uçurduğumuz değil. Yere ne kadar su attığımız önemli…"
***
İyi güzel de bu işi bilen başka insanlar, misal THK''nın eski başkanı, kendisi de hava pilot olan emekli Korgeneral Erdoğan Karakuş da mealen diyor ki, ''Böyle olmaz'';
"Çam yangınlarında helikopter kullanıldığı zaman helikopterin pervanesinin yarattığı rüzgar, yanan çam kozalaklarını çok uzaklara fırlatır ve bu nedenle oralarda da yangın başlar ve yangın söndürülemez."
Yine diyor ki;
"Böyle dağlık alanlardaki yangınlar Rus uçakları gibi büyük uçaklarla söndürülemez. Çünkü o uçaklar dar vadilere giremez, dağların arasına giremez, suyu çok yüksekten bırakır ve bu da etkili olmaz. Böyle yangınlarda THK''nınkiler gibi küçük, kıvrak uçaklar kullanılır."
***
Bu durumda…
Siz isterseniz koca bir okyanusu taşımış olun, o suyu doğru noktayla buluşturamadıktan sonra bir anlamı olur mu?
***
"Büyüklüğün" her derdin devası olduğu konusunda yanlış bir inanış var iktidarda; en büyük camiyi açınca dindarlaşacağız, en büyük adalet sarayını inşa edince adil olacağız, en büyük otelleri dikince zenginleşeceğiz, en büyük uçağa binince cihan itibarımızdan titreyecek sanılıyor.
Ama öyle değil.
Öyle olmadığının anlaşılabilmesi için daha hangi felaketleri yaşamamız gerekiyor?
***
Velhasıl…
Hiçbirimiz ruh hastası değiliz; Türkiye cayır cayır yanarken maksat muhalefet olsun diye yazmıyoruz bunların hiçbirini.
Bizim de gözlerimiz kan çanağı; içimiz gibi ellerimiz de titriyor, geri geri gidiyor parmaklarımız, yazamıyoruz bile…
Ve fakat, bilmek istiyoruz; hangi niyet ve zihniyetle bir ve beraber oluyoruz?