Akıllarına Kardak geldi...
TSK ile AKP iktidarı arasında çok parçalı derin çatlak devam ediyor.
Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’in, sağlık problemi gerekçesiyle görevi Kara Kuvvetleri Komutanı Hulusi Akar’a bırakmasının ardından patlayan kriz, dün yeni bir boyut kazandı. Her ne kadar taraflar resmi beyanlarında “kavga yok” , “görüş ayrılığı yok” , “her şey yolunda” deseler de derin kriz gün gibi ortada. Perde arkası gelişmeleri Pazar gününden bu yana en geniş ayrıntılarıyla YENİÇAĞ’da okudunuz.
Recep Erdoğan’a yakın olan (Binali Yıldırım kontenjanından) Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz, dün yaptığı açıklama ile izinde olan Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’e açıktan bindirdi. Bunu anlamak için önce hafızaları tazeleyelim. Havuz medyası hücumu ile başlayan “TSK’da paralel yapılanma” cayırtılarının koparıldığı en sıcak günlerde Genelkurmay internet sitesinden şu cevap verilmişti;
“Türk Silahlı Kuvvetleri; hiçbir legal görünümlü illegal yapılarla ve illegal tüm odaklarla, irtibat ve iş birliği içinde olmamıştır. Bundan sonra da olmayacaktır. Çünkü Türk Silahlı Kuvvetleri millî bir ordudur.”
Genelkurmay Başkanı Necdet Özel daha sonra yaptığı resmi açıklamalarda, özel görüşmelerde de imzasız, mesnetsiz, asılsız ihbar mektuplarına itibar edilmeyeceğinde ısrar etti. İddia sahiplerinden somut belge ve bilgi istedi. Özel ve TSK sık sık hükümetin Balyoz ve Ergenekon gibi davalar için yaptığı “kumpas” açıklamasını hatırlatarak somut belgelerin ulaşması halinde tereddütsüz gerekenin yapılacağına vurgu yaptı.
MGK süreçlerini geçiyorum. Nisan sonunda yapılan toplantıda Necdet Özel’in direncini de yazmıştık. Cumartesi patlayan izin krizi ve ardından dün Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz’ın TSK’da paralel yapılanmayla ilgili şu sözlerine kadar geldik;
“Binin üzerinde kişiyle ilgili olarak ihbar gelmiştir. Silahlı kuvvetler millî bir ordu. Millî bir ordu olması silahlı kuvvetlerimizin gücünü ve 77 milyonun da bu orduya olan güvenini göstermektedir. Dolayısıyla millî ordu vasfını değiştirmemek lazım. Millî ordu vasfı nedir? Hukuk, kanun içerisinde komutanlara bağlı, komutanlardan aldığı talimatı uygulayan bir yapı olması lazım. Eğer komutanından değil de bir başka yerden talimat alan bir yapı varsa o zaman bu millî olma vasfını kaybeder.”
Gördüğünüz gibi Necdet Özel’in “Millî Ordu” vurgusu üzerinden iktidarın TSK’ya düzenlediği yeni bindirme.
Paralel-maralel hepsi masal. Aynen olduğu gibi; AKP yargısı, AKP polisi bir de AKP’nin ordusu olsun. Tak diye emrettiklerinde, şak diye yapacak komutanlar ’hazır ol’da beklesin. Ha! Tekrar edeyim; orduda gerçekten paralel yapılanma varsa, devlet millet aleyhine işler tezgahlıyorlarsa, gözlerinin yaşına bakılmasın.
Fakat kazın ayağı pek de öyle gözükmüyor.
Necdet Özel ile Recep Erdoğan arasında ipleri kopartan ilgili maddelerden birine şimdi daha yakın mercek tutalım.
Nisan ayının sonları...
Saray’da 7 farklı anket simülasyona tabi tutuluyor. Çıkan sonuç vahim!..
Bırakın 400 vekili, AKP kritik sayı olan 330’a bile gelmiyor. AKP’nin yaptırdığı 2 anket, Genel Başkan Yardımcısı Süleyman Soylu’nun çalıştırdığı 3 firma ve 2004’ten bu yana Erdoğan’a bağlı hareket eden 2 anket kuruluşu olmak üzere firmalardan gelen anketlerin simülasyona tabi tutulması üzerine, MHP ve CHP’nin yükselişte olduğu ve de HDP’nin barajın etrafında dolaştığı ortaya çıkıyor. Yapılan simülasyon çalışmasına göre, AKP’nin 330’u aşması için MHP’nin yüzde 20’yi geçmemesi, HDP’nin de yüzde 10’u aşmaması şart... Bunun için de Güneydoğu merkezli olarak gerilimin artırılmasını şart gören Saray ve AKP’si, aynı zamanda kaçan milliyetçi muhafazakâr oyların geri kazandırılması için de yeni bir “KARDAK” seferine çıkmayı planlıyor.
Süleyman Demirel’in Çankaya Köşkü’ne çıkmasının ardından Tansu Çiller, 1995’te azınlık iktidarı durumuna düştükten sonra yaptığı “asker gidecek, bayrağı dikecek” şeklindeki “Kardak” krizi çıkışı ile birlikte iktidarda (koalisyonlarla) kalmayı başarmış ve siyasi ömrünü bu şekilde uzatmıştı. O zamanlar Tansu Çiller’in prenslerinden ve DYP İstanbul İl Başkanı olan Süleyman Soylu parlak bir fikir sunuyor; “Bizi 330’un üzerine, bir Kardak olayı çıkartır...” Buradan hareketle kaçan ve eriyen milliyetçi oyları geri çağırmak ve tutmak için Saray ve AKP’si başta Suriye ve Musul olmak üzere başlıyorlar planlamalar yapmaya..
Zaten, Erdoğan ve AKP’sinin Suudi Arabistan ve Katar’ın başından beri, “Sen Suriye’ye gir, biz seni destekleriz, sponsorun oluruz” vaadinden hareketle bu iki ülkeyle anlaştığı haberlerini her gün medyada okuyorsunuz.
Genelkurmay İstihbarat Dairesi eski Başkanı emekli Korgeneral İsmail Hakkı Pekin’in dün YENİÇAĞ’da okuduğunuz açıklamalarına benzer şu iddialar da başkent kulislerinde yaygın şekilde konuşuluyor;
“Uzun süredir Suudi Arabistan ve Katar arasında mekik dokuyan Erdoğan, buraya gönderdiği heyetlerle de anlaşmayı tamamladı. Suriye’ye yönelik operasyonun maliyeti için Erdoğan ve hükümetine yüklüce para verildi. Bu paranın bir bölümünü Suriye operasyonu için ayıran Saray, diğer miktarı ise seçim kampanyasına ayırdı.”
MGK’nın gündemine bu konunun da geldiği iddialar arasında.
Erdoğan ve AKP’sinin, Süleyman Şah operasyonunun ters tepmesinden ötürü rezil olan imajı tekrar kurtarmaya çalıştığı açık... Peki ne yapacak?.. PKK’ya operasyon yapamaz hale gelen, Suriye’ye yönelik hiçbir istihbari bilgiden haberdar edilmeyen, Ergenekon ve Balyoz süreçleriyle felce uğratılan, kışladan çıkamaz hale getirilen Türk Ordusu, sırf AKP seçimde milliyetçi oyları yedeğine takıp, 330 milletvekilini çıkarsın diye hangi senaryoya yamanacak?.. İşte burada Türk Ordusu’nun çekinceleri ve büyük itirazları var...