Akdeniz'de kötü senaryo gerçekleşti!
Bu köşede 19 Haziran 2020 tarihinde yazdığımız "Akdeniz'de tarih hızlandı" başlıklı yazıda Türkiye ile Libya arasında imzalanan Münhasır Ekonomik Bölge anlaşmasıyla ilgili olarak şu hususlara dikkat çekmiştik.
"Cephede kazanmak, masada kaybetmek" Türkiye'de gelenektir. Bu defa hem cephede hem de masada milletin hukukunu koruyacak şekilde hareket etmek zorunluluktur. Bu anlamda Türkiye devleti, Mısır, İsrail, Suriye ve Lübnan'la ilişkilerini iyileştirmenin yolunu bulmalıdır. Bu ülkelerin Yunanistan ve Rum yönetimiyle Türkiye aleyhtarı organizasyonlara girmeleri engellenmelidir. Bu ülkelerin yöneticilerine duyulan öfke bir kenara bırakılarak bu devletlerin halkıyla Türk halkı arasındaki tarihi ve kültürel beraberliği dikkate alan bir politika izlenmelidir.
Bu bağlamda Yaycı Paşa'nın "Yunanistan-Mısır ve Yunanistan-Güney Kıbrıs Rum Yönetimi arasında deniz yetki alanlarının paylaşımına dair antlaşmaların imzalanması, ulusal menfaatlerimize zarar verebilecek en kötü senaryo olur." tespiti, hayati önemde bir uyarı olarak dikkate alınmalıdır.
Yunanistan'ın bu bağlamda Türkiye'yi Akdeniz'de sahillere hapsetmek için bir yandan İtalya ve Arnavutluk'la diğer yandan Mısır ve İsrail'le yoğun ilişkiler kurmasının nedeni budur."
Yukarıdaki yazıda ifade edilen kötü senaryo Mısır ve Yunanistan arasında ekonomik bölge ilanıyla gerçekleşmiştir. Akdeniz jeopolitiğinde son zamanlarda Türkiye'nin çıkarlarını ilgilendiren çok sayıda gelişmenin yaşandığı gözlenmektedir. Hepsinin birbirleriyle ve Türkiye'yle ilişkisi olan bu gelişmeler şunlardır.
Libya'da, Türkiye destekli UMH güçlerinin Sirte ve Cufra'ya ilerleyişi beklemeye alınmış ardından da Türkiye'ye ait sismik araştırma gemisi Doğu Akdeniz'de önce Navteks ilan edilip sonradan durdurulmuştur.
Uzun süredir fırtına öncesi sessizliğini koruyan Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki gerilimi birden bire Ermenilerin saldırmasıyla çatışmaya dönüşmüştür.
Suriye'den çekileceğini defalarca açıklayan ABD, SDG ile daha doğrusu PKK/YPG ile petrol çıkarma anlaşması imzaladı. Bu anlaşmayla terörist organizasyon PKK/YPG'ye yıllık 7 Milyar dolar petrolden gelir aktarılması hedeflenmektedir.
Bu süreçte Beyrut'ta birden bire esrarengiz bir patlama meydana geldi. Türkiye'de ise dolar/altın/borsada kargaşa yaşandı.
Bölgede bu gelişmeler yaşanırken Yunanistan'la Mısır arasında Türkiye'ye karşı Münhasır Ekonomik Bölge Antlaşması imzalandı.
İmzacı ülkelerin dışişleri bakanlarının açıklamalarında bu yolla Türkiye-Libya arasındaki anlaşmanın ortadan kalktığı iddia etmiştir.
Yunanistan Başbakanı Miçotakis 'bu anlaşmanın uluslararası hukuka uygun, meşru bir anlaşma olduğu ve bölgedeki yasal düzeni yeniden sağladı' demiştir.
Birleşik Arap Emirlikleri Dışişleri Bakanı Enver Gargaş, Türkiye'ye nefret kusarak 'uluslararası hukukun orman hukukuna karşı zaferi' olarak anlaşmayı nitelendirmiştir.
BAE ve Suudlar'ın yanında ümmetin (!) en önemli parçası olan Mısır, Yunanistan'la imzaladığı bu anlaşmayla Türk ve Türkiye düşmanlığını adeta perçinlemiştir.
Bu arada Amerikan Afrika Kuvvet Komutanlığı'nda General Trask da şu sözleriyle Türkiye'nin ganbot diplomasisi yürüttüğünü ifade etmiştir. "Libya'da etki gücü sahibi olması, bölgedeki Amerikan müttefiklerini tehdit eden Erdoğan'ın, Müslüman Kardeşleri hâkim kılma politikasının güçlenmesi anlamına gelmektedir. Bu aynı zamanda, Türkiye'nin yasadışı olarak zorladığı Türkiye-Libya arasındaki sularda sürdürdüğü gunboat diplomasinin de güçlenmesidir."
Türkiye ise Mısır ile Yunanistan arasında deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşmasını yok hükmünde sayarak, Yunanistan ile Mısır arasında deniz sınırı bulunmadığını açıklamıştır. Bu anlayışımız sahada ve masada ortaya konacaktır. Şeklinde açıklama yapmıştır. Dahası sözde sınırlandırılan alan, Birleşmiş Milletler'e de bildirilen Türk kıta sahanlığı içinde yer almaktadır.
Akdeniz'de, Yunanistan'ın yanında çok ciddi Türkiye karşıtı bir cephe oluşmuştur. Türkiye bir yandan sahaya ve masaya gücünü koyarken diğer yandan dostlarını artırmak, düşmanlarını azaltmak stratejisini devreye sokmalıdır. Bu bağlamda Suriye, Lübnan, Ürdün, İsrail gibi ülkelerle ilişkiler gözden geçirilmelidir.