Ak Parti Sözcüsü "Doğu Perinçek"
Onu "6. Filo Defol" yürüyüşlerinde tanıdım. Dolmabahçe'de topladığı binlerce protestocu arasında bile tanımak kolaydı. İslam Çupi ağabeyimin yürüyüşü ile çok uzaklardan fark edilirdi.
Kısa sürede Türkiye'deki Çin sempatizanlarının lideri konumuna geldi. Hayatını Amerikan düşmanlığına adadı.
İlginç yanlarından biri, babası merhum Sadık Perinçek'in Demirel'in en yakınlarından olmasıydı. Süleyman Baba ile daima omuz omuza yürüdüler.
Vazgeçmeyenler
Hani derler ya, "az ama öz sempatizan". Onunkiler liderlerinden hiç vazgeçmediler. Ulusal TV ve Aydınlık gibi yayın organlarını yıllar yılı devam ettiriyor. Bana tuhaf gelen, birkaç iyi dostumun bunlardan olması. Çoğunluğu da üst kademelere kadar yükselmiş emekli subaylar.
Linç kültürü
Bunların dışında biri daha var. Onun ismini vermeyeceğim. Deşifre edersem üstüne çullanılmasından korkuyorum. Bunu istemem. Çünkü Türkiye'de uzun süredir "linç kültürü" egemen.
Ben ise "hoş görü iklimi"nden yanayım. Herkes fikirlerini söyleyebilmeli. Hele bölücülük ve şiddet varsa yokum.
Assolistti
Tarafsız Bölge'de izlediğim Doğu Perinçek'te hiçbir değişim göremedim. En önemli özelliklerinden olan "çal karayı izi kalsın"ları daha da artırmış. Bunların doğru olmayanları yüzüne vurulunca hep aynı savunmayı yapıyor; "Yarın ben bunu inceleyip, size bildireceğim." Madem inceleyeceksin ne diye söylüyorsun.
Bu ve benzer tavırlarına gülüyorum. Mehmet Metiner'in egemenliğini yıkışına bayıldım.
İyi anlamda dahi olsa Kürt kelimesi geçiren herkese saldıran Metiner'i bile susturdu. Müsait bir zamanda eski Ak Parti milletvekili Mehmet Metiner için de kapsamlı bir şeyler karalayacağıma söz veriyorum. Metiner'in Ak Parti sözcülüğü elinden çoktan alındı. O, ümitle işlevini sürdürmekte. Bu defa partisini savunma işini tamamen Perinçek'e bırakmıştı.
İlle de seviye
Diğer yandaşları hiç bu kadar suskun görmedim. Ahmet Hakan pas atmasa, neredeyse ağızlarını açmadan gideceklerdi.
Bu arada NTV'nin tartışma programlarını sevdiğimi tekrarlayayım. Daha önce de belirttiğim gibi, her şeyden önce kalite var. Bunca yıldır bir-iki alevlenme dışında fazla yanlışlık izlemedik.
Bunlara neden olan bir gazeteciyle bir SETA'cı kendilerini iyi biliyorlar. Neyse, onlar da hatalarını anlayıp yanlışlarını tekrarlamadılar.
Kim kazandı?
Mehmet Barlas, konuklar arasındaydı. Harekâtla ilgili olarak kazançlı çıkanlar arasına Türkiye ve Rusya'yı dahil etti. Peşinden ABD'yi ilave edişini çözemedim. Acaba niyet okuma mı yaptı, işte bunu bilemiyorum.
Yeni bir yüz
Konuşmacılar arasına Dr. Filiz Katman'ın ilave edilmesini sevdim. Yeni bilgiler aktardı. Örneğin bir buçuk yıl önce Kudüs'te yapılan toplantıyı anlattı. Buna katılanlar enteresan. İsrail, ABD ve Rusya. Putin'le temsil edilen Moskova'nın bu buluşmadan sonra ABD'ye verdiği tavizlere dikkat çekildi.
Bunlar konuşulurken, Mehmet Barlas'ın söyledikleri çok daha enteresandı; "Putin, bir yıl içerisinde Netanyahu ile tam yedi defa buluşup, görüştü."
Ötekiler
Diğer katılımcılar SETA'cı Doçent Murat Yeşiltaş ile Prof. Dr. Ahmet Kasım Han yeni bir şey söylemediler. Kasım Han'ı da bir konuda uyaracağım. Canlı yayınlara geç kalmayı alışkanlık haline getirdi. Biraz dikkat. Yönetici konumundaki Ahmet Yeşiltepe'yi çok beğendim. Dolu insanın hali başka oluyor...
***
İki maç
++++
Şampiyonlar Ligi maçları yağmur gibi. Bunların arasından ikisine önem verdim.
İlki Leipzig-Zenit idi. Devamlı eleştirdiğim Ali Palabıyık ve ekibi müsabakayı yönetti. İlk kez ona 10 üstünden 9 verdim. Palabıyık, dilerim Cüneyt Çakır'a benzemez. Hani "içeride başka, dışarıda başka" denenlerden.
Öteki maç
İkinci oyun Lille-Valencia idi. Sebebi de basit. Sahada üç Türk bulunuyordu. Fransız ekibinde iki millî futbolcumuz Zeki Çelik ve Yusuf Yazıcı oynuyordu.
Üçüncüyü merak ettiniz değil mi? O da hakem Deniz Aytekin'di. Yedi sülalesi Türk bu isim Alman kokartıyla maç yönetmekte. Hayli de başarılı. FIFA'nın önemliler listesinde. Oyunun 1-1 bittiğini de ilave edeyim.
...
GÜNÜN SÖZÜ
Biliyorum inanmayacaksınız ama, zaman her şeye iyi gelecek. Hayatta olduğu gibi, o an yaşayacaksınız. İhtiyacınız olan tek şey temiz hava. Başka bir şey değil. Dostoyevski