AK Parti kendi sonunu mu hazırlıyor?
31 Mart seçim sonuçları, Türkiye'deki siyaseti yeniden şekillendirmeye başladı.
Özellikle büyükşehirlerin el değiştirmesinden sonra iktidar cephesinden, Millet İttifakı'na yönelik siyasi söylem ve yaklaşımlarda yumuşama olmadı.
Kaybetmiş olmanın getirmiş olduğu bir gerginlik mevcut.
Yenilen pehlivan güreşe doymaz edasıyla hareket ediliyor, konuşuluyor.
AK Parti, geçmiş seçim dönemlerinde gördüğümüz "üslupta yumuşama, başarısız isimleri değiştirme, vitrini yenileme, projelerle ortaya çıkma" reflekslerini tamamen terk etmiş gözüküyor.
Böyle olunca da hatalar ve yanlışlar üst üste geliyor.
Örneğin AK Parti'nin son Kızılcıhamam Toplantısı'nda yerel seçimlerde başarısızlığa uğrayan Mehmet Özhaseki ismi ön plandaydı. Ankara'yı kaybetmesi ve başarısız siyasetiyle ilgili herhangi bir değer kaybına uğramadı. Aksine, parti içinde Erdoğan'ın en çok güvendiği isimlerden biri olmaya devam ediyor.
Erdoğan, kampın kapanış konuşmasında AK Partili belediye başkanlarına hitaben şu mesajı verdi:
"Yönetimlerinizi, çalışma arkadaşlarınızı belirlerken mutlaka Yerel Yönetimlerden Sorumlu Başkanımıza danışın, konuyu kendisiyle paylaşın, görüşünü, fikrini alın."
Erdoğan'ın onay makamı için açıkça adres gösteriyor; Mehmet Özhaseki!
Erdoğan, Hayati Yazıcı, Mustafa Ataş ve Mehmet Özhaseki çerçevesinde siyasetini belirlerken, teşkilatlar konusunda da bu isimlere çok güveniyor.
Cumhurbaşkanı'nın uçağına baktığımızda da nefret dilini benimseyen ve seçim sürecinde epey tepki çeken medya isimlerinin yerlerini aynen koruduklarını gördük. AK Parti içindeki ayrışmayı tetikleyen Pelikancı ekip hâlâ çok değerli.
Tüm bunları üst üste koyunca Erdoğan'ın hem teşkilat yönetiminden, hem de kullanılan medya dilinden memnun olduğunu görüyoruz.
Bu bakış açısında "ceza kesilmesi, bedel ödemesi gerekenler" ise dışarıdakiler oluyor; AK Parti'ye oy vermeyen vatandaşlar!
"Olur mu öyle şey?" demeyin. Öyle bir oluyor ki…
Bu cezalandırmaların etkisini ve şiddetini yerel yönetimlerde alınacak kararlarla daha fazla hissedeceğiz.
Belediyelerin yönetim sistemi değiştiriliyor
Şu anda AK Parti ve Erdoğan'ın ortak kanaati kaybedilen belediyelerdeki başkanları çalışamaz hale getirmek. Bunun için öncelikle encümen yapısını değiştirecekler.
Belediye Başkanları'nın atama yetkisinin ortadan kaldırılmasıyla ilgili ilk ipuçlarını Erdoğan açık bir şekilde telaffuz etti.
Dün yapılan değişiklik ise doğrudan büyükşehir belediyelerini etkiliyor.
Yeni alınan karar doğrultusunda raylı ulaşım gelirlerinin yüzde 5'i Hazine ve Maliye Bakanlığı'na aktarılacak. Metro, tren gibi ulaşım araçlarının giderleri ise belediyeler tarafından karşılanacak!
Büyükşehir belediyelerinin en önemli gelirlerinin toplu ulaşım hizmetleri olduğu biliniyor.
Alınan bu kararla AK Parti'nin elinden giden büyükşehirlerin en önemli gelir kapılarından birine darbe vurulmuş oldu.
AK Partili belediyelerde ise sorun yok, Hazine'ye giden paralar, misliyle geri geliyor zaten!
YSK üzerindeki tartışmalar ve baskılar daha bitmemişken, yapılan bu işlemin hiçbir demokratik meşruluğu bulunmuyor.
Öte yandan bu durum şöyle bir sorunu da ortaya çıkarabilir. Bilindiği üzere raylı ulaştırma sistemlerinde ihaleleri, belediyelere ayrılacak bütçeleri bakanlık belirliyor.
Hükümete yakın firmalara yüksek bedelle verilecek ihaleler, belediyelerin üzerine yıkılabilir. Gelirlerinin de bir kısmına el konulacak büyükşehir belediyeleri ciddi bir ekonomik kayıp yaşayacaklar.
Sonrasında, vatandaşa hizmet götürmede sorunlar başlayacak.
On milyonlarca vatandaşı etkileyecek bu durum ancak "parti devleti"nin egemen olduğu yönetim sistemlerinde uygulanabilir.
Anlaşılan o ki birileri "Devlet, AK Parti'dir, AK Parti Devlettir" düşüncesinde ısrarcı.
Ama farkında olunamayan hadise şu; vatandaş artık particilikten, kutuplaştırmaktan, birbirine nefretle saldıranlardan bıkmış durumda.
Hizmet bekliyor, refah bekliyor, umut bekliyor.
Her gün insanların sandık iradesini hedef alırsanız, kaybettireceğinizi düşünürken kaybedersiniz!
NOT: Bugün, 3 Mayıs Türkçüler Günü, kutlu ve daim olsun.